Mehmed İsmayıl Muallim

Abone Ol

Profesör Doktor Mehmet İsmail olduğunu çok iyi biliyorum amma, o benim Bakü’de 1990 yılının ağustosunda tanıdığım, Gençlik Jurnalının Baş Redaktörü, Memmed İsmayıl’dır.

Onu tanımam şöyle oldu. Memmed Aslanı’n evinde akşam yemeğine davetliydik. Memmed İsmayıl Muallim de bize katıldı. Elinde bir içki şişesi vardı. Dedi ki, 
“-Bunu Tanrı Dağlarından getirmişem. Hele görürsüz, kimlere nasip oldu?”
“Gönül, ne mey ister, ne meyhâne; gönül sohbet ister mey bahane” hesabı Tanrıdağları’nın havasından, suyundan , huyundan, tüyünden Hâtıralar taşıyan içkiden yudumlar aldık,

O günlerde ben çok hassastım. 55 yaşımı sürüyordum. Azerbaycan hasretini, bir değil, iki değil, üç nesillik çekiyordum. Azerbaycan, Türk Dünyası'nın yüreğidir. Onun için “Ürek Vatandır!”

Dedem muhacir olduğu Samsunda vefat ederken babama vasiyet etmiş:
“Balam, sen Kars’ı göreceksin. Torunum da Azerbaycan’ı görecek!”
İşte Memmd’i tanıdığım zaman, bu duyguların en yoğununu yaşıyor, taşışıyordum.

***
20 Yanvar için yazdığım şiir, şöyleydi.

KARANFİLİM AĞLAMA

Atan şehit, vatan şehit, can şehit,
Hazar yüzlü karanfilim ağlama,
Toprak şahit, destan şahit, kan şahit;
Âzer gözlü karanfilim ağlama.

Ürek Vatan, Odlar Yurdu yalgızmış,
Tesellisi, sekiz köşe ulduzmuş,
Dev anası, şahin kuşuna kızmış;
Yollar tozlu, karanfilim ağlama.

İstanbul’dan, Urumçi’ye bî kesim,
Kaşgar, Taşkent, Üsküp, Kerkük, herkesim,
Çin Seddi’nde, Tuna Boyu’nda sesim
Àlp topuzlı karanfilim ağlama…

Dost kim imiş, düşman kimmiş, biline,
Paçamıza dolananlar, siline,
Gerek ise, vatan için ölüne
Àl benizli karanfilim ağlama.

Fırat, Türkiye’den ağıt besteler,
Azerbaycan ile gönül desteler,
Üsteler kahrımı derdim üsteler
Gizli gizli karanfilim ağlama. (Ocak 1990)

Şiir o zaman , Türkiye’de Türk Edebiyatı Dergisinde, - Lâtin Alfabesi, Arap Alfabesi, ve Kiril Alfabesi olmak üzere-  üç alfabe ile Azerbaycan Vatan Cemiyeti'nin çıkardığı “Odlar Yuedu” gazetesinde yayınlandı. Zaten biz Azerbaycan'la mektuplaşıyorduk.

O günlerde Berlin, Almanya başkenti değildi. Dörtlü yönetim vardı. Berlin’de de dostumuz Ahmet Schmiede ikamet ediyordu. Mektupları ve kitapları Ahmet'e gönderiyorduk. O da Türk Dünyası'na aktarıyordu. Taşkent ve Bakü ile temas sağlamıştık.

***

Gençlik Jurnalını, Memmed Muallim “Molla Nasrettin” jurnalı seviyesine ulaşmasını istiyordu. Bu amaçla, derginin yarısı Türk dilinde, öbür yarısı da Rus dilinde basılıyordu.

Gençlik Jurnalında benim de bir röroptajım çıkmıştır. Mecmuanın ressamı “TÜRKÜN, TÜRKDEN BAŞKA DOSTU YOKTUR” cümlesini, stilize etmiş ve yazının başlığı yapmıştı.

***

Azerbaycan, Sovyetlerin dağılmasından sonra durulmadı. Bu büyük bir tartışmada ele alınacak konudur. Azerbaycan körfez ülkeleri kadar yer altı varlığına sahiptir. Çok zengindir. Bu zenginlik Ürek Vatanın her zaman başını ağrıtmıştır.

