31 Ağustos 1963 yılında rahmetli Osman Okutmuş’un ve o günkü garnizon komutanının öncülüğünde, şehir sakinleri tarafından yapımı tamamlanıp açılan Kop Şehitleri Anıtı, büyük bir eksiğimizi gidererek dört buçuk ay süren Bayburt ve Kop Savunmasına yapılan sükût suikastini ortadan kaldırmıştı. 2008 yılından sonra Kop, Bahtılı, Kaledere, Ortakoldaki Kabaktepe, Yanıkçam ve Yamalı, Çakmas’ta şehit mezarlarını, siper yerlerini; Kop'ta toplu şehit mezarlarının bol miktarda ve bulunduğu yerlerde halen toplanabilen savaş malzemelerini görüp, o günlerde yeni baskısı olmadığı için bir kütüphaneden zorla edindiğimiz Mareşal Fevzi Çakmak’ın ‘’Büyük Harpte Şark Cephesi Hareketleri’’ adlı eserinden bölgede cereyan eden savaşları öğrenince, yaşanan büyük savunmanın tarih ve edebiyatçılarımızın ilgisini çekmemesine şaşırmıştım.
Sonraki günlerde defalarca çoğu zaman bir gazeteciyle olmak üzere bu tepelerdeki siper yerlerine çıktık, valiliğin yardımı ile savaşı özetleyen mermer bir yazıt yaptırıp abidenin aşağısına dikilmesini sağladık, yeri korunaksız olan bu yazıt birkaç yıl sonra kırıldı. 2010 yılında zamanın belediye başkanının Dede Korkut Şölen Programına Kop Siper Yerlerini tanıma etkinliği koyması üzerine tüm protokol ile birlikte gittiğimiz siper yerlerini gören, yerlerden savaş kalıntılarını toplayan insanların şaşkınlığı gözlerinden ve sözlerinden belli oluyordu. Aynı yıl içinde Erzurum’dan gelen heyet Kop’ta birkaç parseli korumaya aldı, resmi yazışmalar başladı. Korkumuz buradaki madencilik faaliyetleri siperleri bozabilirdi, çünkü daha önceki yol çalışmalarında, taştan karargâh binaları yok olmuş.
3. Mıntıka olarak askeri belgelerde geçen Bayburt çevresindeki Kop, Bahtılı, Kaledere, Kırklartepe, Soğanlı, Yamalı ve daha birçok tepedeki siperlerin korunması gerektiği ve emsallerine göre çok uzun süren bu savunmanın, yakınımızdaki üniversiteler (Bayburt Üniversitesinin olmadığı yıllar) tarafından da dikkate alınmadığı ortadaydı sadece, Bayburt’a davet ettiğimiz Niğde Üniversitesinden bir öğretim üyesinin tez konusu seçtiğini tespit etmiştik.
Bayburt Postası’nda; 14.07.2009'da Çok Önemli Bir Kitap, 23.05.2009'da Kurugöl Düzlük bir yer, 13.01.2010 'da Eşkereden Anmak, 17.06.2014'de Seferberlik, 22.10.2015'de Bu Topraklar Nasıl Vatan Oldu, 26.04.2017'de Bahtlı’da Üç Saat ve 22.02.2020 tarihinde yayınlanan Şehitlere Mektup başlıklı makalelerim bu düşüncelerin tezahürü.
Üniversite, Valilik, Belediye, Çevre Orman Müdürlüğü konuya yoğunlaşınca 15 Kasım 2016 tarihli, 29889 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren bakanlar kurulu kararıyla; 1. Dünya Savaşı kapsamında 1916 Osmanlı-Rus harbinin büyük çarpışmalarının yaşandığı bölge koruma altına alındı ve Türkiye’nin 42. Millî Parkı ilan edildi.
Ordu Komutanı Vehip Paşa ve onun mart ayında Bayburt’a gönderdiği Fevzi Çakmak Paşa tarafından muvaffak olmuş 2. Plevne Savunması olduğu belirtilen siper yerleri dışında; tarihî İpek Yolu üzerinde olması, Kop Lalesi ve Stachys Bayburtensis gibi endemik bitkiler ile çaşur gibi kalp, şeker, gaz şikâyetlerinde kullanılan şifalı bitkileri bol olarak bulunduran, 10'u endemik olan 134 kelebek türünü, 207 farklı kuş türünü barındıran rakımı 2500'ün üzerinde, 2527 hektarlık alanı olan millî parkın 864 hektarı Erzurum, kalan büyük kısmı Bayburt sınırları içindedir.
Son yıllarda ülke olarak yaşadığımız olumsuzluklara rağmen geçenlerde şehir müzemiz nihayet açıldı, çok kapsamlı olduğunu işittiğimiz "Milli Park" projesinin uygulama safhasına geçmesiyle, yazın şehrimize gelen on binlerce misafirin gezeceği yerlerin başında ‘’Kop Dağı Müdafaası Tarihi Milli Parkı’’ ve Bayburt Şehir Müzesi olacaktır.
Soran dostlar olduğu için yazıyorum; yazdıklarımın doğruluğunun hazzı yeter ve söz uçar yazı kalır, sel gider kumu kalır...