"Bayburt Bilgi Paylaşım ve Proje Üretim Derneği (BAYPROJE) düşüncesi, Kasım 2010’da Bayburt Postası Gazetesi’nde, Bayburt’taki şehircilik uygulamalarında estetik kaygıların yeterli seviyede dikkate alınmadığını konu alan ve Ahmet Çağıldak tarafından kaleme alınan köşe yazısını Prof. Dr. Rıfat Yıldız’ın okumasıyla kıvılcım aldı."
BAYPROJE'ye ait resmi internet sitesinin dernek tanıtım bölümünde bu ifadeler yer alıyor.
Yani kaygılardan beslenen.. Kentteki yanlışlıkları dile getirecek, doğru projelerle yön gösterecek bir dernek olmalıydı bu; bu aslında 'sivil toplum kuruluşu' diye adlandırılan oluşumların gerçek tanımı.
Rıfat Yıldız'ı Bayburt İl Oluşunun 10. Yılı dolayısıyla düzenlenen bir sempozyumun öncüsü olarak biliyordum. Sonraki yıllarda Kayseri Erciyes Üniversitesi'ndeki akademisyenliği ile birlikte hiçbir karşılık beklemeden Bayburt'a yaptığı tüm katkıları takip ettim. Heyecanının, memlekete olan sevdasınının en yakın tanıklarından biriyim. BAYPROJE girişiminde ise, bir kişi daha vardı: Akın Bayrak. Tanımadığım bir isimdi. Kayseri'de özel sektörde üst düzey yöneticilikler ve eğitim alanında vakıf çalışmaları ile ilgileniyormuş; tanıdım, O da Rıfat Yıldız kadar memleket sevdalısı.
İşte bu iki isim, derneği kurmadan önce Türkiye'de Bayburtlular'ın yoğun olarak yaşadığı büyükşehirlerde hemşehri buluşmaları gerçekleştirip, fikirlerini, Bayburt için yapmak istediklerini anlattılar. 2011 yılında ise, Bayburt'ta derneği kurdular. Tüm bu aşamaları bir gazeteci olarak takip ettim, haber yaptım.
Bayburt, aslında bu dernekçilik faaliyetleri ile nam salmıştır ülke genelinde. Hatta İstanbul'da kurulan ilk hemşehri derneğinin Bayburt Kültür Derneği (1947) olduğu bilinir. Güzel işler yapılmış geçmişte, halen yapılanları da vardır fakat günümüzde bu derneklerin büyük bir çoğunluğunu 'tabela derneği' statüsünde değerlendirmek doğru olur. Üç-beş kişinin arasında kurulan, her 21 Şubat'ta bir gece tertip etmekle yetinilen, diğer günler günü kurtaracak dayanışmaların yaşandığı, seçim zamanlarında sahneye çıkılan, hatta günün siyasi konjektöründe afilli yerler kapabilmek kaygılarının da en üst düzeyden yaşandığı silik mekânlar.
Halbuki BAYPROJE farklı idi, belki bir mekânı, bir tabelası dahi yoktu, ya da ben öyle biliyorum. Peki neyi vardı, ne sunmuştu bu dernek, bu kente?
Şehircilik, ekonomi, tarım, hayvancılık, kadın vc ulaşım konulu kongreler, raporlar.. Onlarca yayın, bir o kadar kitap, kitapçık.
Bayburt'ta 10'a yakın derneğin katılımıyla BAYPROJE öncülüğünde gerçekleştirlen Sivil Toplum Kuruluşları Eşgüdüm Toplantıları'nın da -toplantıların içerisinde Bayburt Gazeteciler Cemiyeti'ni temsilen yer almıştım- önemine dikkat çekmekte fayda var. Her neslin kendinden birşeyler bulduğu ölmez metin Dede Korkut anlatımları henüz 'UNESCO Dünya Somut Olmayan Kültür Mirası' olarak kabul edilmemişken, bu toplantılarda önemli bir karar alınmıştı. Bayburt Üniversitesi'nin isminin Bayburt Dede Korkut Üniversitesi olarak değiştirilmesine yönelik bir çalışma yapılmış, birçok çevreler tarafından destek görmüş, fakat son evrede bu girişime bir gizli el girmişti. Niye, neden girmişti? O şimdilik sır, bilemiyoruz!
