HDP Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü, Said Nursi’nin Şanlıurfa’da kaldığı odanın müzeye çevrilmesi ve naaşının nerede olduğunun araştırılması için Meclis’e soru önergesi verdi. (Cumhuriyet Gazetesi)
Bu HDP’de ne ilke var ne ideoloji, tek tutarlı oldukları konu “Ayrılıkçılık.” Bu uğurda ABD’nin koynuna giren PKK-PYD’ye tek kelime ettiklerini duydunuz mu? Bir hatırlayınız, PKK 1984’te ilk çıktığında sosyalist bir örgüttü, adı bile Kürdistan İşçi Partisi’dir, onu da hatırlayınız.
Peki ya şimdi? PKK ne, HDP ne?
Yukarıya aldım Cumhuriyet Gazetesi’nin haberini, şimdi de Nurculara kuyruk sallıyorlar.
Onlar kuyruk sallar da biz kimseyi sallamayız. Aha böyle yazarız, Said Nursi’nin hallerini. Yazdıklarım, kendisinin ve talebelerinin yazdıkları ve nakilleridir, kendimden uydurduğum bir şey yok, yalnızca bu nakillere ve yazılanlara, birer cümlelik yorum yapmışım. Nurcular gene ateş püskürmesinler bana, ne demiş yazmışlarsa, onları aktarıyorum, kaynak göstererek.
Evet hadi buyurun okuyalım:
RAMAZAN’IN ON BEŞİNDEN SONRA UYUYANLARA SU DÖKERMİŞ
“Bediüzzaman, Ramazan'ın 15'inden sonra bize su dökerdi Çok gece kontrol ederdi, eğer o halde yakalarsa...
Said Nursi hazretlerinin talebeleri ve kendisiyle görüşen son şahitlerinin onun hayatından aktardığı anekdotlar bizim için de çeşitli dersler içeriyor. Müslümanlar için bereketli ve kârlı günler olan mübarek gün ve gecelerin ihya edilmesi noktasında hayatıyla örnek olan üstad hazretleri talebelerini de bu noktada yetiştiriyordu.
Bayram Yüksel ağabey anlatıyor: ‘Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Ramazan'ın on beşinden sonra kendisi yatmazdı, bizi de yatırmazdı. Hattâ çok gece kontrol ederdi. Eğer uyurken yakalarsa, bize su döker, uyandırırdı. Bizleri uyumamaya alıştırırdı. Mübarek geceleri ihya ettiğimiz zaman sabah namazı olduğunda kılar, yatardık.’” (1)
"Said Nursi" uyuyan insanlara su döküyor uyandırmak için, müritleri de anlatıyorlar pek olumlu ve yararlı bir davranış gibi. Hele bir de psikologlara, pedagoglara, psikiyatrlara sorunuz…
SİGARA VE İMAN
"Efendim biz balı alırken kovanın arkasını açar, bir çaput yakar, tüttürürüz oraya; arı dumandan ön tarafa kaçar, sıkışır; balı aldıktan sonra da tütsüyü dışarı çıkarırız."
"Haa şu sigara içenlerin, dumanı içine çektiği zaman, imanın sıkışıp kaldığı gibi ha?" diyor Üstad. (2)
Hımmm!... Demek iman akciğerlerde… Peki akciğer kanseri olunca ne oluyor, en imansızlar onlar mı?
Gülün bence, burada gülünecek…
YILDIZ KAYMALARI ŞEYTANLARA ATILAN GÖKTAŞLARI…
Said Nursi böyle diyor. Okuyalım:
“Risale-i Nur'da göktaşlarının hikmeti nasıl açıklanıyor?
Her varlık ve hadisenin, biri zahir diğeri, batın olmak üzere iki yönü vardır. Yavrusuna zorla acı bir ilacı içiren bir anne, zahiren acımasızlık örneğini gösterir iken, hakikatte ise tam bir şefkat manzarası sergilemektedir. İlim, olayları değerlendirirken, daha ziyade zahire bakarak değerlendirir. Ancak bir de olayın arka boyutu vardır. Zahiren gök taşları düşmektedir; hakikatte ise, her bir gök taşı, düşmanı uzaklaştırmak için atılan bir mermi gibidir. Ve bir hakikatin insanlar tarafından anlaşılması için kullanılmaktadır. Diğer taraftan, ihtiyarlanan gök cisimleri ömürlerini doldurdukları için düşmüş olsa bile, Allah, onları israf etmemekte ve aşağıda izah edilen hakikatin tahakkukuna vesile kılmaktadır.” (3)
Göktaşının Saidçe izahı böyle işte… Ve bilime inanmayıp bunları kayıtsız koşulsuz iman eden kafalar var bu ülkede. Bu da ülkem adına çok üzücü
Saati Hazreti Yusuf bulmuş Said Nursi’ye bakılırsa…
İlk saati kim buldu?
Bilim şu bilgileri veriyor bize:
Saatin icadına ilişkin ilk kanıt, M.Ö. 4000 li yıllarda Mısır’da kullanılan güneş saati olmuştur. İlk saat güneşin dik duran bir cisimde meydana getirdiği gölgenin boyu esas alınarak yapılmıştır. Londra’daki müzede Kleopatra’ya ait olduğu bilinen bir güneş saati sergilenmektedir. Güneş saati, gece zamanı gösteremediği için bunun yanında su veya kum saatleri de icat edilmiştir. Kum saati, iki hazneli olup, iki hazneyi birleştiren ince delikten kum akış hızı prensip alınmıştır.
Su saati Eski Mısır’da M.Ö. 1500’lerde, Çin’de M.Ö 6. yüzyılda, Eski Yunanlarda M.Ö. 3.yüzyılda kullanıldı. Mekanik saat Çin’de geliştirildi, su gücüyle çalışan mekanizması olan saat M.S. 723’te yapıldı. Su Sung’un saat üreten binası 1096’dan 1126’ya kadar çalıştı, Kubilay tarafından Beijing’e taşındı. Harun Reşid, Charlemagne’a hediye saat göndermiş, Arap mühendisler İspanya’da Ay’ın yarattığı gelgitlerle dolup boşalan suyla çalışan saatler yapmışlardı.
Bilim böyle diyor ama Said Nursi böyle demiyor. Bakın o ne diyor Sözler adlı kitabının 264. sayfasında:
"Hapishanede Hazreti Yusuf'un bir tek sıkıntısı vardı. O da namaz vakitlerini tayinde zorluk çekmesiydi. Çünkü zindan karanlıktı. Gece ve gündüzü birbirinden ayırt etmek güç oluyordu. Bunun üzerine Allah ona, namazlarını vaktinde kılabilmesi için saat yapmayı öğretti. Böylece Hazreti Yusuf ilk saati yapan kimse oldu. Saat daha sonra Mısır'dan dünyanın her tarafına yayıldı. Bu bakımdan, saatçilerin piri Hazreti Yusuf'tur."
Sizce kim buldu arkadaşlar? Hele bir düşünün ve araştırın…
1) https://www.risalehaber.com/bediuzzaman-ramazanin-15inden-sonra-bize-su-dokerdi-353799h.htm
2) https://www.risalehaber.com/said-nursi-sigara-dumani-imani-sikistiriyor-386416h.htm
3) https://www.risalehaber.com/iki-gundur-yagan-goktaslarinin-risale-i-nurdaki-anlami-yerdeki-ve-gokteki-seytanlar--359295h.htm