Kan Sınırları

Abone Ol

Size iki harita sunacağım. Birinci haritada Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin AK Parti politikalarıyla genişleyeceği ifade edilmiş. Batı Trakya, Kıbrıs, Rodos, Suriye’nin kuzeyi, Musul ve Kerkük, Türkiye sınırları içinde gösteriliyor. Bu haritada, AK Parti iktidarının bunu yapacağı, devletimizin sınırlarını genişleteceği resmediliyor.

İkinci harita ise İslam alemi ve Avrasya üzerine akın yapan Haçlıların karargâhlarında çizilen meş’um bir harita. Bu harita için “Kan Sınırları” ifadesini kullanıyor Batılı kurmaylar.

Bu iki haritadan hangisinin gerçek olacağını elbette zaman gösterecek. Her Türk çocuğunun gönlüne elbette birinci haritada gösterilen sınırlar yatmaktadır.

Acaba AK Parti’nin hedefi gerçekten de bu mudur? Bunu başarabilir mi? Buna niyeti var mı? Gerçek nedir?

Güneydoğu’nun bölünmesine engel olamayan, kendi elleriyle Kürt devleti kurmakta olan AK Parti iktidarı, gerçekten devletin sınırlarını genişletebilecek mi? Hem devleti bölmek, hem de aynı zamanda Osmanlı devletini kurmak, sınırları bu haritadaki gibi genişletmek, nasıl mümkün olacak? İki şey aynı anda mümkün olamayacağına göre bu haritalarla ve propagandalarla yapılmak istenen şey nedir? Hedef tam olarak nedir?



Yukarıdaki haritayı ve bu haritayı anlatan metni, “Ahmet Davudoğlu” adlı internet sitesinden, Sayın Başbakanı ve onun politikalarını seven, onaylayan ve Türkiye Devletinin sınırlarının Sayın Erdoğan sayesinde işte bu şekilde genişleyip, büyük bir devlet olacağımıza inanan değerli milletimin samimi çocukları alıntılayıp, paylaşmışlar. Kendilerine saygı duyuyorum.

Paylaşan kardeşlerimin düşünceleri, inançları, hamasetleri gerçekten insanın gözlerini yaşartmaktadır. Demek ki, Türk milletinde “Bin atlı, o günlerde çocuklar gibi şendik!” heyecanı hala vardır. Bu hars henüz yok edilememiştir. Hiç olmazsa bu çok güzel bir netice.

Aynı siteden harita ile birlikte aşağıdaki metni de alıntılamışlar: Sizinle paylaşmak istiyorum.

“2013 yılı başlarında Ankara Yeni Türkiye stratejisini masaya yatırıyordu. Barzani Ankara'ya Türkiye ile birleşmek istediğini iletiyor, Ankara düğmeye basıyordu. K. Irak, Kerkük te dahil olmak üzere, Türkiye'ye bağlanacaktı. Hedef Misak-i Milliden de öteydi. Osmanlıdan sonra bölge Türkiye'ye bağlanacaktı. Ankara'nın stratejisi Başkanlık sisteminin ilanı ile bölgeyi Türkiye bağlamaktı. Barzani de aynı noktaya işaret ediyordu. Yani “Başkanlık sistemine geçin size bağlanalım” diyordu.

Bunun kokusunu alan ABD, K. Irak'ta el altından anket yapıyordu. Anketin konusu şuydu;

Türkiye'ye Bağlanmak ister misiniz?

Cevap; 98% Evet idi.
Bu ABD patentli araştırmaya bölgede yaşayanlar birebir şahittir.

Dikkat ederseniz, ne olduysa bundan sonra oldu.

17 Aralık, MİT Krizi ve Gezi olayları.

Birileri Ankara'nın yüzyıllık rüyasını noktalamak istiyordu.

Bunu da içimizden devşirdikleri bize benzeyen fakat bizden olmayan yapılarla ifa etmek istiyordu.

Son kozları Ekmeleddin Bey.

Eğer Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden Sayın Erdoğan galip çıkarsa Ankara ivedilikle ilk adımı atacak. İlk adım, bölgedeki Türkmenlere, Suriye'deki Türkmenler de dahil, Türkiye pasaportu verilecek. K. Irak'taki Kürt kardeşlerimize de ikinci adımda Türkiye pasaportu verilecek.

Türkiye, Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası yine ivedilikle Başkanlık sistemine geçişi gerçekleştirecek. Yani tüm bölge, Misak-ı Milli sınırları da dahil olmak üzere, Ankara tarafından yönetilecek.

