Küçük bir pencere...

Cumhuriyet'in 85. yıldönümünü kutlayan Türkiye, son elli yılda büyük değişimler yaşadı. Çok partili hayatla birlikte demokrasi gelişmeye, ülke kabuk değiştirmeye başladı. 1950’li yıllarda ayağa kalkmak istedi Türkiye, kalkamadı. Ayaktaydı da, biraz daha doğrulamadı. 1960’larda idamlar can yaktı, yürek parçaladı. 70’lerde kavgalar vardı sokaklarda, gençler farklı köşe başlarındaydı. Derken 80’ler geldi. Sokakta buluşamayanlar, demir parmaklıkların arkasında buluştu. Sonra onlar içerde, diğer dertler dışarıda unutuldu. Depremler, felaketler, acılar, sevinçler ardı ardını izlerken Türkiye zincirlerini kırdı, biraz güçlü biraz zayıf, biraz tartışılan, biraz desteklenen önemli adımlar atıldı.

Abone Ol

Cumhuriyet'in 85. yıldönümünü kutlayan Türkiye, son elli yılda büyük değişimler yaşadı. Çok partili hayatla birlikte demokrasi gelişmeye, ülke kabuk değiştirmeye başladı. 1950’li yıllarda ayağa kalkmak istedi Türkiye, kalkamadı. Ayaktaydı da, biraz daha doğrulamadı. 1960’larda idamlar can yaktı, yürek parçaladı. 70’lerde kavgalar vardı sokaklarda, gençler farklı köşe başlarındaydı. Derken 80’ler geldi. Sokakta buluşamayanlar, demir parmaklıkların arkasında buluştu. Sonra onlar içerde, diğer dertler dışarıda unutuldu. Depremler, felaketler, acılar, sevinçler ardı ardını izlerken Türkiye zincirlerini kırdı, biraz güçlü biraz zayıf, biraz tartışılan, biraz desteklenen önemli adımlar atıldı.

Tüm bunlar yaşanırken Bayburt Postası’nın 57 yıllık serüveni, Türkiye'nin yakın tarihine Bayburt’tan açılan küçük bir pencereydi hep.

1983 seçimlerinde iş başına gelen Turgut Özal, topluma farklı alternatifler sundu. Bayburt’a sunduğu alternatif ise İl olmaktı. 1989’da sunulan ‘o’ alternatif Bayburt’u bayram yerine çevirdi.

69’ncu vilayetin adı Bayburt olunca, Bayburt Postası’nın en büyük mücadelesi de son bulmuştu.

Bu kaçıncı mücadele, bu kaçıncı zafer!

Mutluydu Bayburtlu…
Gururluydu Bayburt Postası…

***

Türkiye'nin yaşadığı siyasi ve ekonomik değişim ulusal medyada da kendini gösterdi. Bir dönemin en çok satan ve okunan gazetelerinden Tercüman yavaş yavaş etkinliğini kaybetmeye başladı. Okur kitlesi, ulusal yayıncılıkta yeni arayışlara girdi. Okur kitlelerini yeni arayışlara sokmak isteyenler oldu. Yeni gazeteler, yeni dergiler yayın hayatına başladı. Büyük büyük yayın grupları oluşmaya, oluşturulmaya başlamıştı.

“Altta kalanın canı çıksındı!”
Anadolu’da binlerce gazete; matbaacılığa, parasızlığa, vicdansızlığa kurban gitti.

Bayburt Postası direndi hep.

Direnç olsun diye etrafında ayakta kalan gazetelere boyası bile kurumamış yeni sayılarını gönderdi. Onlardan yeni sayıları bekledi. Güç aldı hep, meslektaşlarına verebildiğince güç verdi.

Mutfakta kimi zaman yangın, kimi zaman mutluluk vardı

Gazetemiz 20 Şubat 1953’te, Bayburtlunun olduğu her yere ulaşan ama merkezi Bayburt olan ilk gazete olarak yayın hayatına atıldı. Bu mütevazı ama iddialı başlangıç, Turan Caddesi Numara 10’da Bayburt’un en eski taş binalarından birinin giriş katında bulunan Hoca Ali Efendi Matbaası’nda, başlarda 3-5, sonraları sayıları 10’a kadar yükselen bir kadro ile gerçekleşmişti.

