Gizli İlimler Hazinesi ve deve sidiği…

Abone Ol
Kitabın adı “Gizli İlimler Hazinesi”, derleyeni de Mustafa İloğlu diye bir vatandaş.

Gelin şimdi bu gizli ilimlerden (!) ikisini görelim, gülelim ağlanacak hâlimize.

“Erkekliği bağlanan kimse” için şunlar yapılırmış, iyi okuyun ha:

“Erkekliği bağlanan kişinin Ayet-el Kürsi sağ koluna, Amener Resulü de sol koluna bağlanır. Sonra hiç kullanılmamış olan yeni bir baltanın deliğinden uzvu tezkirini geçirip işer. Bilutfullah aczinden halas olur.”

Evet bunu anladık değil mi? Şimdi de “Cin taifesi ile irtibat kurmanın” yolunu bir öğrenelim, hani olur ki cindarlığa merak sararsınız, gizli ilim ya:

“Yedi gün riyazetle oruç tutulur. Yedinci gün bittiğinde halvete girilir. Oruç ve riyazet gecelerinde biner kere aşağıdaki esmalar okunur. On dördüncü gün bir hadim gelir ve şartlarda anlaşma yapılarak devamlı bağlantı kurulur.”

Ve şimdi de bir hadis-i şerif’e bakalım:

"Hz. Enes anlatıyor: Ukl veya Ureyne kabilesi halkından sekiz kişilik bir grup Medine’ye gelip Hz. Peygamber (a.s.m)’e biat ederek Müslüman oldular. Bir müddet sonra Medine’nin havası onlara dokundu ve hasta oldular. Şikâyetleri üzerine Hz. Peygamber (a.s.m), çobanlarıyla birlikte Medine’nin dışına çıkıp, develerin sütlerinden ve sidiklerinden içmelerini öğütledi. Adamlar bir müddet develerin süt ve sidiklerinden içtiler ve sağlıklarına kavuştular. Derken, çobanları öldürüp develeri önlerine katıp götürdüler. Olaydan haberdar olan Hz.Peygamber (a.s.m) birkaç adam peşlerine taktı ve nihayet onları bir yerde yakalayıp getirdiler. Hz. Peygamber (a.s.m) onlara hakkettikleri ağır bir cezayı tatbik etti. Ellerini, ayaklarını kesti, gözlerine mil çekti ve güneşin altında ölüme terk etti..." (Bk. Buharî, Vudu, 66; Tıp,5- 6; Diyat, 22; Müslim, Kasame, 9-11; Ahmed b. Hanbel III/107,163; Ebu Davud, Hudud,3; Tirmizi, Taharet, 55, Nesaî, Tahrimu’d-dem, 8-9).)

Evet demek ki neymiş, devenin sütü ve sidiği şifa imiş…

Bunu duymuş ya da hadis kitaplarında okumuşlar bizimkiler ve Umre için Arabistan illerine varınca, hadi içelim de şunları şifa bulalım deyu, çekmişler sidiği cennetlik gövdelerine.

Sonra ne mi olmuş? 

19 Nisan 2012 tarihli gazetelerde “Umre'de deve idrarı içen iki Türk hastanelik oldu” başlığıyla yayımlanmış neler olduğu. Buyurun okuyun:

“İki yurttaşın umre ziyareti sırasında hadislerde yazdığı gerekçesiyle deve sütü ve idrarı içtiği, Türkiye dönüşlerinde rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldığı öğrenildi. Umrecilerin, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi virüsü kadar tehlikeli ve bulaşıcı ‘alk humra’ virüsünü kaptıklarından endişe ediliyor.

Cumhuriyet Gazetesi'nden Sinan Tartanoğlu'nun haberine göre; Türk umreciler, kendi olanakları ile gittikleri Suudi Arabistan’da umre ziyaretleri sırasında, birçok hastalığa iyi geldiği yönünde bilgiler içeren hadislere dayanarak, bedevi kervanlarındaki develerin taze sağılmış sütlerini ve idrarlarını içtiler. İddiaya göre umre kafilesine eşlik eden imam da süt ve idrardan içti. Umrecilerden bazıları ülkeye döndüklerinde yüksek ateş, kanama diatezi ve karaciğer enzimlerinde saptanan yükselmeler nedeniyle sağlık merkezlerine başvurdu. Sütün sağılması sırasında, devede bulunan Suudi Arabistan kökenli, insanlarda ciddi hastalıklara yol açabileceği belirtilen ‘alk humra’ virüsünün umrecilere bulaştığından endişe ediliyor.

Bayındır Hastanesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Levent Doğancı, ‘Alk humra yüzde 25 ile 35 oranında ölüm riski taşıyor. İnsandan insana kan yoluyla geçmesi durumunda ise tıpkı Kırım Kongo Kanamalı Ateşi virüsünde olduğu gibi ölüm riski katlanarak artıyor’ dedi. Emekli müftü, CHP Milletvekili İhsan Özkes, ‘Böyle bir hadis varsa hadis değildir, uydurmadır. İçen de cahildir’ değerlendirmesini yaptı.”


Eveeet, bu ülkede 80 dolayında İlahiyat Fakültesi var, hepsinde de hadis profesörleri var, bu profesörler bu hadisler konusunda ağızlarını açmıyorlar, uydurma mı, doğru mu ağızlarından duyamıyorsunuz… Cübbeli gibi bazı hoca taifesi bu hadis doğrudur, deve sidiği şifadır diye ısrar ediyorlar. Diyanet mi? Ohooo onlardan hayır olmadığını bu ülkede anlamayan mı kaldı?

E peki bu profesörler ve diyanetçi hocalar devlet kesesinden maaş alıyorlar ve doğruyu diyemiyorlar, insanlara sidik içiriyorlar. Bunların aldığı para helal midir?


Bunun yanıtını da siz veriniz…