Yeni Türkiye, bölgeye Osmanlıdan sonra ilk defa geri dönecek.

Haliyle bu gerçeklik birilerinin fena ödünü koparıyor.

Barzani Irak'tan ayrılmak istiyor.

Irak'la değil, Yeni Türkiye ile bütünleşmek istiyor.

Gelinen konjonktür de bundan yana.

(…)

Ankara'nın, yeni devlet aklının buna hiç niyeti yok. Tarihin ve yeni dünya düzenin getirdiği misyonu elinin tersi ile itmekten yana değil.

Not ediniz.

Bugünlere hep birlikte tanık olacağız ve dua edelim her gece sabaha kadar duamız milli birlik ve İslam birliği için olsun”

Yazı bu.

İfadelere dikkat ediniz.

- 2013 yılı başlarında Ankara “Yeni Türkiye Stratejisi” ni masaya yatırıyor.
- Barzani Ankara'ya Türkiye ile birleşmek istediğini iletiyor. Bunun için ABD anket yapıyor. % 98 “evet” çıkıyor!
- Ankara düğmeye basıyor.
- Kuzey Irak, Kerkük dahil olmak üzere Türkiye'ye bağlanacak.
- Hedef, Misak-i Milliden de öte bir şey.
- Osmanlıdan sonra bölge Türkiye'ye tekrar bağlanacak.
- Ankara'nın stratejisi, başkanlık sisteminin ilanı ile bölgeyi Türkiye’ye bağlamak.
- Barzani de aynı noktaya işaret ediyor. Yani “Başkanlık sistemine geçin size bağlanalım” diyor!

Dışişleri bakanının adıyla açılan siteyi ziyaret ediniz. Bu sitede işte bu tarz düşünceleri milletimizin çocuklarının beynine sahte bir hamaset olarak zerk ediyorlar. Çünkü biliyorlar ki, Türk milleti bu tarz “kahramanlık” hamasetlerini sever.

Tabii ki, çocuklarımızın ruhunda, genlerinde ve asaletinde büyük millet, büyük devlet olmanın derin inancı, özlemi ve harsı yatıyor. Onlar da bunu biliyor, olmayacak şeyleri sanki olacakmış gibi anlatıp, Türk milletinin sevgi ve sempatisini kazanıyorlar. Sonra da yine aynı milletin vatanını parçalamaya çalışıyorlar. Umurlarında mı?

Böylece Türk Milletinin çocukları AK Parti’nin, “vatanı parçaladığını” anlayamıyor. Aksine, haritada gösterildiği gibi, devletimizin sınırlarının daha da büyüyeceğini zannediyor.

Bu yapılan kalleşliktir. Türk milletine yapılan en büyük kötülüktür. Bu ihanettir. Bu vebalin altından kalkamazlar.

Eğer gerçekten de devletin;

- Üstün stratejisi ile millî ordusu ile

- Millî bütünlüğü ile

- İdarecilerinin dirayeti ile

- Çevremizdeki komşularımızla olan birlik ve bütünlüğümüzle,

- Emperyalizme karşı birçok devletle ittifaklar yaparak ve büyük bir güçle “karşı koyma” irademizle

Ve

- Mevcut Amerikan, İngiliz ve İsrail güçlerini bölgemizden çıkararak, devletimizin sınırlarını genişletmeye başlamış olduğunu, görseydik, elbette hep birlikte bunu alkışlardık!

Durum asla böyle değildir.

- Yıllardır devletimize aç kurtlar gibi saldıran PKK ve uzantıları Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı zafer kazanmışlardır. Devletimiz yenilmiştir. İddia edildiği gibi Barzani’nin Türkiye’ye katılmak gibi bir niyeti asla yoktur. Devletimize bakışı; “Bir kedi bile vermeyiz!” şeklindedir.  Ve “30 milyonluk Kürt milletiyiz, Türkiye’den korkmuyoruz” demektedir.

- Ordumuz çökertilmiştir.

- İstihbaratımız çökertilmiştir.

- 100 yıl önce Dünya Savaşı’na giren bir devlet, bugün artık dünya devletleri ile değil, terör örgütleri ile muhatap olur hale gelmiştir.