***
Makam sahipleri ve Memmed İsmayıl gibi düşünenler, Ürek Vatanı terketmiştir. Memmed Muallim Çanakkale 18 Mart Üniversitesi'ne Türk Lehçeleri Muallimi olmuştur. Hazar'dan avuçladığı mübarek suyu, Çanakkale Boğazı'nın geçilmez sularına aşılamıştır. Bu aşı da yerini bulmuş, Hazar’a ulaşmıştır.

“Aman Aras Han Aras,
Bingölden kalkan Aras,
Al başımdan sevdayı;
Hazar’da çalkan Aras"

Memmedin eliyle aşılanan Geçilmez Boğaz suları, Marmara'ya, Karadeniz'e, Azak Deinizi'ne, Yayık Suyu'na, Yarısını Sokollu'nun açtığı, yarısı da sonra tamamlanan kanaldan İtil'e geçip, Hazar çalkantılarında  gürüldemiştir.

***

Bu İz, gözyaşı veya kan izi değil, Memmed'in kafkazdan getirdiği Toğuz'daki Köroğlu delilerinin torunlarından birinin Akdeniz Boğazına aşısı idi. 

***

İZ Romanı ve Ötesi

Memmed İsmayıl, bir Azerbaycanlı şairdir. Yazıları da şiir gibidir. Şair bin düşünür, bir yazar. Bunu Erzurumlu Emrah dile getirmişti:

“Birin bilir, binin bilmez,
Bu dünya kimseye kalmaz,
Yâr ismini desem olmaz,
Düşer dillere dillere.”

Dostoyevski’nin “Ölüler Evinden Anılar”,  Artur London’un “İtiraf”ı, Cengiz Dağcı’nın “Korkunç Yıllar’ı, Arthur Köestlerer’in “Gün Ortasında Karanlık”ı, Erich Maria Remark’ın “Tedirgin Hayat”ı, Aelksandır Soljenitsinin “Gulak Takımadaları”.

Dört rejim ve altı kitap. Sanki aynı kalemden çıkmıştır. Ezen ve ezilenler aynıdır. Usuller, aynıdır. Kitaplar farklı dillerde ve zamanlarda yazılmıştır. Firavunlar ve Nemrutlar değişmiştir.

İZ romanı, şahane bir tema seçmiştir. Gözyaşı izi, kan izi, can izi, Rus izi. Hele hele Azerbaycan izi. Cengiz Aytmatov, Rusça düşünmüştü. Memmed İsmayıl, Hazar gibi kaynayarak, Aras gibi çalkanarak İZ sürmüştür. Kollektif çiftlik kepazeliği. Kırk milyon insanın tekefine sebep olmuştur. Bir kırk milyon da Alman Felsefe ve düşüncesisinin nasıl müsaade ettiği halâ meçhul olan bir hasta onbaşıya teslim olması ve  Asya'daki kırk milyon da onların kırımına uğrayanların mâcerasııdır İZ romanı. Bu günleri yaşayanların çocukları ve torunları olduğumuz, satır aralarını ve cümlelerin ikinci ve üçüncü manalarını bizim hassasiyetimize sahip olmayan idrak edemez. Tahmin bile yürütemez. Siz hiç kardeşine kırk yıl gözyaşı döken anneanne gördünüz mü?

Siz hiç, Kafkaslar'dan kalkıp, Kars’a sığınan, 93 harbiyle Orta Anadolu'ya sığınan bir büyük ailenin eriyişinin hikâyesini dinleyerek büyüdünüz mü?

İZ romanında kendi maceramızı da yaşıyoruz. Doğudan Azerbaycan'a, batıdan Rumeli Hasret Vatanı'na kan bağı, can bağı, gözyaşı bağı ile bağlandınız mı?

Bu saydıklarımızı İZ romanını okurken yeniden yaşıyoruz. Buna Türk çilesi denir.

Mert ve gözü tok millet olduğu için dayanıklıdır. Son beşyüz yılda, hem içeriden hem dışarıdan, bütün kalleşçe düşmanlıkları atlatmış, cihanı şaşırtmıştır.

Bir atalar sözümüz vardır: ”Su Uyur Düşman Uyumaz”. Türk hiç uyumaz. Kurt hassasiyetine sahiptir. Düşmanını gözbebeğinden tanır. Düşman ölümüzden bile korkar. Batı Dünyasında: Atillâ’dan kalma “”Atillâ Sendromu” vardır. Modern savaşlarda bile “Kurt Kapanı” uygulanır.