İstiklâl Harbi'nde etnik ihanet

Abone Ol
1. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Osmanlı Devleti’nin sonunu getiren Mondros Ateşkes Antlaşması’nı Bahriye Nazırı Hüseyin Rauf Bey 30 Ekim 1918’de imzaladı.

Türkler 19 Mayıs 1919’dan 11 Ekim 1922 Mudanya Ateşkes Antlaşması’na kadar süren İstiklâl Harbi’nde yalnız vatanlarını işgale gelen dış düşmanlarla savaşmadı; yüzyıllardır adalet ve merhametle, imtiyaz ve refaha gark ettiği, en önemli devlet görevlerine getirdiği içimizdeki etnik azınlıkların ihanetine uğradı.

Bu yazı ile tanıtmak istediğimiz “İstiklâl Harbi’nde Etnik İhanet” isimli kitap; araştırmacı -yazar Necdet Sevinç’in 2011 yılında vefatından önceki son eseridir ve İstiklâl Savaşı yıllarında Türklerin uğradığı, günümüzde unutulan bu acı ve ibret veren ihaneti mercek altına almaktadır.(1)

Mondros Ateşkes Antlaşması

Yazar, hepsi belge ve tarihi gerçeklere dayanan önemli araştırmasına önce Mondros Ateşkesi ihanetini anlatarak başlıyor. Ona göre; "Mütareke demek savaşan tarafların askeri güç ve askeri konumlarını muhafaza etmek şartıyla ateş kesmesi demektir. Hâlbuki Mondros’ta baş delegemiz Rauf Bey Türk vatanını sanki babasının arsası gibi elin ecnebisine devredip gelmiştir." Rauf Bey, İngiliz-Fransız rekabetinden yararlanmayı bilmemiş, boğazların Türkiye için avantajını kullanmamış, İngilizlerin baskısıyla hükümete haber vermeden antlaşmayı imzalayıvermiştir. Mütareke’nin yürürlüğe girdiği 31 Ekim’de bile 400 bin askeri silah altında olan koca imparatorluğun tasfiyesine razı olmak, anavatanın parçalanmasını ve başkentin işgalini kabul etmek başka ne ile izah edilebilir?

Türkler can derdinde iken Türkiye’nin baş delegesi Rauf Bey, İngiliz temsilcisi Amiral Calthorpe’den gizli görüşme istemiş ve Kafkaslar ’da İngiltere himayesinde bir Çerkez devletinin kurulmasını teklif edebilmiştir.(s.17-21)

İngilizler ve müttefikleri Mondros Ateşkesi’ne dayanarak; keyfi biçimde Türkiye’de istedikleri yerleri işgale başlamış, Türk ordularını dağıtarak silah ve cephaneyi toplamıştır. Osmanlı Devlet adamları büyük bir uysallıkla işgalcilerin bütün istediklerini yerine getirmiştir. İngilizler savaşta kendilerine zorluk çıkaran, milliyetçi Türk komutanlarını cezalandırmak amacıyla tutuklamış, milli mücadeleyi önlemek ve Türkleri başsız bırakmak için 150 önemli asker, devlet adamı ve yazarını Malta’ya sürgün etmiştir. İngilizler bu operasyonla Ermeni tehcirini bahane ederek savaş suçlusu yaratmak istemiş, ancak bütün araştırmalarına rağmen Türkleri suçlayacak bir delil bulamamışlar ve Malta sürgünlerini bırakmak zorunda kalmışlardır.

İngiltere Türkiye’yi nasıl çökertti?