- Türkiye zaten Amerika’nın önderliğindeki Batı ittifak gurubu içindedir. Yani Amerika, İngiltere, Türkiye ve İsrail müttefiktir. Haçlı savaşı yapan ittifak güçlerinin Akdeniz’de, Basra Körfezi’nde, Karadeniz’de donanmaları fink atmaktadır. ABD, Karadeniz’de tatbikat yapmaktadır. Türkiye, Kürt devleti kurmak isteyen Haçlı güçlerinin içinde “vizyon” ortak olarak bulunmaktadır. 

- Türk milleti, hem de yakın bir zamanda, Amerika’nın stratejisi gereği, birbirine düşürülecektir. Bunun sinyalleri verilmeye başlanmıştır. Camiler yakılmaya başlanmıştır. Çünkü ABD bizi; Suriye gibi, Irak gibi, Libya gibi bir ülke zannetmektedir.

- Türk milletinin, “düşmanını tanımak” gibi bir gailesi yoktur. Çünkü buna ihtiyaç duymamaktadır. Nasıl olsa iktidarda bulunanlar devletimizin en kahraman, en yılmaz bekçileridir! İktidar, milletimiz üzerinde büyük bir güven sağlamıştır. Milletimizi siyaseten, dinî içerikli propagandalarla çok rahat aldatmaktadır. Haritada görüldüğü üzere; “Osmanlı Devleti’ni yeniden kuruyoruz” tarzındaki hamaseti ile milleti mest etmektedir.

- Devlet zaten bölünmüştür. Bunu görmemek için kör olmak gerekir. Diyarbakır bir “merkez” olmuştur. “Cizre Kantonluğu” kurulmuştur. Yolları, beldeleri KCK-Asayiş denetlemektedir.

- Dersim olayları için başbakan özür dilemiştir. Alfabemize yabancı üç harf sokulmuştur. Yer adları değiştirilmektedir. Diyarbakır’da İngiliz ajanlarının heykelleri dikilmiştir. Cemaat Vakıflarının malları iade edilmiştir. Kiliseler yerden biter gibi çoğalmaktadır. Devletimiz teslim olmaya zorlanmaktadır. Sevr neredeyse uygulanır hale gelmiştir Devletin tapusu delinmiştir.

- Başbakan, Yahudi kuruluşlarından aldığı “Cesaret ödülünü” iade etmemiştir ve “BOP eş başkanıyım” demektedir.

- Başbakan, Amerikan istihbaratı ile organik bütünlük içindedir.

- Başbakan, milletimizi aldatmak için, Cemaatle, “Paralel devlet” diye sun’i bir mücadele yöntemi uydurmuştur. Cemaat demek CIA demektir. ABD demektir. Hâlbuki başbakan sadece “Paralel devlet” diyor, onun üzerinden hareket ediyor, ABD’nin Türkiye’deki 5. Kol örgütlenmesini ve faaliyetlerini gizliyor.

- Haçlı Seferleri’ni izah ederken “Haçlı seferlerinin bir kültür alışverişi” olduğunu söylüyor.

Batıyı tanımayan, kendi milletinin ideallerini bilmeyen, tarihini bilmeyen, önemsemeyen, ABD’nin Türkiye’deki konuşlanmasını gizleyen, Amerika’nın İslam’la olan mücadelesinde yolları açan ve kendi milletini aldatan bir başbakanın asla, hatta bir dakika bile iktidarda kalmaması gerekir. Kaldı ki, şimdi de Cumhurbaşkanı adayıdır. Türkiye için R. Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığından daha vahim bir durum söz konusu olamaz. Bu durum çok ürkütücüdür. Çünkü bu, Türkiye Cumhuriyeti’ne ABD’nin tam olarak hakim olması anlamına gelir.

Bu sebeple, kesinlikle ve kesinlikle Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başına getirilmemesi gerekir.

Harita 2



Bizim çocuklarımız; iktidarın verdiği hamasetle oyalanırken, iktidarın vizyon ortak olduğu Amerika, yıllardan beri yukarıdaki haritaları yayınlamaktadır. Haritada görüldüğü gibi ABD, 5 devletten 15 devlet çıkarmayı planlamaktadır. ABD kurmayı, parçalanacak ülkeler üzerinde kurulacak yeni devletlerin sınırlarını “Kan sınırları” olarak vasıflandırmaktadır.

Halen de bölgemiz kanla sulanmaktadır. İslam aleminde Müslüman kanı akmaktadır. Türk Kanı akmaktadır. Batılılar, Müslümanların ve Türklerin kanı ile çizecekleri yeni sınırlara “Kan Sınırları” ismini verebiliyorlar.