BAYPROJE'nin diğer çalışmalarında dikkate alınanlar mutlaka olmuştur fakat bana göre çoğunluğunun akıbeti, üzülerek söylüyorum üstteki verdiğimiz örnek mukabilindedir.
Tam burada bir sohbete değinmek istiyorum. Bayburt'ta işinin ehli olan bir büyüğümün güzel bir tespiti vardı. Bu kıymetli kişi, yaptığı işin aslında ehliydi ama eserini ortaya koyarken, Türkiye'nin bu konuda önde gelen bilirkişilerine soruyor, fikirler alıyor, öyle yoluna devam ediyordu. Yani işin uzmanı olmasına rağmen bunu yapıyordu. "Bildiğiniz her konuyu dahi danışıyorsunuz" diye yönelttiğim soruya verdiği cevap Bayburt'u çok iyi özetliyordu: "Muratçığım, gerçi bilirkişi Bayburt'ta hiç ama hiç tercih edilmez. Çünkü Bayburt'ta herkes her şeyden anlar ve herkes her şeyi çok iyi bilir!" Evet, maalesef öyle.
Bunun için BAYPROJE'nin Bayburt'a kazandırdıkları arasında en çok gelecek kuşakları yetiştirmek amaçlı projeleri önemsiyorum. Bunlardan birincisi 2011 yılında hayata geçen ve halen devam eden Ödüllü Öykü Yarışması Projesi. Bayburtlu çocukların ufukları nereye kadardı? Geleceğin armağan edileceği genç beyinler, ne yaşamışlardı, neyi hayal ediyorlardı? Neler yapılırsa, bu kente, kalıcı olabilirlerdi? Bunları katiyen görmek lazımdı. İlham almak bir nevi genç beyinlerden ve yol çizmek onlara.
Hiç unutmam, Şair Zihni Kültür Merkezi'ndeki Öykü Yarışması'nın ödül töreninde Rıfat Yıldız, o davudi sesiyle konuşmasını tamamlarken, memleket sevgisinin bir tezahürü olarak gözlerinden yaşlar akıyordu: "Bayburt'ta geleceğin edebiyatçılarını yetiştirmek istiyoruz..." Bugün o yarışmada takdire şayan metinler ortaya koyan öğrencilerin birkaç ortak kitabı bulunmakta. Yarın, öbürgün bu çocuklar içinden ünlü bir öykücü, romancı da çıkacaktır. Hiçbir emek karşılıksız kalmıyor. Buna yürekten inanıyorum.
Bir diğer proje Matematik Atölyesi. Rıfat Yıldız'ın emekli ikramiyesini ortaya koyarak aldığı Çoruh kıyısında bir mekân ve Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde çalışan öğretmenlerin gönüllü hizmetleri ile yeşeren bilim yuvası. Matematik, tüm bilimlerin teknik dili. Matematiği iyi kavrayan genç beyinler, ilk olarak doğru düşünmeyi, geleceklerine doğru kararlarla ilerlemeyi kavrayacaklardı. Bu yılın eğitim-öğretim dönemi açılışında konuşan Akın Bayrak, 3 yıl önce 5 ay içerisinde şekillenen projenin amacına ulaştığını ve Matematik Atölyesi'nde eğitim gören öğrencilerin tamamının Fen Liselerini kazandığını gururla aktarıyordu. Daha ne olsun... Fen Liseleri ülkenin en kaliteli eğitim yuvaları. Oralardan mezun olan öğrencilerin hangi üniversiteleri kazandıkları istatistiksel olarak ortada..
İşte böyle, Rıfat Yıldız ve Akın Bayrak öncülüğünde üretmeye devam eden BAYPROJE, Bayburt'un geleceğine bilimin ışığında tohumlar ekiyor. BAYPROJE'ye bugüne kadar destek veren herkese bu memleketin bir çocuğu olarak teşekkürü bir borç bilirim.
Nefesleri hiç tükenmesin...