Kartaca halkı saatlerini, kaleden atılan topa göre ayarlarlarmış. Top saat 12’de atılırmış her gün.
Bu şehre bir yabancı gelir günün birinde ve saatinin Kartaca saati ile uymadığını görür. Saatlerin kaleden atılan topa göre ayarlandığını öğrenince, varır kaleye, kumandana çıkar ve saatin 12 olduğunu nasıl bulduklarını sorar. Kumandan:
-Her gün bir askeri şehrin en usta saatçisinin dükkânına yollarım, onun vitrinindeki saate göre ayarlama yaparız, der.
Meraklı yabancı, o saatçiye gider ve ona da sorar, saatleri nasıl ayarladığını. Saatçinin yanıtı daha da ilginçtir:
-Kale’den atılan topa göre.
Aklıma hemen Ahmet Hamdi Tanpınar’ın o ünlü romanı geliyor: “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”… Kartacalılar bir ayarsızlığı, bir yanlışı, birbirlerinin yanlışı ve ayarsızlığı ile düzelttiklerini sanırlarken; Tanpınar ülkemizin ayarsızlığını, bir devasa enstitü kurdurarak yergiye döker. Dev bir kurum kurulur, bürokrasi bütün ağırlaştırma, saptırma, yanılsamalarıyla çöreklenir o kurumun başına. Sonrası bilinir, ben anlatmayayım.
Ülkemizde hem “Kartaca Saat Ayarı” var, hem de “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” türünden kurumlar ve bunların başında da uyutma memurları var. Bir tek saatlerin yanlış ve ayarsız olduğunu diyecek bir yabancı yok. Kalemizle saatçimiz de idare ediyorlar birbirlerini. Halka gelince, halk da memnun bu idare-i maslahat durumundan “Ayar azıcık bozuk olsa ne olur ki, hükümetimiz koskoca ayarlama enstitüsü kurdu, ezanlar vaktinde okunuyor artık, Ramazan’da iftar ve sahuru da ‘temkin’ fetvalarıyla yoluna koyarız” diyorlar.
Din adamlarının yerini robotlar alırsa…
“Azerbaycan’da yas meclislerinde imamların yerini robotlar alsın!” diye bir haber…
Haberin metnini özetleyerek aktarayım:
“Geçen hafta Japonya’nın başkenti Tokyo’da açılan bir teknoloji sergisinde Robot kâhinler de görücüye çıkmış. Bu robotlar bütün dini ritüelleri eksiksiz olarak yapabiliyormuşlar ve kullanılmaya da başlanmışlar.
Bundan daha önce ise Almanya’daki kiliselerde robotlar kullanılmaya başlanmıştı. Bu robotlar, nikâh kıyabiliyorlarmış, İncil’den ayetler okuyabiliyor ve dua da edebiliyorlarmış.
Peki Azerbaycan’da olsa bu iş nasıl olurdu?
İlahiyatçı Elşad Miri, dünya robotlaşmaya gidiyor dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
‘Daha önce satranç oynayabilen bilgisayar icat ettiler, Kasparov’u yendi o bilgisayar… Amma ben bu robotlar olmadan önce şaka yollu diyordum ki, bizim yas meclislerimizde molla yerine robot olsa ya da bir teyp olsa daha iyi olur. Sözler hareketler hep aynı zaten. Kur’an okunuyor, standart sözler söyleniyor. Robotlar daha güzel sesle Kur’an okuyabilir, tecvid kurallarına uygun olarak salavatlar çekebilir. Bu günlerde İran’da da namaz kılan robot icat ettiler.’”
Pekiii… Ya bizde nasıl olur bu işler?
Bizde de her camiye, her müftülüğe bir robot olsa ne iyi olur. Bas düğmesine vaaz etsin. Bas düğmesine minbere çıkıp hutbe okusun, insin namaz kıldırsın. Ezan okusun en güzel sesle. Dua ettirsin. Kur’an okusun, hatim indirsin. Cenaze yıkasın, cenaze namazı kıldırıp helallik istesin.
Öfff yahu kurtuluruz böylece bu hoca milletinden. Diyanet bütçesi de bugünkünün yüzde birine iner…
Haa zaten cemaat de robot gibi, robot robota gül gibi geçinirler.