İngilizler Mondros Ateşkesi ile Türkiye’yi çökertme ve yok etme planlarında kendilerine en büyük yardımcı olarak Yunan ordusunu ve etnik azınlıklara mensup kimseleri buldu. Devşirme Osmanlı paşaları İstiklâl Savaşı yıllarında Türk vatanı ve milletine hiçbir sorumluluk duymadan düşmanla birlik olup, işgalcilerin kuklası olarak istenileni yaptı ve milliyetçileri ezdi. Bu hainlerin başında Arnavut kökenli Damat Ferit Paşa gelmektedir. Bu adam 1919 yılında başbakanlık koltuğuna oturunca, İngiliz Yüksek Komiserliği’ne bir haber göndererek “Bütün umudunu Allah’a ve İngiltere’ye bağladığını ve İngilizlerin istediği kimseleri tutuklamaya hazır olduğunu” bildirdi. Damat Ferit İngiltere’nin emriyle Kürt ve Çerkezleri Mustafa Kemal’e karşı ayaklandırdı; Türklerin elindeki silahların toplanması için İngilizlerden yardım istedi. Çoğu Türk soylu olmayan bakanlarının kimi Türk milliyetçilerini ipe çekti, kimi Kuva-yı Milliyecilerin katli için fetva verdi. Aralarından Yunan ordusunun başarısı için halkın dua etmesini isteyen bakanlar bile çıktı.

Bu dönemde kurulan Osmanlı hükümetleri, şehit Türklerin çocukları işsiz-güçsüz, parasız pulsuz dolaşırken devlet kadrolarına vatana ihanet eden azınlıkları doldurdu. Bu görevlerdeki isimler uzun bir liste halinde kitapta yer sıralanıyor. Biz buraya hainliğin ve aptallığın derecesini göstermek için 3 ismi alıyoruz. “İzmir Yunan birlikleri tarafından işgal edildiğinde İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Rum asıllı Timo Leon Efendi, Özlük İşleri Genel Müdürü Ermeni Ohannes Efendi’dir. Rum Patrik vekili Kara Todori de Damat Ferit’in genel sekreteri olarak görev yapıyordu.” (s.31)

Necdet Sevinç eserinde kafa ve gönüllerinde vatan ve milletimiz olmayan kamu görevlerinde çalışan etnik azınlıklardan kimselere de dikkatimizi çekiyor. İzmir valisi Kürt Kambur İzzet halkın Yunana karşı ayaklanmasını önlemeye çalışmış, gene Türk soyundan olmayan 17. Kolordu komutanı Ali Nadir Paşa elinde beyaz bayrakla İzmir’i Yunan’a teslim etmiştir. Bu teslimiyete rağmen, Yunan ordusu ve yerli Rumlar İzmir’de işgalin ilk gününde 5284 Türk katletmiş, Türk evleri, iş yerleri, resmi daireler yağmalanmış, kadınlara tecavüz edilmiştir. O günlerde Harbiye nazırımız Gürcü Şakir Paşa, Dâhiliye nazırımız Kürt Mehmet Ali Bey’dir. Atalarımızın büyük mücadelelerle kanla canla aldığı vatan toprakları ve milletimizin namusu bir kurşun atmadan düşmana bırakılmıştır. Kitapta ismi açıklanan Ege bölgemizin çok sayıda kasaba ve şehrinin etnik azınlıklardan olan kamu görevlileri, Hürriyet ve İtilaf Partisi üyeleri Yunan işgal ordusunu şehirlerine davet etmiştir. Yunan sürüleri Ege’de her türlü zulmü yaparak ilerlerken, Padişah Vahdettin ve Damat Ferit hükümetleri bu vahşeti seyretmekle kalmadı, işgal kuvvetlerine karşı konulmaması için genelgeler yayımladılar; ayrıca milli bir ordu kurup vatanı savunmaya hazırlanan milliyetçilerin zorla engellenmesini istediler. Onlar için Yunan ve İngilizler değil, Kuva-yı Milliyeciler daha büyük tehlike idi.

