Gençliğe ışık tutalım

Eğitim ve öğretim, insanlığın vazgeçilmez ihtiyacı olarak doğumundan ölümüne kadar sürecek olan bir faaliyettir. Fakat bu sırada öğrenciyi, bir takım zorluklar içerisinde ümitsiz, karamsar, hedefinden uzak bir hayatla baş başa olduğunu görmekteyiz. Bütün bu zorlukları en güzel şekilde aşmak için, öğrencinin maddi ve manevi desteğe ihtiyacı olduğu hepimizin dikkatini çekmiştir.

Abone Ol

Eğitim ve öğretim, insanlığın vazgeçilmez ihtiyacı olarak doğumundan ölümüne kadar sürecek olan bir faaliyettir. Fakat bu sırada öğrenciyi, bir takım zorluklar içerisinde ümitsiz, karamsar, hedefinden uzak bir hayatla baş başa olduğunu görmekteyiz. Bütün bu zorlukları en güzel şekilde aşmak için, öğrencinin maddi ve manevi desteğe ihtiyacı olduğu hepimizin dikkatini çekmiştir.

Herkes kendi eğitim hayatına, geriye dönüp baktığında nasıl, hangi şartlarda, sıkıntılarla, yoksullukla veya refah içerisinde okuduğunu değerlendirebilir.

Kuran’ın ilk emri “OKU” olarak Rabbimiz tarafından önce Sevgili Resule, sonra biz ümmetine emredilirken, bir başka emirde “birbirinizle iyilikte ve takvada (Allah’tan korkma) hususunda yardımlaşın” emri vardır.

Bu emirlerden okumaya nasıl riayet edip adım atıyorsak, önümüzdeki engelleri aşmaya çalışırken de yardımlaşma konusunda da aynı gayreti göstermeliyiz. Zira İslam’da tebliğ yakın akrabadan başladığı gibi, zekat verilecek kişilere de önce ihtiyaç sahibi yakın akrabalardan başlamak esastır.

Bu ilahi emirler doğrultusunda “Bayburt Müslüman Dilendirmezler Cemiyeti”ni bilen Bayburtlular olarak, gerek il dışına okumaya gönderdiğimiz lise veya üniversite öğrencilerine, gerekse ilimize diğer illerden gelen ihtiyaç sahibi gençlere maddi ve manevi yardımda bulunmak için bir takım çalışmalar yapmalıyız.

Değişik illerimizde üniversite de okuyan arkadaşlarımız, okudukları yıllarda kendilerine yapılan maddi veya manevi yardımları “o ilin hayırsever vatandaşlarımızdan Allah razı olsun, bize yardım etmeselerdi okumayacaktık” diyerek konuştuklarına çok şahit olmuşuzdur. Demek ki, bu görev hayırlı bir hizmettir.

Osmanlı döneminde Sadaka taşları ya da bazı illerimizde Ramazan ayında fırınlarda, fakirler için uygulanan askıda ekmek, ya da veresiye defterindeki borçların silinmesi (zimmen defteri sildirme) gibi güzel uygulamalar bu neslin kıyamete kadar hayırla yâd edileceği Sadaka-i Cariyeler’den birkaç tanesidir.

İyilik yapanlara, hayır işleyenlere her gün bir yenisi eklenip devam ediyor.

Zengin bir işadamının ilimize Darulaceze yaptırması, diğer bir işadamının ise kendi köyüne bir cami yaptırmasını duyanlar “Allah razı olsun, Allah hayırlarını kabul buyursun” derken, hayırları yapanlarda şunu iyi biliyorlardır ki, kulun vefatından sonra amel defterinin kapanmamasına vesile olanlardan birisi de bu yapılan Sadaka-i cariyelerdir.

Yurt dışındaki işadamlarımız, Türkiye’nin değişik illerimizdeki işadamlarımız, gerek Bayburtlu gerekse diğer yörelerden ilimize okumaya gelen ve ihtiyacı olanlara “Bayburt Müslüman Dilendirmezler Cemiyeti”nin varisleri olarak bu görevi yerine getirmenin mutluluk ve sevincini yaşamak en güzel idealimiz olmalıdır.

Ensar-Muhacir arasındaki kardeşlik içerisinde yapılan yapılaşmalar örnektir. Ensarlar (yardım edenler) mallarını vermişler, evlerini mümin kardeşine açmış, yokluk ve yoksulluğu beraber yaşamış, varlık ve nimetlerinde sevinci beraber paylaşmak suretiyle, bugün kardeşin kardeşe göstermediği fedakârlığı ve vefakârlığı İslam kardeşliğinin bir tesellisi olarak göstermişlerdir.

Sevgili Peygamberimiz bir Hadis-i Şerifinde şöyle buyuruyor:


Demek ki burada verilen haber, insanın asıl kendisine ait olanı Allah rızası için yaptığımız iyilikler, yardımlar, yüzlerini güldürdüğümüz, ihtiyaç sahibi öğrencilerimizdir. Okumak için gayret eden, fakat maddi imkanı olmayan nesilleri okutmak için, vakıflar, dernekler, birlikler, sendikalar gibi bütün sivil toplum kuruluşları bir an önce harekete geçip, gençlerin elinden tutma sevincini, mutluluğunu, faaliyet alanlarına yazdırmaları, bir kez daha “Bayburt Müslüman Dilendirmezler Cemiyeti”nin varislerinin göreve devam ettiklerini göstermiş olur.

O halde ilim tahsil etmeye çalışan, topluma hayırlı evlat olmaya aday olan ve “hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” ayetinin sırrına ermeye ulaşmak için eğitimlerini sürdüren bu genç nesillere rahat bir nefes aldırmak için gayretli ve istekli olmalıyız.

Maddi ve manevi yardımda elini ve gönlünü uzak tutmayacak fertlerin çokluğu ve yapacakları hizmetler, gençlerimizi mesrur, sevinçli ve ümitvar kılacaktır.

Kasım / 2009