Nerelere gitmiyordu ki Bayburt Postası…
İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli, Bursa, Antalya…
O zamanın SSCB’si (Türk Cumhuriyetleri) başta olmak Avustralya, Almanya, Fransa, Rusya, İngiltere, İsviçre, Danimarka…

Başlarda günlük çıktı. Özel günlerde 20 sayfa yayınlandığı oldu. Bazen haftada bir güne gücü yetti. Ama en çok Pazartesi ve Perşembe günü çıkan bir gazete olarak belleklere kazındı.

Siyah-beyaz nüshalarında, başlığında bulunan Türk Bayrağı kırmızı kırmızı dalgalansın diye, başlıklar bin bir zahmetle ayrı basıldı. Öyle ya sloganını İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy’dan almıştı: “Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal.”

Bir aşk, sanat, fikir ve kültür gazetesiydi.
Anadolu’ya yeni bir renkti.
İlk renklerdendi.

Bugün Türk basınının kilometre taşlarından Hürriyet 61 yaşında.
Sabah 23, Zaman 20, Bayburt Postası 57 yaşında…

***

Bayburtlu bu gazeteyi sevdi.
Devamlı Bayburt’u düşünen bu gazeteyi sahiplendi; işyerinden, evinden, zihninden eksik etmedi.

Hayatta kalma pahasına…

Bayburt Postası ilk 50 yıl, hayatta kalma pahasına çok kısıtlı teknolojik imkanlarla yayın hayatını devam ettirdi. En başta basit bir sallama makine ile ardından da Frankenthal makineler ile basıldı Bayburt Postası.

Osman Okutmuş’un yazıhanesinden çıkan daktilo çıktısı yazılar, dünyanın dört bir yanından gelen havadisler ve Bayburtlu usta kalemlerin ele aldığı konular kara düzen denilen kurşun harflerle tek tek dizilir, devasa çemberler içerisinde kalıplar oluşturularak baskıya verilirdi. Fotoğraf basmak, daha doğrusu fotoğrafı klişeye yani o günkü tekniğe dayalı baskıya hazır hale getirmek İstanbul, Ankara yolculuklarını gerektirirdi.

Boyanın donmaması için aralıksız yakılan sobalar, makine merdanesini içinden çıkılmaz sorun yumağına dönüştüren kalitesiz kağıtlar işin en “illet” kısmıydı.

Baskıdan çıkan nüshaların kuruması beklenirdi. Kırımları yapılan Bayburt Postası; önce Bayburt içinde dağıtılır, ardından da Türkiye'nin uzak köşelerine gidebilmesi için hazırlanırdı. Adresler etiketlenir, pullar yapıştırılır, kucak kucak, coşku coşku PTT’ye taşınırdı.

Zaman zaman logo değişir, bazen siyahın dışında renkler denenir ama PTT’den yola çıkan gazetelerde değişmeyen tek şey olurdu: Bayburt tutkusu…

Zor yıllar

1992’de Osman Okutmuş’un vefatı, Bayburt Postası için bir soru işaretiydi. Yayın hayatına devam edebilecek miydi?

Bayburt’un kanaat önderleri yazıları ve telefonlarıyla, iş adamları ve siyasileri destekleriyle yalnız bırakmıyordu ama mutfakta yangın vardı. Gazetenin çıkabilmesi için en önemli yerdi mutfak. Mürettipler, makine ustaları bir bir çekiliyordu aramızdan.

Temel taşlar sırasıyla oynamaya, ayrılıklar sıklaşmaya başlamıştı. Gazete ve matbaa mutfağının, en emektarlarından olan Zafer Okutmuş yoktu artık. Sakıp Okutmuş’ta sessiz sedasız ayrılmıştı aramızdan. Tayyip Turgut, Selami Keskin, Ahmet Dağlar gibi isimler bu ayrılıkların ardından adeta Hoca Ali Efendi Matbaasına küsmüş, matbaa da tıpkı Bayburt Postası sayfaları gibi sessizliğe bürünmüştü.

Sonra ki yıllar çok sancılıydı.
Yakup Okutmuş vardı gazetenin başında.
En güçlü günlerin Yazı İşleri Müdürü, şimdi yalnızdı. Yükü, kardeşi Ragıp ve yeğenleriyle yüklenmiş, o sessiz sedasız geçen günlerde bir yol kazasına uğranmaması için ağır yükün altına girmişti.