Mustafa Kemal Paşa

Bu dönemde devletin idaresini ele geçiren ve Türk milletinden olmayan, devlet, millet, bayrak ve bağımsızlık fikrine de sahip bulunmayan etnik çete mensupları Türkleri ölümlerden ölüm beğenmeye çağırdı. Oysa bu sırada Türk milliyetçilerinin lideri Mustafa Kemal kellesini koltuğunun altına alıp "Ya istiklal, ya ölüm” diye yola çıktı.
30 Nisan 1919’da 9.Ordu müfettişliğine tayin edilen Mustafa Kemal Paşa, 15 Mayıs’ta İstanbul’dan Bandırma vapuruyla ayrıldı. 6 Haziran 1919’da İngiltere Karadeniz Komutanı General Milne Harbiye Nezaretine bir yazı göndererek Paşa’nın maiyeti ile birlikte geri çağrılmasını istedi. Mustafa Kemal geri dönmeyince 23 Haziran’da görevden alındı. Azil kararına gerekçe olarak İngilizlerin talep ve ısrarı gösterildi. Sultan Vahidettin- Damat Ferit ikilisi kurtuluşu düşmanın himayesi altına girmekte bulurken, Mustafa Kemal için esas, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıydı. İşte bu amaçla Amasya tamimini yayınlandı, Erzurum, Sivas kongreleri ile birliğe gidildi; Ankara’da kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi ve onun başkanı Mustafa Kemal Paşa Türk milletinin işgale karşı direnme ve kurtuluş umudu oldu.

İhanet Örgütleri

Kitapta Damat Ferit’in azınlıkların yardımı ile Türk vatanını işgal eden düşmanlarla ölüm kalım savaşına giren Mustafa Kemal’in lideri olduğu milliyetçileri engellemek için nasıl çalıştığını okuyoruz. Çoğu etnik azınlıklara mensup bazı Osmanlı aydınları işbirlikçi örgütlerde toplanıp, emperyalizmin emrinde Kürt ve Çerkez ayaklanmaları çıkardılar; Kuvay-ı Milliye’ye ağır darbeler vurdular; büyük mal ve can kaybına sebep oldular. Bu örgütler: İngiliz Muhipler Cemiyeti, Hürriyet ve İtilaf Partisi,Wilson Prensipleri Derneği,Teali-i İslam Cemiyeti, Kürt Teali Cemiyeti’dir.

Güney Marmara Bölgesi’nde İngilizler’in maşası “Çerkez Anzavur’un ayaklanmaları diğer ayaklanmalar gibi  Türk istiklâline ve istikbaline karşı kurulmuş bir komplodur. (s.239) Yazarın başka bir tesbiti de başlangıçta birlikte olduğu Kuvay-ı Milliye’ye sırtını dönerek Yunan saflarına geçen Çerkez Ethem ve kardeşlerinin kavgasının bizzat Türk’ün kendisiyle olduğudur.(s.297)

Kürt ayaklanmaları

Necdet Sevinç kitabında günümüzde çok tartışılan bir konuya da yer vermiş. İstiklâl Savaşı’nda Kürtlerin ne yaptığını araştırmış. Ona göre; “İstiklal Harbi’nde Kürtlerin silaha sarılıp düşmana karşı mücadele ettiklerine, zaferi birlikte kazandığımıza, Türkiye Cumhuriyeti’ni birlikte kurduğumuza, dolayısıyla Kürtlerin devletin kurucu ortaklar olduğuna dair iddialar nezaket icabı söylenmiş siyasi bir palavradan ibarettir. İstiklâl Harbi sırasında isyan halinde olan Kürt aşiretleri işgal kuvvetleriyle işbirliği yapmak suretiyle Türk milletine Türk vatanına Türk ordusuna ihanet etmişlerdir. Kürtlerin çoğunluğu devlete sadık kalmalarına rağmen, bazı illerdeki milis kuvvetleri hariç milli mücadeleye katılmamışlardır.”(s.201)

Yazar iddiasına delil olarak Genel Kurmay tarafından yayınlanan Çanakkale ve İstiklal Savaşı şehitlerimizin illere göre sayısını da kitabına eklemiş.(s.229-231)

Kitapta daha Atatürk Samsun’a çıkmadan İngiliz işbirlikçisi Kürtler’in ayaklandığı anlatılıyor; bütün İstiklâl Harbi boyunca devam eden bu ayaklanmalar: Ali Batı ayaklanması, Cemil Çeto ayaklanması, Ali Galip olayı, Milli aşireti ayaklanması, Koçgiri ayaklanması, Bozkır ayaklanması’dır.

