Karanlık bir zaman

Abone Ol

Bu yazıyı kaleme alırken Antalya’da bir koy yakılıyor. Yanıyor demiyorum yakılıyor. Türkiye ekonomisinin dinamik verimli sektörü turizme bu canlı mevsimde Türkiye’nin hain düşmanları ağır bir darbe vuruyor. Turizm güven duygusuyla gelişir. Yangın, patlama, tesise saldırı gibi panik yaratan sebepler turizmin kökünü kurutmak için yapılan hainliktir. TV’lerde yanan ormanların göğe yükselen alevlerini, simsiyah dumanlarını gördük...

Her çeşit canlıyı, haşaratı yok eden ateşin utancı ile simsiyah olmuş, dumanlar.

Evet, Türklüğün ve Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu durum içimizi yakıyor! Birbirimizle konuşurken simsiyah dumanlar içinde kalıyoruz!

Kırım Türklüğü binbir çile ile kazandığı hürriyetini, devletini kaybetti. Türkiye’den devlet katında tek ses çıkmadı. Irak Türklüğü sahipsiz bırakıldı, Suriye Türklüğü kaderine terk edildi. Ne yazık ki, Suriye’de, Irak’ta; ülkemizin bölünmesini varlık sebebi gören örgütler desteklendi. Cumhuriyet döneminde ilk defa devletimiz terörü destekleyen ülkeler listesine girdi...

Bu kapkaranlık dönem, Türk düşmanlığı zirve yaptı. Türk’e düşman, devlete düşman olan kim varsa; sadece desteklendi. Vatanperver olanların imkânlar ölçüsünde kalemleri kırıldı. Uydurma davalar icat edilerek hepsinin zindanlara doldurulması için ne oyunlar tezgahlandı.

İş hayatında başarılı olacağı kesin görülen gençler fikir ve ruh yapılarına göre merhametsiz bir tasnife tutuldu. AKP çizgisinde olmayan gençlere iş verilmedi. Muhalif diplomalı işsizliği tehlikeli bir çizgide ilerliyor. Ülkenin kaynakları birilerine aktarılıyor. Bunları görmek, göstermek, yazmak suç Ama bu eylemler yandaşların marifeti ise bu servet nakli iftihar vesilesi...

Ömrümün tek endişesi “devletime hizmet edebildim mi?” olan tecrübe ve bilgi zengini namuslu devlet memuru bugün hizmet kadrolarının dışındadır. Sadakat ve mensubiyet, ehliyetin yerine geçmiştir. Gençliğinde bağımsız Türkiye’yi peyk yapmak isteyen gafiller ile mücadele etmiş: “Ne Rusya ne Amerika Bağımsız Türkiye” demiş dünün delikanlısı bugünün saçlarına ak düşmüş yiğitleri, olanları dişlerini gıcırdatarak takip ediyor...

Cezaevlerinin hücrelerinde solcu ve ülkücü gençler konuştukça acı bir biçimde emperyalistlerin oyununa geldiklerini anladı. Ancak, ne yazık ki vakit geçti... Bugün yeni bir zaman, Türkiye’nin kurtuluşu gençlik zümresinin vatan gerçeğinde birleşmesindedir. Bağımsız, insanları hür, el emeklerinin alın terlerinin bereketini yiyen, devletin sadaka ile değil sosyal siyaset anlayışıyla vatandaşlarını sarmaladığı, özlenen düzendir. Sanayileşmiş, tarımı modernleşmiş, milli sınırlarına sahip, Türkiye’yi, ancak bu gençler kurabilir.

Günümüzde ne yazık ki dünü bilmeyen, bilmek istemeyen yetersiz siyasi kadrolar ülkeyi yeni bir karanlık zamana soktu. Dünün vatan sevdalısı kahramanları bugün üzüntünün zirvesindedir.

Sayın Devlet Bahçeli’nin MHP mensuplarını Irak Türkmenleri için göreve çağırması, “Her biriniz bir Türkmen’e sahip olacak, böylece onlara kimsesiz olmadıklarınızı göstereceksiniz!” demesi bu zulmette bir ışık olmuştur.

MHP mensupları daima “Önce vatan, önce Türklük, önce Bayrak” diyen büyük bir inancın sevdalıları olmuştur. Terör yıllarında idama mahkum edilen ülkücüler son arzuları sorulduğunda da, Kur’an ve bayrak istiyor, Kur’an’ı, bayrağı öpüyor, kokluyor sonra boynunu yiğitçe idam ipine uzatıyordu. O korkunç yıllar bugünlerin habercisiydi. Ne yazık ki sosyolojik araştırmalarda ele alınmadı, siyaset sosyolojisinin merceğiyle bu konular incelenmedi.

Her taşın altında bölücülük, Kürtçülük vardı. Bu düşman zihniyeti bazıları anlamadı, görmedi. Anlamak istemedi. Anlayan, gerçeği görenler de dinlenilmedi. İşte, gönüllü gözleri bağlılıkla bugünlere geldik. Şimdi sahnedeki perde açıldı. ABD ve İsrail kendi eserlerine sahip çıkıyor. Zaten İsrail Kürt asıllı 200 bin Musevi’yi(!) çoktan Kuzey Irak’a yerleştirdi. “Büyük İsrail” projesine iyice ufuk açılmış oldu. ABD’nin “Büyük Ortadoğu Projesi” yle İsrail’in çekindiği üç güç merkezi, Libya, Irak ve Suriye ezildi, yok edildi. İsrail’in önünde tek engel Türkiye kaldı. Türkiye’nin güçsüz, pelte haline gelmesi için yapılanları yaşıyoruz.

Bu toprağın has evlatları, topraklarından vatan coğrafyasına mıhlanmış olanlar, asla omuzlarınız göçmesin. İlahi mesajı can evinizde duyun: Milliyetçilik, ulusalcılık ayırımına gelmeyin.

“Bir olacağız, diri olacağız, iri olacağız” diyerek kükreyin!
Bizim kaderimiz simsiyah dumanlar olamaz!

Gerekirse yanacağız!
Karanlıkları deleceğiz!

Işıklı, ümitli yarınlar bizim olacak!..

Unutmayalım; hepimiz, ümidimiz kadar genç ve güçlüyüz...