Bayburt Postası - Külünk, konferansta Türkiye’nin bölgesinde ve küresel ölçekte yüz yüze kaldığı problemlere dikkat çekerek, “Çin ticari olarak yayılmacılığını demir İpekyolu üzerinden gerçekleştirecek. Tarih bir kez daha bize büyük bir fırsat sunuyor. Demir İpekyolu’nun en stratejik geçiş noktası biziz. Karadeniz çeyrek asırda Doğu Akdeniz kadar kritik olacaktır” dedi.
İlim Yayma Cemiyeti Bayburt Şubesi tarafından organize edilen konferans Bayburt Üniversitesi Prof. Dr. Gökhan Budak Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.
AK Parti’den üç dönem İstanbul Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’ye giren Külünk, son dönem yaşananlara ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
Konuşmasında Türkiye’nin sıradan bir devlet olmadığını dile getiren Külünk, “Kuzeyin Aslanı ayağa kalktı bir daha asla oturmayacak. Arkada yaş ortalaması 20’li yaşlardaki evlatlarımıza söylüyorum 40 yaşına geldiğinizde insanlığın eşitlik ve adalet temelli bir dünya düzeniyle tanışma yolculuğunda kat ettiği büyük mesafelere liderlik etmiş bir büyük Türkiye’de yaşayacaksınız. Ama bunların hiç birisi çilesiz olmayacak. Bu coğrafyada zaten var olmak çileyi içselleştirmek demektir” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin terörle mücadelesini çarpıcı bir benzetmeyle değerlendiren Külünk, “PKK’nın özellikle son dönemde ısrarla ateşin çocukları mottosunu kullanmasını basite almayın. Bu aslında neyin mücadelesinin verildiğinin açık ilanıdır. Özellikle geçtiğimiz bahar ayından itibaren terör saldırılarında kullandıkları motto; ‘Ateşin Çocukları’ mottosudur. Bundan daha fazla nasıl anlatsınlar kendilerini. Bu toprakların sağduyulu, hanif çizgideki insanımızın Sayın Erdoğan liderliğinde hangi mücadelelerin verildiğini anlamak için bundan daha açık hangi cümle olabilir? Orman yangını çıkarıyorlar, devletin güvenlik güçlerine saldırıyorlar; ateşin çocukları tabirini kullanıyorlar. Ne söylemek istiyorlar? Ateşle toprağın mücadelesi Şanlıurfa’da başladı. İbrahim Aleyhisselam nerede haykırdı? Nerede kurulu düzene itiraz etti? Nerede ateşe atılmaya çalışıldı? Harran da! Harran Anadolu toprağı. Onun için mutmain olun; ateş bu toprakları yakmayacak. Bundan emin olun. Ama İbrahim olmak kaydıyla” diye konuştu.
Külünk açıklamalarını şu sözlerle sürdürdü:
“Sadece şu son 3 yıla bakın. Neler yaşandı? Terör saldırılarının sayısını hatırlamıyoruz. 15 Temmuz gecesi, zihin dünyamızda dupduru. Hiç unutmamak kaydıyla duruyor. Siyaseten yapılmak istenenler. Türkiye’ye yönelik saldırılar… Kıbrıs’ta yaşananlar… Libya’da yaşananlar… Suriye’nin kuzeyinde olup bitenler. Küresel sistemin güç odaklarının terör örgütlerini Türkiye’ye karşı bir sopa olarak kullanma noktasındaki aymazlıkları. Bu kadar badireden nasıl çıkıyoruz? Ekonomik olarak bir gecede doları Türkiye’ye karşı silaha dönüştürüp hepimizin cebine yönelik saldırılar. Mutfağımıza, üretimimize yönelik saldırılar. Bu kadar badireleri nasıl atlatıyoruz? Olayın bir fiziki tarafı var, bir de hakikat tarafı var. Anadolu’da yaşayan necip Türk Milleti’ni Ortadoğu düşüncesinden ayıran temel fark; biz kalp aklı medeniyetiyiz. Onun için biz irfan medeniyeti olarak anlatılırız. Bugün küresel sistemin Türkiye’ye yönelik en stratejik saldırısı, Mekke, Medine, Semerkand, Buhara’da vücut bulmuş Ahmedi Yesevi geleneğinin İmam Maturi’di ve İmamı Azam’dan neşet eden insanlığın son ümidi olan medeniyet birikimlerini DAEŞ ve türevleri üzerinden tasfiye ederek Anadolu’yu ve Türk dünyasını Ortadoğulaştırmak. Türkiye’nin İslami düşünme biçimini dondurmak istiyorlar. Çünkü batı uygarlığının karşısına bir medeniyet tezi inşa edecek güç, akıl ve dinamizm Anadolu’da. Batı bunu bildiği için Türkiye’yi çökertmek istiyor.”