Benzer sessizliğe gömülen ve adeta amansız hastalığa yakalanmış Anadolu Basını, yüzlerce evladını kaybetmişti. Sonra fırtına durmuş, ayakta kalanlar, halsiz ve dermansız bir şekilde tek tek başlarını uzatıp, “hayret, hala yaşıyoruz” demişti. “Hala yaşıyoruz” diyenlerden biri de Bayburt Postası’ydı. Sessiz sedasız sayılarla bu süreç tersine çevrilmiş, yine yoluna devam etmesi sağlanmıştı Bayburt Postası’nın. Ama Bayburt Postası bir kayıp daha vermiş, Yakup Okutmuş’u da kaybetmişti.

Belki de Bayburt Postası’nın bugün teknolojiye çabuk adapte olabilmesinin özünde, o günlerde yaşanılan sıkıntıların bilinçaltına bıraktığı izler yatıyor. İmkânsızlıklar ve zorluklar o kadar fazlaydı ki, bugün gelinen noktada hala o çok geride duran ofset makinesi ve bilgisayarlar bile birer yaratık muamelesi görmüştü.

Bayburt Postası büyüyecek.
Daha çok yaratıklar görecek Tarihi Hoca Ali Efendi Matbaası.
Okurlarıyla, yazarlarıyla çoğalacak, sayfalarıyla Bayburt’la büyüyecek.

Nice elli yedi yıllara…

Zengin yazar kadrosu

Bayburt Postası’nın 57 yıllık arşivi dev bir yazar kadrosunu içinde barındırıyor. Geçen süre içinde Bayburt Postası’nda yazan bütün yazarları tek tek anlatmaya, onların fikir dünyamıza olan katkılarını örnekler vererek anlatmaya kalkışsak, bir 57 yıl daha yaşamamız gerek.

Hepsi de kendi alanlarının uzmanı olan, dev yazar kadrosu içerisinde, aramızdan ayrılanlara Allahtan Rahmet diliyoruz. Hayatta olan ve yazmaya devam eden yazarlarımız Bayburt Postası vasıtasıyla okuma zevkimizi doruğa çıkarmaya devam edecekler.

Kültür ve Sanat

Yayın hayatına başladığı günden bu yana kültür ve sanata özel bir önem veren Bayburt Postası için kültür ve sanatın yeri hep ayrı olmuştur.

Türk kültürünün zengin birikimini bugüne taşımanın yanında modern sanatlara da yer vererek kültür ve sanat ortamının bütün renklerini yansıtmaya çalıştı. Baştan beri niteliği esas alan ve popüler kültür karşısında hep kalıcı olanı savunan Bayburt Postası, özellikle geleneksel sanatların, kültürel mirasın, Türk Halk ve Sanat müziğinin ve has edebiyatın kendini ifade etme imkânı bulduğu sağlıklı bir zemin oldu.

Geçen elli yedi yıl içerisinde pek çok değerli kültür, sanat ve edebiyat adamı Bayburt Postası sayfalarında düşüncelerini özgürce ifade etme imkanı buldu. Çok sayıda önemli kültür adamı ve edebiyatçı yazıları, 57 yıldır Bayburt Postası okuru için adeta bir 'okul' oldu.  Bu yazılardan, belki de bir kütüphane dolusu eser ortaya çıkacak.

Yerel haberde lider

Gazeteciliğin sadece var olan gündemi takip ederek yapılamayacağını, yapılmaması gerektiğini, öneri ve dosyalarla, aşk ve inatçılıkla yapılabildiğini her zaman ispat etmiştir Bayburt Postası.

Dünya da yaşayan tüm Bayburtluların sesi soluğu olmayı kendine hedef seçen Bayburt Postası, Bayburt’un tanıtımı için adeta gönüllü bir elçi gibi çalışıyor, çalışmaya devam edecek. 

Acı ve hüzün Bayburt Postası’nda paylaşıldı

Geride bıraktığımız 57 yıl içerisinde Türkiye'de ve dünyada nerede bir felaket yaşansa Bayburt Postası sayfalarının kuşatıcılığı da hep oradaydı. Depremlerden, felaketlere kadar tutunda; başta Türk Cumhuriyetleri ve Doğu Türkistan olmak üzere Bosna-Hersek'ten Karabağ'a, Nahçıvan'dan Arnavutluk'a, Kırım, Gürcistan ve Çeçenistan'a kadar Bayburt Postası vasıtasıyla Bayburtlunun duası hep acı çekenin yanında, zalimin karşısındaydı. 