Azınlıklar

Türk Kurtuluş Savaşı boyunca azınlıklar Türk ordusu ve Türk milleti ve Kuva-yı Milliye ile mücadele hâlinde olup, Türklerle yaşamak istemediklerini defalarca ilan ettiler. 26 Şubat 1919’de Ermeni süzcüsü Bogos Nubar Paşa ile Ermenistan Cumhurbaşkanı Ahornyoyan Paris’te toplanan Barış Konferansı’nda Van, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ, Sivas, Erzurum, Trabzon, Maraş ve İskenderun dâhil Adana’nın Ermenistan’a verilmesini istediler. Hâlbuki Ermeniler bu vilayetlerin hiçbirinde çoğunluğu teşkil etmiyorlardı. Kitapta bu vilâyetlerde nüfusun ancak yüzde 15’ini oluşturan Ermeni azınlığın ve çoğunluk olan Türk-Müslüman nüfusun sayıları verilmektedir.(s.328)
Yazara göre; Osmanlı azınlıklarının en küstah ve şımarık olanı Rumlar idi. Fener Rum Patrikhanesi’ne bağlı papazlar Kurtuluş Savaşı’nın başından sonuna kadar Yunan ordusunu desteklediler. Yunan ordusunda 35 bin Türkiyeli Rum Türkiye’ye karşı savaşıyordu.(s.333)

Mütareke basını

Hürriyet ve İtilaf partisi mensupları ve İngiliz Muhipler Cemiyeti üyeleri tarafından çıkarılan bazı gazeteler düşmanla işbirliği yapmış ve işgal kuvvetleri tarafından desteklenmişlerdir. Bu satılmış basının kalemşorları olarak sivrilen ve milli mücadeleye karşı yazan bu kalemlerin başında Ali Kemal, Sait Molla, Refi Cevat (Ulunay), Refik Halit (Karay), Ahmet Emin (Yalman) gelmekte idi.

Türklük çökünce Türkiye çöker

600 yıl önce Türkmen alperenlerin kurduğu Osmanlı Devleti, Sevr kasabasında içlerinde bir tek Türk evlâdının bulunmadığı devşirme çocuklarından meydana gelen bir heyet tarafından tasfiye edildi.

Necdet Sevinç’e göre Türkiye'nin çökertilme planı şöyledir; “Önce, devletin para kredi kaynaklarından ve siyasi makamlarından mümkün olduğunca uzak tutulan Türklük çöker. Türklük çökünce Türkiye çöker. Bütün fabrikalar, atölyeler, işletmeler, ecnebilerle azınlıkların eline geçer. Ecnebilerin Osmanlı mülkünde toprağa mutasarrıf olabileceklerine dair kanunun çıkmasından sonra en önemli üretim aracı olan toprak da Türk evladının elinden çıkmaya başlar”.(s.371)

Hainlerin sonu

Kuva-yı Milliye’ye karşı işgal kuvvetlerinin yanında yer almakla kalmayıp vatanın istiklâli uğruna düşmanla mücadele etmekte olan Türk milliyetçilerin katledilmesi için ferman ve fetva yayınlayanlar zaferden sonra yabancı efendilerinin eteğine tutunup kaçmışlardır. Mustafa Sabri, Dürrizade Abdullah, Mevlanzade Rifat, Fanizadeler, Mehmet Ali Bey, Nemrut Mustafa Paşa, Çerkez Ethem ve Kardeşleri, Rumbeyoğlu Fahrettin, Gümülcineli İsmail, Artin Cemal, Hadi Paşa, Rıza Tevfik gibi bu isimlerden başka Türkiye’den atılan 150’likler diye anılan hainlerin adları ve sonları kitapta anlatılmaktadır. 