Türkiye’nin elini önemli ölçüde güçlendiren savunma sanayii hamlelerine değinerek sözlerine devam eden Külünk, “Bu ülkede neden tank yapılmadı? Uçak neden yapılmadı? Otomobil neden yapılmadı? Bu ülkenin neden kendi savaş uçağı yapılmadı? Yapılmadı mı? Yaptırılmadı mı?” sorularını sıraladı.
Külünk, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde hayata geçirilen yerlileşme adımlarının Türkiye’nin geleceği açısından çok önemli olduğunu savundu.
Külünk şöyle devam etti: “Obama ile yapılan görüşmelerin en kritik başlığı İnsansız Hava Aracı talebiydi. Obama yönetiminden İHA istedik. Obama vermiyor. Kongre onaylamıyor. Bugün Kıbrıs Barış Harekâtı’nı bir kez daha düşünün. Ruhu şad olsun Erbakan Hoca’nın. Allah rahmet eylesin. Merhum Ecevit’le beraber aynı hükumette… Phantomlarımız uçamadı. Yedek parça vermediler. Ambargo uyguladılar. Rahmetli Kaddafi bize destek oldu. Oysa bu millet İstiklal Savaşı’nın hemen ardından Gazi’nin emriyle Kayseri’de uçak fabrikası kurdu. Uçak üretir hale geldi kapattırıldı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Vecihi Hürkuş, Nuri Demirağ… Bu ülkenin aklının nasıl dondurulduğunun, iradesinin nasıl kilitlendiğinin tarihini okumazsanız, tarih bilinciniz olmazsa, milli şuurumuzu güçlü kılmazsak hedefleri Anadolu’yu istiladır. Batı uygarlığı Anadolu’dan asla vazgeçmeyecektir. Onlar, 1071 öncesi, 1453 öncesi hayallerinden asla vazgeçmeyeceklerdir. Bize biçtikleri rol ya bu topraklarda İslamsızlaşmak ya da bu topraklardan geldiğiniz yere dönün mesajıdır. Başarılı olamamalarının bir tek şartı var bizim uyanık ve dikkatli olmamız.”
“Sadece şu son 3 yıla bakın. Neler yaşandı? Terör saldırılarının sayısını hatırlamıyoruz. 15 Temmuz gecesi, zihin dünyamızda dupduru. Hiç unutmamak kaydıyla duruyor. Siyaseten yapılmak istenenler. Türkiye’ye yönelik saldırılar… Kıbrıs’ta yaşananlar… Libya’da yaşananlar… Suriye’nin kuzeyinde olup bitenler. Küresel sistemin güç odaklarının terör örgütlerini Türkiye’ye karşı bir sopa olarak kullanma noktasındaki aymazlıkları. Bu kadar badireden nasıl çıkıyoruz? Ekonomik olarak bir gecede doları Türkiye’ye karşı silaha dönüştürüp hepimizin cebine yönelik saldırılar. Mutfağımıza, üretimimize yönelik saldırılar. Bu kadar badireleri nasıl atlatıyoruz? Olayın bir fiziki tarafı var, bir de hakikat tarafı var. Anadolu’da yaşayan necip Türk Milleti’ni Ortadoğu düşüncesinden ayıran temel fark; biz kalp aklı medeniyetiyiz. Onun için biz irfan medeniyeti olarak anlatılırız. Bugün küresel sistemin Türkiye’ye yönelik en stratejik saldırısı, Mekke, Medine, Semerkand, Buhara’da vücut bulmuş Ahmedi Yesevi geleneğinin İmam Maturi’di ve İmamı Azam’dan neşet eden insanlığın son ümidi olan medeniyet birikimlerini DAEŞ ve türevleri üzerinden tasfiye ederek Anadolu’yu ve Türk dünyasını Ortadoğulaştırmak. Türkiye’nin İslami düşünme biçimini dondurmak istiyorlar. Çünkü batı uygarlığının karşısına bir medeniyet tezi inşa edecek güç, akıl ve dinamizm Anadolu’da. Batı bunu bildiği için Türkiye’yi çökertmek istiyor.”
Türkiye’nin elini önemli ölçüde güçlendiren savunma sanayii hamlelerine değinerek sözlerine devam eden Külünk, “Bu ülkede neden tank yapılmadı? Uçak neden yapılmadı? Otomobil neden yapılmadı? Bu ülkenin neden kendi savaş uçağı yapılmadı? Yapılmadı mı? Yaptırılmadı mı?” sorularını sıraladı.
