İnsanlar arasındaki savaş ve döğüşler, yurt -namus savunması, nefsi müdafaa, maişet temini uğruna olunca olumlu hatta kutsal sayılmıştır. Bir hiç uğruna, mânasız ve pişmanlıkla biten döğüşler de asırlar boyu yaşanmış ve yaşanmaya devam etmektedir.
Masat arazisinde, yakınlarda yaşanan Zaim Efendinin anlattığı yılanla kirpinin kavgası ise kimbilir ne uğruna idi. Yaz günü büyükçe bir yılanı yakalayan kirpi, kafasına yapışmış, dikenleri ile vura vura yılanı hareketsiz hale getirmişti. Saatlerce süren kavga kirpinin yılanı öldürmesi ile sona ermişti.
Mücadeleyi kazanan kirpi, yakınlarda tarlanın ortasında bulunan kimilerinin kimya otu dediği hülus otundan yedikten sonra tekrar yılanın olduğu yere gelmiş, onu çekerek ilerdeki büyük karınca yuvasının üzerine bırakıp, telaşla bir daha tarlaya koşmuş, o kadar ot ve çiçek arasında hiç zorlanmadan bulduğu hülus otuna ulaşmıştı.
Bu otun olduğu yerde muhakkak kirpi olurmuş, otun sayesinde hayvan tüm zehir ve mikroplardan kendini korurmuş. Döğüşü izleyenler akşam tarla dönüşü merakla yılana baktıklarında karıncaların yılanın sadece derisini bıraktığını hayretle görürler.
Tarla- bahçe bitkilerinin, dolayısıyla çiftçinin ezeli düşmanı olan köstebek (kor gözsüz), bir yığın zararına rağmen iki keskin dişi ve ön ayakları ile yerin az altında çok hızlı açtığı tüneller sayesinde toprağı havalandırdığı için, bazı ülkelerde öldürülmesi yasak hayvanlardandır. Tarlalar sulanırken topraktan çıkan hayvanları takip eden leyleklerin yakaladıkları fare ve köstebekleri canlı canlı yutmasına bu yasaklar mani değil tabii.
Masatlı Kemal Efendi, hayvanlara yara vermeden kazmanın yardımı ile büyük bir iş başarmış ve biri kavut renkli diğeri siyah olan iki köstebeği yakalayıp karşı karşıya getirip döğüştürmüştü.
Daha çok görülen ve daha tehlikeli olan kavut renkli köstebek diğerini dişleri ile yakaladığı gibi ortadan ikiye bölmüştü. Kavut renkli köstebek insanlar için de tehlikelidir, aynı köyde kavut renkli köstebeğin ısırdığı adam ayağında lastik olmasına rağmen aldığı yara sonucu şehirdeki hastaneye oradan da Erzurum’a yetiştirilerek canını zor kurtarmıştı!
Kemal efendinin köstebeklerle bu denli haşır neşir olması, bir senesi ekip, sulayıp, çapalayarak yetiştirdiği iki evlek patatesin söküm zamanı yerlerinde olmadıklarını gördüğünde başlamıştı.
Yeryüzüne attığı son topraktan ve yerin altında köstebeğin açtığı tünellerden toprağı kazarak takip ettiği kavut renkli köstebeği, yetmiş metre ilerde ve patatesleri istiflediği bir, bir buçuk metre eni boyu derinliği olan çukurun üstünde bulmuştu.
Patateslerin üzerini otlarla örtmüş, kendi yatağını da buraya yapmıştı. Körelmiş gözleri ile doğru dürüst göremeyen, yakalanması adeta imkânsız olan hayvanları döğüştürmeyi becermişti ama köstebeğin zehirli ağzı değdiği için patateslerini geri alamamıştı.
Ekim / 2010
- - - - -