“İktisat sistemleri, çıktıkları zamanların gereklerinin sonucudur” der Karl Marx. Bu kitabı okuyunca bu sözün doğruluğunu bir kez daha anlıyorsunuz.
Hangi kitabın mı? Adı: “Türkiye İçin Kalınma Modeli”, iki yazarı var: Prof. Dr. Esfender Korkmaz ve Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz, yayınevi ise Asya-Şafak.
Ama o günlerde, 1990’larda “tarihin sonu” olarak sunulan ve dayatılan neo-liberalizm yoktu, küreselleşme yoktu, monetaristler yoktu, 1976 yılında Nobel Ekonomi Ödülü alan Milton Freidman ünlü biri değildi. Ya da bizim kitaplarımız ve derslerimizde yoktu.
Yani demem o ki, bu kitapla bilgilerimi yeniledim, güncelledim.
Peki başka neler var bu kitapta? Anlatalım:
Risklere dikkat çekiliyor. Hangi riskler? Türkiye için riskler. Cari açık sorunu ve dış borçlarda temerrüt riski, teokrasi riski, otokrasiye geçiş, yargının yürütmenin emrinde oluşu, Suriye ve Afganlıların milli kültürümüzü tahrip edişleri ve eksen kayması riski.
İktisadi kalkınmanın tanımı da var elbette, kalkınma ve büyüme arasındaki önemli farkların anlatımı da.
“Kalkınma Modelleri” başlıklı bir bölüm var ki bu kitapta, mutlaka okunup öğrenilmeli. Nedir onlar, bir bakalım ana başlıklar olarak:
-Ulusal Ekonomi Modeli ya da İkili Ekonomik Yapı Modeli
-Dış Ticaret Hadleri Modeli
-Latin Amerika ülkeleri için önerilen ECLA modeli. Bu modelin yapısalcı tezleri ise şunlar:
*İthal ikameci sanayileşme
*Esnek devlet müdahalesi
*Planlama
Bu modellerin başarı şansları da irdeleniyor kitabın yazarları olan iki değerli bilim insanı tarafından.
Deniz Baykal’a adanan bu kitapta, önerilen modelin adı ise: “Yapısal Dönüşüm Modeli.”
“Kalkınmada devlet nereye kadar olmalı?” Bu önemli ve yaşamsal sorunun yanıtı da bu kitapta doyurucu içerikte veriliyor. Tabii bu soruya yanıtlar aranırken, Atatürk dönemi “devletçilik” uygulamaları ve “kadro hareketi”ne de değiniliyor. Oradan karma ekonomili yıllarımıza, planlı yıllarımıza ve 1980 sonrası liberalizm ve özelleştirme rüzgârlarına geçiliyor.
Peki neler getirdi ülkemize o neo-liberal rüzgârlar? Kurumsal devlet, parti devletine döndürüldü, devlette denetim kısıtlandı, liyakat kalktı. “Büyüme ve istihdam” hedefine odakladı, sosyal gelişme ve kalkınma sorunu geri plana itildi ve mucize çözüm, tek seçenek olarak savunulan ve uygulanan özelleştirme, halkımızın refah düzeyini düşürdü.
Kitabın sonunda “Tarımda dönüşüm organik tarım ve hayvancılık” başlıklı bir bölüm var çok ilgimi çekti. Yarı kamusal yetkide üretici birlikleri öneriliyor, buna bir örnek olarak da “Kars-Ardahan Hayvansal Organik Ürünler Organize Sanayi Bölgesi” projesi metin olarak yer alıyor.
Evet benden bu kadar, umarım kitabın önemine dikkatleri çekmişimdir, okuma isteğinizi uyandırmışımdır.