Yine yaz geldi. Bayburt’a uzanmanın zamanı… Programlar, tarih ayarlamaları… Birilerine, bir şeylere denk düşürmeye çalışmalar… Arayıp arkadaşlara “geliyorum hazırlığını yap” cümleleriyle başlayan takılmalar… Hayaller, anılar, yapılacaklar, alınacaklar, bitmez tükenmez bin bir heyecanla sarmalanan hazırlıklar. En dertlisi ise yollar… Gitmek, mutlaka gitmek ama nasıl?
Karayolu dayanabilene çok yakın, demiryolu “tozlu prens” kadar çok uzakta. Gemi desen lafı olmaz. Balon çok entelektüel kaçar, helikopter bizi aşar. Hazarfen Çelebi desen, değilim! Uçak ise Zigana veya Kop devşirmeli…
İşte tam bu duygularla bilet aranırken, Bayburt isimli uçağa takılıp kaldım.
‘Bayburt’ adlı Boeing 737-400 tipi uçak hakkında bir zaman önce yine değişik yazılar çıkmıştı. Eski hakem ünlülerinden Erman Toroğlu, bu uçakla yaptığı yolculuğu Hürriyet gazetesindeki köşesine “Bayburt uçağı çok kötü kokuyor, hizmet berbat” diye yazmış, kendisini ‘minnet duygularımı aktarmam’ için aramama vesile olmuştu.
O günden sonra, bakalım Bayburt isimli uçak hakkında başka ne yazılacakta, biz sadece “ismi müstesna, kendisi bela” bu uçaktan daha ne kadar rahatsız olacağız diye beklenir olmuştum.
Nihayet, kısa zaman sonra süzülüp Bayburt toprakları hariç her yere konmaya hazır halde arzı endam etmişti!
Peki bu sefer ne yapmıştı Bayburt isimli uçak!
Haber ajansları ‘dehşet’ başlıklarıyla bir fotoğraf yayınladı. Kokpitte bir genç, Bayburt isimli uçağın pilotu konumuna geçmiş, Bayburt hariç her nereye gidiyorsa artık, poz veriyordu…
Haber şöyleydi:
Semih Temuçin, Ankara’dan Erzurum’a giden ‘Bayburt’ adlı Boeing 737- 400 tipi uçağa binmişti. En büyük hayali pilot olmak olan genç, bu sırada merak ettiği soruları yazılı olarak kabin amiri aracılığıyla pilotlara yöneltti. Ardından kokpite girme şansını yakalayan gencin, 8 bin metrede kokpitte çektirdiği fotoğraf internette bir havacılık sitesinde yayımlanınca, THY Yönetim Kurulu, kaptan pilotla yardımcısını görevden aldı.
Temuçin, “Tek hedefim pilot olmak. Birkaç saniyelik de olsa kokpitte olmak, benim için müthiş bir olay. Üzerime fazla gelindi, bundan etkilendim. Hayalime kavuşmak için çok çalışıyorum” dedi.
Baba Ahmet Temuçin ise “Semih ve kendi adıma THY’den ve mağdur olan pilotlarımızdan özür diliyorum. Zamanını internet kafelerle kahvelerde sanattan ve kültürden yoksun işler geçiren vasıfsız insanlar yerine, Atatürk’ün ‘İstikbal göklerdedir’ sözü üzerine başını yükseklere, büyük hedeflere dikmiş gençler yetiştirmeliyiz. Semih sadece uçak maketleriyle zamanını geçirmiyor. Yabancı dil ve teknik konularda her tür donanımı sağlamaya çalışıyorum. Sonunda oğlum, bir gün amacına ulaşıp gerçek pilot olunca Türk halkına ve ailesine vefa borcunu ödemiş olacaktır” diye konuştu.
Bayburt’a gidebilmek için 40 takla atan bir vatandaş olarak, Türk Hava Yolları yetkililerine dilekçe ve fakstan öteye geçip şu “iç dökümü”ne kulak vermelerini rica ediyorum:
Havaalanı olmayan Bayburt ve Bayburt’lu; Erzurum ve Trabzon yollarını aşarak ancak ulaşabildiği hava ulaşımı konusunda zaten muzdariptir. Bir de bu yetmiyormuş gibi, kötü koktuğu söylenen, hizmetinden ismi anılarak dert yanılan, tepki çeken davranışlarla gündeme gelen bu uçaktan illet seviyesinde bunalmış vaziyetteyiz. Bu uçağın ya ismini değiştirin, ya seferden kaldırın ya da ismi müstesna, kendi bela olan bu uçağa çeki düzen vererek uçmasını sağlayın. Çünkü sadece ismi bizim, özrü sizin olan bu uçak Bayburt’a hiç inmediği gibi, yeni bir utanç dolu haberle gün be gün adımızı farklı yörelere uçurmasından fena halde bunalmış durumdayız. (Derdim genç Semih Temuçin ile değil ama Toroğlu'nun yazdıklarına fena takılmış olmalıyım.)
Bir uçak düşünün ki, ismini taşıdığı yere bir kez olsun konmasın.
Üstelik taşıdığı isme layık olmak bir yana, bu ismi taşıyamasın!