***

Necdet Sevinç’in 512 sayfalık kitabının sonuna zengin bir kaynakça eklemiş, eserde yukarda sıraladığımız konulardan başka şu sorulara da cevap verilmiş:

- Esat Toptanî ve İsmail Kemal hangi Paşa’ya Arnavut prensliğini teklif etti?
- Rauf Orbay’ın İngiliz himayesinde Çerkez devleti isteğine Amiral Calthorpe ne yanıt verdi?
- İzmir işgal edilince Yunan’ın tahsis ettiği arabayla Kordon’da dolaşan Kuşçubaşı Eşref kimdir?
- Yunan subayları şerefine ziyafet tertipleyen Yahudiler kimlerdir?
- Padişah Vahdettin’in maaş bağladığı İngiliz destekçisi dernekler hangileridir?
- 15 Mayıs’ta “Memleketi kurtarabilirsin” diyen Sultan Vahdettin 8 Haziran’da Mustafa Kemal’in arkasından neden çekildi?
- İstiklâl Harbi’nde Türk düşmanı Rum papazlar ne yaptı?
- Bizans İmparatoru Kosntantin 29 Mayıs 1453’de hiçbir şansı olmamasına rağmen bize karşı elinde kılıçla savaşarak öldü. Peki, yüzyıllar sonra bizim padişahımız ne yaptı?
- Kürt Lavrensi Yüzbaşı Noel neler yaptı?
- İskilipli Atıf neden asıldı?
- Ermeni çeteleri Türk çocuklarını nasıl kaçırdı?
- Aziz Mahmut Hüdayi cemaati yabancılara yaranmak için idam edilen Milli şehit Boğazlayan kaymakamı Mehmet Kemal Bey’in cenazesine tam kadro katılınca ne oldu?
- 150’likler listesinde neden bir gayri Müslim yok?

“İstiklâl Harbi’nde Etnik İhanet ”kitabından günümüz için çıkaracağımız dersler

Necdet Sevinç, tanıttığımız kitabında Mondros Ateşkesi’nden sonra Türklüğe nasıl büyük bir komplo kurulduğunu, dış güçlerin içimizdeki etnik azınlıklarla nasıl el ele verip vatanımızı parçalamak ve devletimizi yıkmak için çalıştıklarını ortaya koyuyor. Bu ihanetlere bakınca uçurumun kenarından döndüğümüz ve Türklerin bağımsızlık savaşında nasıl inanılmaz bir mücadele sergileyip zafere ulaştıkları daha iyi anlaşılıyor. Türk milleti, ayakta kalma azmi ve Mustafa Kemal Paşa’nın liderlik dehasıyla küllerinden doğarak bir mucizeyi gerçekleştirmiş, Türklüğün Anadolu’da yeniden dirilişi sağlanmıştır. Ancak günümüzde yaşananlara bakınca mücadelenin bitmediği, etnik ihanetin günümüzde de devam ettiği anlaşılıyor. Çünkü günümüzde de Türklük çökertilip, Türkiye çökertilmek istenmektedir. Onun için Türkler atalarının dünkü mücadelesini çok iyi tanımalı, ondan dersler çıkararak geleceğe yürümelidir. Necdet Sevinç bize “İstiklâl Harbi’nde Etnik İhanet kitabı” ile mücadelenin şifrelerini gösteriyor. Bunlardan biri Atatürk’ün şu sözüdür; “Muhterem milletime şunu tavsiye ederim ki; sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki cevher-i aslîyi çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin.” (Nutuk, s: 607)

1) Necdet Sevinç, İstiklâl Harbi’nde Etnik İhanet, Kariyer Yayıncılık İletişim, 1, Basım, İstanbul, Mart 2017 
Temmuz/2017