Bu şehre bir yabancı gelir günün birinde ve saatinin Kartaca saati ile uymadığını görür. Saatlerin kaleden atılan topa göre ayarlandığını öğrenince, varır kaleye, kumandana çıkar ve saatin 12 olduğunu nasıl bulduklarını sorar. Kumandan:
-Her gün bir askeri şehrin en usta saatçisinin dükkânına yollarım, onun vitrinindeki saate göre ayarlama yaparız, der.
Meraklı yabancı, o saatçiye gider ve ona da sorar, saatleri nasıl ayarladığını. Saatçinin yanıtı daha da ilginçtir:
-Kale’den atılan topa göre.
Aklıma hemen Ahmet Hamdi Tanpınar’ın o ünlü romanı geliyor: “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”… Kartacalılar bir ayarsızlığı, bir yanlışı, birbirlerinin yanlışı ve ayarsızlığı ile düzelttiklerini sanırlarken; Tanpınar ülkemizin ayarsızlığını, bir devasa enstitü kurdurarak yergiye döker. Dev bir kurum kurulur, bürokrasi bütün ağırlaştırma, saptırma, yanılsamalarıyla çöreklenir o kurumun başına. Sonrası bilinir, ben anlatmayayım.
Ülkemizde hem “Kartaca Saat Ayarı” var, hem de “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” türünden kurumlar ve bunların başında da uyutma memurları var. Bir tek saatlerin yanlış ve ayarsız olduğunu diyecek bir yabancı yok. Kalemizle saatçimiz de idare ediyorlar birbirlerini. Halka gelince, halk da memnun bu idare-i maslahat durumundan “Ayar azıcık bozuk olsa ne olur ki, hükümetimiz koskoca ayarlama enstitüsü kurdu, ezanlar vaktinde okunuyor artık, Ramazan’da iftar ve sahuru da ‘temkin’ fetvalarıyla yoluna koyarız” diyorlar.
Din adamlarının yerini robotlar alırsa…
“Azerbaycan’da yas meclislerinde imamların yerini robotlar alsın!” diye bir haber…
Haberin metnini özetleyerek aktarayım:
“Geçen hafta Japonya’nın başkenti Tokyo’da açılan bir teknoloji sergisinde Robot kâhinler de görücüye çıkmış. Bu robotlar bütün dini ritüelleri eksiksiz olarak yapabiliyormuşlar ve kullanılmaya da başlanmışlar.
Bundan daha önce ise Almanya’daki kiliselerde robotlar kullanılmaya başlanmıştı. Bu robotlar, nikâh kıyabiliyorlarmış, İncil’den ayetler okuyabiliyor ve dua da edebiliyorlarmış.
Peki Azerbaycan’da olsa bu iş nasıl olurdu?
İlahiyatçı Elşad Miri, dünya robotlaşmaya gidiyor dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
‘Daha önce satranç oynayabilen bilgisayar icat ettiler, Kasparov’u yendi o bilgisayar… Amma ben bu robotlar olmadan önce şaka yollu diyordum ki, bizim yas meclislerimizde molla yerine robot olsa ya da bir teyp olsa daha iyi olur. Sözler hareketler hep aynı zaten. Kur’an okunuyor, standart sözler söyleniyor. Robotlar daha güzel sesle Kur’an okuyabilir, tecvid kurallarına uygun olarak salavatlar çekebilir. Bu günlerde İran’da da namaz kılan robot icat ettiler.’”
Pekiii… Ya bizde nasıl olur bu işler?
Bizde de her camiye, her müftülüğe bir robot olsa ne iyi olur. Bas düğmesine vaaz etsin. Bas düğmesine minbere çıkıp hutbe okusun, insin namaz kıldırsın. Ezan okusun en güzel sesle. Dua ettirsin. Kur’an okusun, hatim indirsin. Cenaze yıkasın, cenaze namazı kıldırıp helallik istesin.
Öfff yahu kurtuluruz böylece bu hoca milletinden. Diyanet bütçesi de bugünkünün yüzde birine iner…
Haa zaten cemaat de robot gibi, robot robota gül gibi geçinirler.