Kemalettin Kamu’ya Bayburt’lu mısra uydurmak…

Abone Ol


Güya Kemalettin Kamu demiş ki:

'Halayı çeke çeke büyüdü soyum/Ben buralı değil BAYBURT çocuğuyum/ Elde azık, belde ayran tası var/Ben neylerem yaban elde güzeli/Bayburtlumda güzellerin hası var.'

Kemalettin Kamu’yu çok seven ve iyi okuyan birisiyim. Bu dizelerin geçtiği böyle bir şiirini duymamışım.

Kuşkuya düştüm yeniden araştırmaya başladım. Kemalettin Kamu’yu bütün yönleriyle araştıran ve şiirlerini bu araştırmalarına koyan iki yazar var: Rıfat Necdet Evrimer ve Necmettin Esin.

Evrimer’in kitabı bu bağlamda en önemli, en eski ve en kapsamlı eser. Basım tarihi 1949, yani şairin ölümünden bir yıl sonra.

Kitabın ilk sayfasında şu ibare yer alıyor:

“Bu kitap Kemalettin Kamu’nun basılmış ve basılmamış bütün şiirlerini, büyük kardeşinin bir mektubunu ve şairin ölümü dolayısıyla yazılan yazıları ihtiva etmektedir. 1949 yılında İstanbul’da Üçler Basımevinde 3000 adet basılmıştır.”

Necmettin Esin’in kitabında şiir bakımından eksiklikler var ama Evrimer’in kitabında yer almayan nice anı ve bilgi de bu kitapta bulunuyor.

Her iki kitapta da bu dizelerin geçtiği bir şiir yok…

Yok’u öğrenince, izine düştüm bu dizelerin kimindir diye ve internette buldum aradığımı. Bu dizeler, kısa bir süre önce yitirdiğimiz bir başka şaire, Erdoğan Alkan’a ait. Önce şiiri yazayım, sonra erişim adreslerini: 

ELDE AYRAN TASI VAR

Bozmayın keyfimi başka saz ile
Kulağımda hala kaval sesi var
Hasretliğim anlatılmaz söz ile
Bende bilmem o yerlerin nesi var

Bir damlası bile kalmaz acının
Yanına gidince Ayşe bacının
Böğründe yattığım çam ağacının
Kendi yoksa başımda gölgesi var

Ağam saza dokunur boş olunca
Yaman türkü söyler sarhoş olunca
Bayram eder kardaşım kış olunca
Soframızda dünürcük çorbası var

Yaz gelsin de memlekete gideyim
Çıkıp dağ başında seyran edeyim
Yaban ilden kız alıp da nideyim
Bizim ilde güzellerin hası var

Davul sesi göz açanda duyduğum    
Halay çeke çeke büyüdü soyum
Ben şehirli değil köy çocuğuyum
Belde azık elde ayran tası var.


http://www.siir-defteri.com/sairler/turk-sairler/Erdo%C4%9Fan-Alkan/Elde-Ayran-Tas%C4%B1-Var/54-2.aspx
http://www.pasababa.com/default.asp?islem=Sayfa&id=57
http://www.angelfire.com/ia/muratdinc/ea.html
http://www.gazetea24.com/yerel-basin-haber/samsunun-siirsel-sesi_11736794.html

Necmettin Esin, Toker Yayınlarınca 1975 yılında yayımlanan “Kemalettin Kamu” adlı eserinin 99’uncu sayfasında Kamu ve Bayburt’a dair bir anısını aktarıyor, fakat bu şiirden ya da dizelerden orada da hiç söz edilmiyor. Kemalettin Kamu doğduğu yere gelecek, şair arkadaşlarıyla oturup söyleşecekler, şiirler okuyacaklar da, Kamu, Bayburt’a yazdığı bu şiiri okumayacak ya da hiç sözünü etmeyecek… Olur mu böyle bir şey? Paylaşalım bu anıyı da siz de gönül rahatlığıyla “olmaz” deyip onayın beni:

“(…) Ben 1939 yılında, doğduğu Bayburt kasabasında Ortaokul Müdürü idim. Kemalettin Kamu’nun Rize Milletvekilliğine seçildiğini öğrendim. Kendisini telle tebrik ettim. Artık yeniden muhaberemiz kurulmuştu. 1940 yılı Şubat ayı idi. Bir mektubunu aldım. Bu mektubunda doğduğu Bayburt’a, oradan da Refahiye’ye giderek babasının kabrini ziyaret edeceğini bana bildiriyordu. Güzel bir tesadüf olarak rahmetli Behçet Kemal Çağlar Halkevleri Müfettişi ve Rahmetli Ömer Bedrettin Uşaklı da Mülkiye Müfettişi olarak Bayburt’ta bulunuyorlardı. Ben de ayrıca Halkevi Başkanı idim Üç şair, Yeşil Çoruh’un koynunda uyuyan şirin Bayburt’ta, Şair Zihni diyarında, bu güzel beldede birleşmişlerdi.

Bayburt için müstesna bir şans olan bu buluşma vesilesiyle Halkevinde bir gece tertip ettim. Şiirler okundu, sazlar çalındı, barlar oynandı. Bayburt’un büyükleri, aydınları ve gençleri Türk şiirinin bu mümtaz şairlerinden şiirler istediler. Behçet Kemal çekilmiş kılıç gibi sahneye geldi ‘Görmeye Geldim’, ‘İzinde’ şiirlerini okudu. Ömer Bedrettin ince uzun boylu ve tatlı bakışlarının hüznü içinde, ölen kızı için yazdığı ‘O Ses’i okudu. Kemalettin Kamu, coşkun alkışlarla sahneye davet edildi. O önce ‘Hicret’ şiirini, sonra ‘Bingöl Çobanları’nı, sonra da ‘Gurbet’te Renkler’i okudu.

Faziletin, tevazuun nezaketine bürünmüş bu ince şairin sesinde durgun, fakat lavları etrafı aydınlatan bir yanardağ vakarı vardı.”