İlginç, özgün, sıra dışı iki şiir kitabı

Abone Ol

DALIN UCUNDAKİ ELMAYI BEN YEDİM

Nihal Güres’in “Lyric şiirimsi’leri kendi deyimiyle… Feminenartfest Kadın Kitaplığı ve Artshop Yayını.

Kim Nihal Güres? Klasik Filoloji eğitimi almış. Pek çok atölye ve sanat merkezlerinde resim, heykel, baskı tekniği, seramik ve mozaik çalışmalarına katılmış, yurtiçi ve yurtdışında pek çok atölye çalışması ve sergilere katılmış ve sergiler düzenlemiş bir sanatçı.

“Dalın Ucundaki Elmayı Ben Yedim” adlı kitabının ön ve arka kapağı ile içine serpiştirilen usta işi çizimler de bu sanatçı kişiliğin bir yansıması/gereği…

Nihal Güres özüne özgü, ayrıksı bir şair. Bu kitaptaki şiirlerini okuyanlar, onun şiirini nerede görseler tanırlar.

Tarihsel ögelerden ve yakın geçmişin çelişki ve ilişkilerinden yararlanıyor şair Güres, onları günümüzle ilintiliyor, kaynaştırıyor, bunları yaparken de hiç rahat durmuyor, dalga geçiyor, iğneliyor. “Kleopatra Sofrası” adlı upuzun şiirinden üç küme sunalım: 

“Sabah kahvaltıda ekmeği şaraba batırır
Akşam Antonios ve Sezar’ı hurmaya bandırır
Yasak bahane herkes elinde poşetle mahalle
mahalle dolanır
Herkes Hayırlı Cumadan içki dolabına tıka basa 
Şişeleri kaldırır
Pazartesi sabah 5’te buluşuruz

İki Roma komutanı sofra kurmuş
İncir, zeytin, bira nadir bulunurmuş
Bol bol masaya doldurmuş
Her zaman böyledir zengin yemiş halk
yutkunmuş
Pazartesi sabah 5’te buluşuruz

Bu ülkeyi en çok seven şüphesiz
Doldurur büfeleri limitsiz
Olmasaydı içkili vergiler
Nereden beslenecekti bunca camiler, diyanetler?
Pazartesi sabah 5’te buluşuruz.”

Güvercin ve kedi simge olarak bolca kullanılıyor bu kitapta. Güvercin kadınlığın, ürkekliğin, kedi sırnaşmanın, çapkınlığın simgesi. 

“Yalıdakiler de Aşk Algınlığından muzdarip
ürkek güvercinler ve sarman kediler de.
İçimizi baydı bu tripler, cilveleşmeler de
Behlül de korktu Bihter gene sinir krizi eşiğinde
Akıl edip Firdevs Hanımı dinleseler keşke
Adnan Bey de doğrusu mutluluğu hak ediyordu
ucundan kaçırdı nafile yere.”
Havuz Robotunu bile bu bağlamda, işin içine sokuyor şairimiz:
“Havuz temizleme robotu
ve erkek güvercinimiz
aynı anda kabardı.
Roboto kim pembeye boyadıysa
Doğrusu çok sanatsal bir ifade yarattı!
(…) Dedektif çağırdı komiser Kolombo
Araştıracak Robotların ne kadar kalbi var
çalışıyor mu rondo?
Kabarık erkek güvercinimiz üzülmesin
hiç sorun kalmadı.
Mutfak robotu da pembe dantelli örtüyle kaplandı.” 

Güvercin Ürkekliği, Güvercinin Kilo Sorunu, Güvercinin Barış Şiiri başlıklı da şiirler var bu kitapta.   

“Hangi şair dünyayı kurtaramaz?” diye soran şairimiz “Artık savaşlar pasta kreması ile yapılacak” dileğini de açıklamaktan geri durmuyor.

Bu ülke birbirine benzeyen dizelerden, imgelerden, yalama olmuş uyaklardan ve şiir adına pek çok yinelemelerden bıktı. Özgünü, yeniyi arıyor. Nihal Güres bu arayışa yol arıyor bence. Okunmalı…

ANARŞİNİN MASKESİ

Bu kitabın bendeki anısı önemli ve de unutulmaz. Çünkü Kasım ayında üyesi olma onuruna eriştiğim Türkiye Yazarlar Sendikası, kimlik kartımı, bu kitabın kapaktan sonra gelen ilk sayfasına koyarak bana yolladı. 

Şiirden Yayınları’nca yayımlanan “Anarşinin Maskesi” adlı bu şiir kitabı, bir çeviri yapıt. Yazarı Percy Bysshe Shelley, çeviren Volkan Hacıoğlu. Kitabın bir önemli özelliği de sol sayfada şiirlerin İngilizceleri, sağda Türkçe çevirilerinin bulunması.

İngilizce bilgimin yettiği ölçüde söylüyorum: Çeviriler oldukça başarılı, belli ki Volkan Hacıoğlu’nun Türkçesi de iyi.

Kitaptaki şiirler 91 dörtlükten oluşan bir destan aslında… İngiliz Hükümetinin 1819’da Peterloo, Manchester’de yaptığı katliamın ardından yazılmış ve arka kapakta da ifade edildiği gibi pasif direnişin ilk simgesi.

Hadi bir de örnek verelim, gerisini siz değerli okurların ilgisi ve algısına bırakalım:

“Ve kıyımlar oldu art arda
Bu berbat maskeli baloda 
Piskopos, hukukçu, asilzade, casus
Kisvesi altında gözler kör, ağızlar sus pus.

Sonunda çıktı meydana anarşi
Kır atının üstünde kan lekesi
Dili damağı kupkuru, benzi solgun
Kıyamet gününde ölüm gibi vurgun

Başında bir kral tacı
Elinde hükümdar asası
Ve okunan bir yazı alnında:
‘Kanun da benim, kral da benim, Tanrı da!’”