Külünk, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde hayata geçirilen yerlileşme adımlarının Türkiye’nin geleceği açısından çok önemli olduğunu savundu.
Külünk şöyle devam etti: “Obama ile yapılan görüşmelerin en kritik başlığı İnsansız Hava Aracı talebiydi. Obama yönetiminden İHA istedik. Obama vermiyor. Kongre onaylamıyor. Bugün Kıbrıs Barış Harekâtı’nı bir kez daha düşünün. Ruhu şad olsun Erbakan Hoca’nın. Allah rahmet eylesin. Merhum Ecevit’le beraber aynı hükumette… Phantomlarımız uçamadı. Yedek parça vermediler. Ambargo uyguladılar. Rahmetli Kaddafi bize destek oldu. Oysa bu millet İstiklal Savaşı’nın hemen ardından Gazi’nin emriyle Kayseri’de uçak fabrikası kurdu. Uçak üretir hale geldi kapattırıldı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Vecihi Hürkuş, Nuri Demirağ… Bu ülkenin aklının nasıl dondurulduğunun, iradesinin nasıl kilitlendiğinin tarihini okumazsanız, tarih bilinciniz olmazsa, milli şuurumuzu güçlü kılmazsak hedefleri Anadolu’yu istiladır. Batı uygarlığı Anadolu’dan asla vazgeçmeyecektir. Onlar, 1071 öncesi, 1453 öncesi hayallerinden asla vazgeçmeyeceklerdir. Bize biçtikleri rol ya bu topraklarda İslamsızlaşmak ya da bu topraklardan geldiğiniz yere dönün mesajıdır. Başarılı olamamalarının bir tek şartı var bizim uyanık ve dikkatli olmamız.”
Türkiye’nin Batı’nın bakış açısıyla ‘Kontrolden çıkmış bir ülke’ olarak görüldüğünü ileri süren Külünk, “Bu, ısrarla ifade ettiğim, bilimsel aklın milletin çıkarlarıyla kesişme noktasıdır. Gecikmiş de, ertelenmiş de, unutturulmaya çalışılmış da olsa bu; bu dönem oldu. Batının bunu kabul etmesi mümkün mü? Asla mümkün değil.” değerlendirmesinde bulundu.
15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişiminin bastırılması, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtları ile Türkiye’nin iç savaştan kurtarıldığını dile getiren Külünk, çukur eylemlerinin de bir iç savaş projesi olduğunu kaydetti. Külünk, eylemlerle Türkiye’nin askeri bir darbeye mecbur bırakılmak istendiğine dikkat çekerek, “Türkiye’nin bölünme senaryosunun iç savaş üzerinden tıpkı Suriye’deki gibi tetiklenmesinin hamlesiydi. O projenin de ana damarı FETÖ hareketidir. Ama ne oldu? Dünya sisteminin unuttukları bir şey var. Türklerin devleti Suriye’ye, Irak’a benzemez. Türklerin devlet aklı başka hiçbir ülkeye benzemez.” dedi.
Külünk, Türkiye ile Libya arasında varılan mutabakata yönelik tartışmalara ilişkin ise Cumhuriyet Halk Partisi’nin tutumunu eleştirdi. Külünk, mutabakata yönelik çalışmaların 10 yıl öncesine dayandığına işaret ederek “Türkiye’nin Libya ile ekonomik münhasır bölge çalışmaları 2009 yılında başladı. Türk ordusu, deniz kuvvetlerimiz süreci gördü ve 10 yıl önce başladı bu. Bu bir öngörüdür. Devlet aklı bugüne göre hareket etmez. 100 yıl sonrasına bakar. Libya’da neden varız? sorusunun cevabı burada gizlidir. Hayalci arz-ı mevud iddiasının gerçekleşebilmesi için ikinci bir İsrail kurup, bölgeyi tamamen çatışma alanına döndürmek için nasıl bizi PKK üzerinden Amanos dağlarının kuzeyine çekmek istedilerse Mısır, İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan üzerinden de bir şey yapmak istediler. Eğer biz bu adımları atmasaydık, Kemer’de denize giremezdiniz. Taşucu’nda, Ala Çatı’da denize giremezdiniz. Çünkü; PKK güney sınırlarımızda batıdan doğuya bir koridor oluşturduğunda siz Bayburt’ta rahat oturabilir miydiniz? Neden PKK’yı ısrarla Karadeniz’e çıkarmak