Şimdi de İnternette

1 Ocak 2009’da internete taşınan Bayburt Postası, test yayınlarının ardından büyük bir ilgiyle karşılandı. Bayburt Postası ve Bayburt şimdi internet sayesinde dünyanın en ücra köşelerine ulaşıyor. Yakın zamanda gazetenin tüm içeriğinin sunulduğu bir yapıya kavuşan sitemiz, gün içindeki gelişmeleri de ziyaretçileri ile paylaşan, gündemin nabzını tutan bir haber portalı haline geldi. Tüm gelişmeleri takip ederek okurlarına doğru bilgiyi, DOĞRU BİR TÜRKÇE ve HABER DİLİ İLE duyurmayı amaçlayan www.bayburtpostasi.com.tr, doğrulardan uzaklaşmadan aktif habercilik yapılabileceğini ispat etmenin haklı gururunu yaşamakta.

3 AYRI DİLDE YAYIN

www.bayburtpostasi.com.tr; özellikle kültür, sanat ve turizm haberlerini 3 ayrı sayfada, 3 AYRI DİLDE daha yayın yapabilmek için AR-GE çalışmalarını sürdürmektedir. 60. Yılına, büyümeye devam eden, kendini yenileyen, eksiklerini gideren, ekibini güçlendiren bir Bayburt Postası olarak girmeyi hedefleyen gazetemiz, internet haberciliğinde de tıpkı gazetede olduğu gibi Bayburt ve Anadolu içerikli yayın yapan sitelere haber servisi yapabilen, güvenilir ve sürekliliği en üst noktaya ulaşmış bir kaynak olmayı hedeflemiştir.

www.bayburtpostasi.com.tr; sosyal projelere paydaş ve destek olmak amacıyla, takip edilmesi ve gezilmesi daha kolay bir haber portalı olabilmek için, sürekli yenilenecek ve yenilikler peşinde olacaktır. Sansasyonel gazeteciliğe muhalefet olan Bayburt Postası, bu çizgisini haber portalında da devam ettirecektir.

Bayburt Postası “EK” verecek mi?

Devamlı geleceği düşünen Bayburt Postası, kendini nasıl aşabilir noktasında çalışmalar yapmayı alışkanlık haline getirmeliydi!

Uzun aralıklarla da olsa, okurlarına arşiv niteliği taşıyacak kitap, gezi, kültür ve sanat eki verebilmek için çalışmalara başlayan Bayburt Postası, her yıl okurlarına yine arşiv niteliği taşıyacak bir “Bayburt Yıllığı” vermek için de kolları sıvamıştır.

Hedef: 60. Yıl

Kendini de ödüllendirmek isteyen Bayburt Postası’nın asıl hedefinde altmışıncı yıl vardır. Altmışıncı yılı ‘çok’ önemseyen Bayburt Postası, 2,5 yıl içerisinde bu öneme yavaş yavaş vurgu yapacak ve okurlarıyla paylaşacaktır. Dileğimiz altmışıncı yılda daha güçlü bir Bayburt Basını. Hedefimiz altmışıncı yılda, daha güçlü bir Bayburt Postası.

Çoruh’un Doğduğu Yer

Bayburt Postası elli yedi yılı geride bırakıp, artık ihtiyarlığa adım atarken bir yeniliğe daha imza attı ve Bayburt’a çok genç bir gazete daha hediye etti: Çoruh’un Doğduğu Yer. Günlük olarak Bayburt’un nabzını tutan, gündemi yansıtan Çoruh’un Doğduğu Yer, Bayburt Postası’nın ışığında gelişecek ve büyüyecektir.

2009 yılına yeni yüzü ve yeni tasarımı ile giren Çoruh, her sabah uyanıp doğduğu yere, doğru gözlerle bakmaya devam edecektir.

Okutmuş Ofset / Ajans

Tarihi Hoca Ali Efendi Matbaası’nın izinde doğan Okutmuş Ofset, baskı kalitesini ve çeşitliliğini artırma konusunda atılımlarını hızlandıracaktır. Okutmuş Ajans, çözüm önerileri bekleyen tüm müşterilerine imaj, grafik tasarım, dergi, ajanda, kısa film, metin yazarlığı ve editoryal destekle yön verme çalışmalarına, daha farklı bir boyutla devam edecektir. 

57 Yılın özetini okumak için dokunun