Yazarına Karahanlı Hükümdarı Tavgaç Buğra Han tarafından Has Haciplik ünvanı kazandıran Kutadgu Bilig, Türkler müslüman olduktan ikiyüz yıl sonra yazılan ilk ve en önemli Türkçe eserdir.
Prof. Ahmet Bican Ercilasun Hoca, Yusf Hasa Hacip’in bu 6600 beyitlik eserinin macerasını Türk Edebiyatı Dergisine anlatmış.
Eser Malazgirt Zaferi’nden bir yıl önce 1070 yılında tamamlanmış, 1480’lere kadar da Doğu Dünyasında çok iyi biliniyor. En son yazılan nüsha, Timur’un oğlu Şahruh döneminde 1437’de Herat’ta Uygur harfleriyle yazılmış. Bu dönemde Uygur harleri ata yadigârı olarak öğreniliyor. Hattatlar, Atabetül Hakayık, Kutadgu Bilig gibi eserleri Uygur Harfleriyle yazıyorlardı. 15. Asırda Ata Yadigârı olarak Uygur Harfleri Osmanlı Sarayında öğreniliyordu. Fatih Sultan Mehmed’in Uygur harfleri ile Fermanı var ve kendisi de Uygurca okuyabiliyordu. Uygur harfleriyle 1437’de yazılan nüsha II. Bayezid devrinde İstanbul’a getirilmiş.
Mısır’daki Kıpçak Türk Devleti Memlük Deleti zamanında Kutadgu Bilig’in bir nüshası yazıldığında tarih 1370’dir. Bilinen üçüncü nüshada bundan 50 yıl önce Batı Türkistan’da Fergana’da yazılıyor.
Kutadgu Bilig 1500’lerden sonra kayboluyor. Bu üç nüshanın ilki 19. Asırda, biri ise 20. Asırda bulunuyor.
Eserin Topkapı’dan nasıl çıktığı anlaşılmayan nüshasını Hammer 1800 yılında bulup Viyana’ya götürüyor. Uygur Harflerini bilen Ame dee Joubert’e gönderiyor, o da bilim dünyasına 1825’te bu nüshayı tanıtıyor.
Zeki Velidi Togan’ın Fergana’da 1914’te bulduğu nüsha, Rus İhtilali’nde tekrar kaybolduktan sonra 1925’de ikinci defa bulunuyor.
Reşit Rahmeti Arat 34 yıl çalışarak metni yeniden kurup yayınlıyor, Amerikalı Robert Dankoff İngilizce’ye tercüme ediyor. Uygurların, Özbeklerin, Kırgızların neşirleri daha çok Reşit Rahmeti Arat’ın çalışmasına dayanıyor. Kıymetli kitapların böyle maceraları var, kaybolup yüzyıllar sonra ortaya çıkabiliyorlar. Bir büyüğümüzün yazdıklarını ararken talebesi olan eski Milli Eğitim Müdürü büyüğümüz de öyle söylemişti: “Merak etme onlar kaybolmaz, bir gün ortaya çıkar.”
Prof. Ahmet Bican Ercilasun Hoca, Yusf Hasa Hacip’in bu 6600 beyitlik eserinin macerasını Türk Edebiyatı Dergisine anlatmış.
Eser Malazgirt Zaferi’nden bir yıl önce 1070 yılında tamamlanmış, 1480’lere kadar da Doğu Dünyasında çok iyi biliniyor. En son yazılan nüsha, Timur’un oğlu Şahruh döneminde 1437’de Herat’ta Uygur harfleriyle yazılmış. Bu dönemde Uygur harleri ata yadigârı olarak öğreniliyor. Hattatlar, Atabetül Hakayık, Kutadgu Bilig gibi eserleri Uygur Harfleriyle yazıyorlardı. 15. Asırda Ata Yadigârı olarak Uygur Harfleri Osmanlı Sarayında öğreniliyordu. Fatih Sultan Mehmed’in Uygur harfleri ile Fermanı var ve kendisi de Uygurca okuyabiliyordu. Uygur harfleriyle 1437’de yazılan nüsha II. Bayezid devrinde İstanbul’a getirilmiş.
Mısır’daki Kıpçak Türk Devleti Memlük Deleti zamanında Kutadgu Bilig’in bir nüshası yazıldığında tarih 1370’dir. Bilinen üçüncü nüshada bundan 50 yıl önce Batı Türkistan’da Fergana’da yazılıyor.
Kutadgu Bilig 1500’lerden sonra kayboluyor. Bu üç nüshanın ilki 19. Asırda, biri ise 20. Asırda bulunuyor.
Eserin Topkapı’dan nasıl çıktığı anlaşılmayan nüshasını Hammer 1800 yılında bulup Viyana’ya götürüyor. Uygur Harflerini bilen Ame dee Joubert’e gönderiyor, o da bilim dünyasına 1825’te bu nüshayı tanıtıyor.
Zeki Velidi Togan’ın Fergana’da 1914’te bulduğu nüsha, Rus İhtilali’nde tekrar kaybolduktan sonra 1925’de ikinci defa bulunuyor.
Reşit Rahmeti Arat 34 yıl çalışarak metni yeniden kurup yayınlıyor, Amerikalı Robert Dankoff İngilizce’ye tercüme ediyor. Uygurların, Özbeklerin, Kırgızların neşirleri daha çok Reşit Rahmeti Arat’ın çalışmasına dayanıyor. Kıymetli kitapların böyle maceraları var, kaybolup yüzyıllar sonra ortaya çıkabiliyorlar. Bir büyüğümüzün yazdıklarını ararken talebesi olan eski Milli Eğitim Müdürü büyüğümüz de öyle söylemişti: “Merak etme onlar kaybolmaz, bir gün ortaya çıkar.”