Hicranî Baba'dan Kırzı'ya
1999 yılında Nevzat Karaoğlu'ndan dinleyip not aldığım deyişde bu şekilde ortaya çıkmış.
Çamlıkoz'da kendine ait ufacık bağında devşirdiği soğanı atına yükleyip satarak çoluk çocuğunun geçimini sağlayan gariban kılıklı adamın yolu büyük bir köy olan Kırzı'ya düşer bir akşamüstü. Bahar yağmurlarının öğleden sonraları yağmaya devam ettiği, tabiatın yeşile büründüğü bir haziran günüdür.
Alışverişi bitirdiğinde vakit hayli geç olmuştur. Karanlıkta yola çıkmak istemediğinden, zayıf çelimsiz atı yorgun olduğundan, Kırzı'da konaklamak zorundadır. Köyün orta yerinde bir taşa oturmuş öylece beklemektedir. Gençler ve çocuklar cünun (deli) diye başına toplanmış, takılıp dalga geçmekte, garibi bunaltmaktadırlar.
Yatsı camisi dağılınca içi biraz ferahlar. Camiden en son çıkan Hoca, garip görünümlü adama yaklaşarak; "Kardeş misafir eden olmadı mı?" diye sorar ve evine davet eder. Evin önünde Hoca; "Atını ver ahıra götüreyim" diye seslenir adama. Ahıra evin içinden geçilerek girildiği için yabancının girmesini istememektedir. Yabancı da Hoca'ya zahmet olmaması için atı kendisi götürmek ister. Aniden kızan Hoca adamcağızı kovar. Hakarete uğrayan adam yani Hicranî yüksek sesle öyle bir deyiş der ki yabancının Aşık Hicranî olduğunu anlayan köylü etrafına dökülerek, bir yandan özür dilerken, bir yandan da en iyi şekilde misafir eder ve izzet-i ikramda bulunurlar.
Hicranî'nin söylediği deyiş şöyledir:
Seyyah-ı bülbülüm gül ardı sıra
Konmaya gülzarı yok mu Kırızı'nın
Cünun diye nas yığıldı başıma
Bir semt-i kenarı yok mu Kırzı'nın
Hazreti pirime istikbalim var,
Görün bugün ne perişan halim var
Lâmekândan yeşilim var, alım var
Satmaya pazarı yok mu Kırzı'nın
Duyurmadım esrarımı bir ferde
Kul olan dolanır hayırda, şerde
Gece yarı oldu, kaldık dışarda
Eşraf hanedarı yok mu Kırzı'nın
Bilmem kime vasfi halimi verem
Mevlâm murad ede menzile erem,
Haznedar elinde dolu cevherem;
Bir altın kantarı yok mu Kırzı'nın
Hicrani'yem bu ad bana heva mı?
Kul kulu reddetmek hakka reva mı?
Gelin Hoca ile görün davamı
Çavuşu, muhtarı yok mu Kırzı'nın