istiyorlar. Hiç düşündünüz mü? Bunlar rast gele işler değil. İskenderun’dan Süleymaniye’ye kadar uzanacak bir PKK koridoru hedefleriydi. Kâbe ile İstanbul arasına bir piramit dikmek istiyorlardı. Firavun piramidi. Ama başarılı olamadılar. Şimdi oradan küresel güç odakları tarafından meşrulaştırılmak istenen PKK koridorunun bir de Mısır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail ve Yunanistan arasında çizilmiş bir hat ile denizde düşünün. Nereye sıkışacaktık ? Anadolu’ya. Onun için Libya ile imzalanan mutabakat zaptı ve ardından asker gönderme meselesi… Hemen CHP telaşa düştü; ‘Asker göndermeye karşıyız.’ Hem uluslararası hukuktan bahsedeceksiniz, hem Türkiye’de siyaset yapacaksınız ama Türkiye’nin çıkarlarının söz konusu olduğu bir konuda dahi Türkiye’nin yanında durmayacaksınız. Devletin yanında durmayacaksınız. Bu ikisinin kabul edilebilir bir tarafı yok. Ne oldu şimdi? Türkiye ile Libya denizden komşu olduk. Otomatikman biraz önce tarif ettiğim hattın karşısında şunu söyledik; bize rağmen Akdeniz’de hiçbir şey yapamazsınız. Daha da ileri giderek söylüyorum; gençler, Türk Devleti’ne rağmen bu coğrafyada harita çizilemez. Türk Devleti’ne rağmen dünya sistemi regüle olmaz. Biz başka devlet değiliz. Kendinizi küçük görmeyin.”
Külünk, ayrıca bölgedeki doğal gaz rezervinin Türkiye’ye yıllarca yeteceğini söyledi.
Türkiye’nin bölgedeki varlığının meşru güvenlik kaygılarından ileri geldiğini aktaran Külünk, “Kıbrıs bizim Ortadoğu’ya çıkışımız. Akdeniz’deki uçak gemimizdir. Anadolu topraklarının zırhıdır Kıbrıs. 74’te Kıbrıs’a çıkmasaydık ne olurdu? Gitmiştik. Şu anda Yunanistan’da Türkiye’ye savaş tam tamları çalıyorlar. Geçin onları… Hiçbir şey olmaz. Her halde bir gün Yunanistan kendi içinde de çok başka tartışmalar yaşayacak. Ama şimdi onu söylemeyeyim. Bir müddet zamanı var. Yunanistan’ın selameti gelip Türkiye limanına yanaşmaktan geçer. Türkiye’ye düşmanlık etmekten değil. Biz Akdeniz’deki bütün menfaatleri birlikte adil bir şekilde paylaşalım diyoruz. Ama onlar ne diyor. Türkiye olmayacak hiçbir yerde. Geçti artık o. Kanal İstanbul’u da dünyada kurulan büyük oyun üzerinden okuyun.” şeklinde konuştu.
Konuşmasının son bölümünü uluslararası ekonomik çekişmelere ayıran Külünk, gelecekte Çin’e karşı Hindistan’ın öne sürüleceği fikrini savundu. Burada kilit ülkenin Türkiye olduğuna vurgu yapan Külünk, “Türkiye dünyanın köşebendidir. Çin’in yayılmacı politikalar karşısında Rusya Türkiye’siz yapamaz. Amerika Türkiye’siz yapamaz. Batı da Türkiye’siz yapamaz. Çin’in batıya ilerlemesinde karşısında en büyük muarız gördüğü ülke Türkiye’dir. Çin, batıya çıkışında Doğu Türkistan’ı kendine engel olarak gördüğünden Doğu Türkistan Çin’in en ağır sınavı olacaktır. Olmaya da devam edecektir. Çin ticari olarak yayılmacılığını demir İpekyolu üzerinden gerçekleştirecek. Tarih bir kez daha bize büyük bir fırsat sunuyor. Demir İpekyolu’nun en stratejik geçiş noktası biziz. Karadeniz çeyrek asırda Doğu Akdeniz kadar kritik olacaktır. Kanal İstanbul’u Sokullu’dan itibaren okumaya başlayın. Bugünün projesi değildir. Sokullu döneminin projesidir. Siz gençler muhtemelen yaşlandığınızda Sapanca ile Karadeniz’in Sakarya Nehri üzerinden bir birine kavuştuğunun kanalını da göreceksiniz. Bunlar hayal filan değil. Bu ülkenin, bu coğrafyanın gücüdür. Tüm bunların olduğu yerde tam merkezde biz varız.” dedi.
Konferansın ardından Metin Külünk’e plaket takdim edildi.