Masa: Latince ‘mensa’ Türkçe’ye Balkan dilleri yoluyla geçmiştir. Yemek masası, Ütü masası, Oyun masası vs. Taştan, topraktan, ahşaptan, demirden, çelikten vs. imal edilebilir. İflas masası, Cinayet masası, Kaçakçılık masası soyut anlamda kullanılır.
Duygusuz, dildiz diye bilinir ancak onun üzerinde yazı yazarız, ‘para sayarız’ yaslanırız, derin derin düşünürüz lakin onun bizi koynunda sakladığını hiç fark etmeyiz. Tek ayaklıdır, çift ayaklıdır, üç veya dört ayaklı hatta daha fazlası da olur ama hiçbir zaman “sen ne ayaksın’ diye sormayız çünkü onda her ‘ayak’ yoktur.
Bazen şarkılara dökeriz ‘masayı’: ‘Masa üstünde testi hah ha ninay’ diye..
Bazen üzüntülerimizi, sevinçlerimizi bazen de dostluklarımızı ‘masaya yatırırız’. Zaman zaman gençlik aşısıyla ‘nikah masasına’ otururuz. Dağlara taşlara da masa kavramını yükleriz. Afrika’nın en uç güney kısmında yer alan Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Cape Town kentinde yer alan ‘Masa Dağı’ ülkeye eşsiz bir turizm potansiyeli sağlar. Tıpkı eskilerimizin hayal ettiği ‘Şehit Osman, Kale ve Erenli (Duduzar)’ arasına teleferik kurulması fikri Cape Town’da hayata geçirilmiş ve başarıyla uygulanmış. ‘İnsan hayal ettikçe yaşar’.
Bazen bazı durumları masaya yatırırız, açıklamaya çalışırız bazen de içinden çıkamayız. Her ne halse bütün bu çileleri masalar çekerler, sanki bizlerin hiç suçu yokmuş gibi. Elbet vardır bir hikmeti der geçeriz. Bu hikmet neyse her sorumluluğu ona yükleriz, bizim sorumluluğumuz yokmuş gibi.
Yemek adabı olduğu gibi masaya oturma adabı da vardır. Kimi masanın üstüne oturur, kimi ayaklarını koyar masaya. Bizim kültürümüzde masa bir nimet gibi algılanır, kıymetini bilenlere...
Masa deyip geçmeyin. Oymalısı vardır, ‘kakmalısı’ vardır vs. Onu öyle süsleriz ki göz kamaştırıcı hal alır. Desen desen işlemeler, bezler, muşambalar renk renk oyalarla öyle bir malzeme haline getiririz ki onu fetişleştiririz (çoraba, mendile vb. aşırı sevgi besleme). Onu gösteri malzemesi, zenginlik ya da sınıf ayrımına tabi tutarız. ‘Falancı da bir masa gördüm aman Allah’ım ömrümde böyle bir masa görmedim’ gibi mübalağalar bir üst tabakaya hayranlık uyandırır. Allah cümlemizi aşırı mal sevgisi ve düşkünlüğünden korusun, amin.
Konu masa olunca insanın aklına cinlikler de gelmiyor değil. Fareye deney yaptırmışlar, içkiyi fazla kaçırınca masaya vurmuş: "O kedi buraya gelecek" demiş. Ha aklıma geldi ilk masalar Mısırlılar tarafından imal edilmiş ve kullanılmıştır. Halbuki tarihçilerimiz ve tarih kitaplarımız birçok şeyde olduğu gibi Mısır konusunda da sadece Firavun ve zalimlikleri anlatır. Filhakika dünyanın en eski medeniyetlerinden biri Mısır'dır. Ancak bu Mısır yediğimiz-çorba yaptığımız mısır değildir.
***
Tarihî kayıtlara göre Yunanlılar ve Romalılar masayı özellikle yemek yemek için kullanmışlardır. Yerde oturmaya ve yemeğe alışık, Türk toplumunda masa kullanımı ilk kez 19. yüzyıla denk gelir. Bu arada "beyaz masa" İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin geliştirmiş olduğu "Halkla İlişkiler" hizmetidir. Işte benimde en çok beğendiğim ve Bayburt için hayal ettiğim masa bu masadır.
Ameliyat masası, bilardo masası, masa tenisi masası gibi masa saati, masa takvimi de vardır. Bizler masayı, sehpayı örttüğümüzün aksine keşke hakikatleri örtmesek.
***
Ameliyat masası, bilardo masası, masa tenisi masası gibi masa saati, masa takvimi de vardır. Bizler masayı, sehpayı örttüğümüzün aksine keşke hakikatleri örtmesek.
***
Dilimin döndüğü kadar hiç kimseyi kırmadan, üzmeden ve kimseyi hedef almadan yazılarımın "masa" bölümünü burada sonlandıracağım. Zira "bu masalar boş kalmasın, gidenin yeri dolar." Severek ve isteyerek açıklamaya çalıştığım kelimelerin bu ilki olan masayı farklı yorum ve bağlantılarıyla sunmak istedim.
Bir bakarsın akşam yemeği için masayı hazırlamışlar. Bir de bakarsın ki Kıbrıs masası için Dışişleri Bakanlığında Kıbrıs Masası kurulur. O arada Ali ile Ayşe aynı masada ders çalışmaya başlar. Soru şu: İngilizce masa ne demek? Cevap: "Table"dır. Ancak Ayşe bilebilmiştir. Ayşe ve Ali masa üstünde çalışırlar. Ama bu masa bilgisayar dilinde ekrana yansıyan donuk camda yazılar ve konulardır. Bu arada biz mümkün mertebe bu cansız dediğimiz masaya can vererek hakkını yememeye çalışıyoruz. Önemli olan bu servis masasında bir biçimde bizim de bir "çatal ya da peçetemiz" olsun istedik.
Umarım anlatmaya çalıştığım meramıma sizler de hak vermişsinizdir. Başta dedik ya anlayana sivrisinek saz.
Bir bakarsın akşam yemeği için masayı hazırlamışlar. Bir de bakarsın ki Kıbrıs masası için Dışişleri Bakanlığında Kıbrıs Masası kurulur. O arada Ali ile Ayşe aynı masada ders çalışmaya başlar. Soru şu: İngilizce masa ne demek? Cevap: "Table"dır. Ancak Ayşe bilebilmiştir. Ayşe ve Ali masa üstünde çalışırlar. Ama bu masa bilgisayar dilinde ekrana yansıyan donuk camda yazılar ve konulardır. Bu arada biz mümkün mertebe bu cansız dediğimiz masaya can vererek hakkını yememeye çalışıyoruz. Önemli olan bu servis masasında bir biçimde bizim de bir "çatal ya da peçetemiz" olsun istedik.
Umarım anlatmaya çalıştığım meramıma sizler de hak vermişsinizdir. Başta dedik ya anlayana sivrisinek saz.