“Bill Clinton’un askeri strateji danışmanlığını yapan ve ABD stratejilerinde etkin bir rol oynayan “American Enterprise Institute” adlı düşünce kulübünün beyin takımında yer alan Ralph Peters, Ortadoğu’da odaklanan Haçlı Savaşında İslam ülkeleri üzerinde gerçekleştirilecek siyasi değişiklikleri bir harita ile göstermiş ve bu harita, Amerikan Silahlı Kuvvetler Dergisinin (Armed Forces Journal) Haziran 2006 sayısında "Kan Sınırları" (Blood Borders) adıyla yayınlanmıştır.” Hasan Erden makalesi, Anahaberyorum.com (Erdal Şafak, Sabah Gazetesi, 08.07.2006 dan naklen.)

“Peters, İslam coğrafyasında yapılacak operasyonları şöyle sıralamıştır: “Irak; Şii, Sünni ve Kürt bölgeleri olarak üç devlete ayrılmalı. Kürtlere, Suriye ve İran’dan da toprak verilmeli. Suriye’nin kalan bölümü, Sünniler ve Aleviler arasında bölüştürülmeli. Mekke ve Medine, Suudi Arabistan’dan koparılıp “Kutsal İslam Devleti” adıyla -tıpkı Vatikan gibi- ayrı devlet olmalı. İsrail 1967 savaşı öncesi sınırlarına çekilmeli. Ürdün ile Filistin “Büyük Ürdün” adıyla birleşmeli. İran’ın Azeri bölgesi Azerbaycan’a katılmalı. Afganistan, Pakistan ve İran’dan alınacak topraklarla Belucistan devleti kurulmalı.” Hasan Erden makalesi, Anahaberyorum.com (Erdal Şafak, Sabah Gazetesi, 08.07.2006 dan naklen.)


Batı halen bu hedeflerine adım adım yaklaşmaktadır.

Vizyon ortak olduğumuz ABD’nin, açıkça belli ki, yıkmak ve yok etmek istediği bağımsız ve millî devletler arasında Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bulunmaktadır. ABD bu Haçlı savaşında Batı ile birlikte hareket etmektedir.

Bu aynı zamanda, İslam Coğrafyasının ve Avrasya’nın bütününe karşı açılmış bir savaştır. AK Parti iktidarı, aynı zamanda İslam’a karşı yürütülen bu savaşta Batı ittifakı ile birlikte hareket etmektedir. Batı ittifakına yol açmakta ve onların elini kuvvetlendirmektedir.

ABD’nin; büyük bir kurmay düşüncenin eseri olarak, halen önümüze koyduğu cumhurbaşkanlığı adaylarının kimlikleri de göstermektedir ki, ABD Türkiye’ye “kırk katırı veya kırk satırı” dayatmaktadır. ABD’nin ülkemize karşı uyguladığı B veya C planları mevcuttur. 

Netice olarak;

Şimdi önemli olan bugün bizim milletimizin çocuklarının ne düşündüğüdür. Düşman, milletimizin aklını bu şekilde bozunca geriye elbette ki büyük bir kaos kalmaktadır.

Bu sebeple, büyük milletimi buradan tekrar uyarıyorum. Ülkemiz büyük bir düşman saldırısı ile karşı karşıyadır. Bu yapılan 21. Yüzyıl Haçlı saldırısıdır. Son hedef Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. 

Bu saldırıyı anlamak için önce düşmanı tanımak gerekir. Bunun için de düşmanla işbirliği yapan siyaset bezirgânlarını, düşmanın beşinci kol kuvvetlerini iyi bilmemiz gereklidir.

Türk milleti, 20. Yüzyıl Haçlı saldırılarına ecdadımızın cevap verdiği gibi cevap vermek mecburiyetindedir. Bunun için öncelikle yapılması gerekli olan şey, karşı karşıya bulunduğumuz iktidar güçlerinin kimlerle, nasıl işbirliği içinde olduğunu iyi anlamak, kolay teslim olmamak, gerektiğinde karşısına çıkıp, hesap sormaktır.

Milletimiz, kendisini kolaylıkla, hamaset yaparak aldatanların tuzaklarına düşmemelidir. Kimleri rehber edinmesi gerektiğini iyi anlamalıdır.

İnanıyorum ki; Türk milleti Batılıların çizdiği “Kan sınırları” haritalarını yırtıp çöpe atacaktır. Çizdirilen sahte haritalara kanmayacak, gereğini yapacaktır.    

Saygı, sevgi ve dualarımla...