Fuzûlî

Abone Ol
Lise Edebiyat derslerinde okuduğumuz birkaç sayfalık Fuzûlî bahsindeki şiirlerden hemen herkesin hafızasında birkaç mısra da olsa kalmıştır. Bikesliği,yalnızlığı anlattığı; "Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge/Ne açar kimse kapım bad-ı sabadan gayrı" beyitini benim unutamadığım gibi.

Rahmetli Ekrem Ocaklı’yı babamın yazıhanesinde görüp tanıdığımda, yüksek sesle Fuzûlî'den mısralar okuduklarını hatırlıyorum. Medrese tahsili yapmış büyüklerimizin Fuzûli Divanına çok aşina olup çoğu kere ezberlediklerini biliyoruz. Kazancı Bedih'in yanık sesiyle söylediği gazeller Fuzûlî'nin gazelleridir.

Fuzûlî mahlasını kullanan Mehmet oğlu Süleyman 1480, başka rivayete göre 1490 yılında Kerbela Hille'de doğmuş, en büyük Türk şairlerindendir. Bir şiirinde "Yerim Kerbela toprağı olduğu için, şiirlerim uğradıkları yerlerde saygıyla karşılanmaya değer. Altın değil, gümüş değil, inci değil, yakut değil, topraktan benim şiirlerim; ama Kerbela toprağı.’’ diye doğup yaşadığı yeri yüceltir.

Fuzûlî’nin doğduğu yıllarda Bağdat Akkoyunluların elinde blunuyordu. 1508'e kadar süren bu dönemde Akkoyunlu Beyleri birbirleriyle savaşıp durdu. 1508'de Şah İsmail Akkoyunluları yenerek Bağdat ve civarını ele geçirdi, çok kan döktü. Sonradan Bağdat 1546'da kesin olarak Osmanlı ülkesine katıldı.

Fuzûlî’nin Türk Edebiyatındaki yeri ve değeri

Fuzûlî bir divan şairidir. Dili dönemindeki divan şairlerinden daha sade ve anlaşılır Türkçe’dir. Divan şirinin tüm kural ve sanatlarını en ince ayrıntılarına kadar uygular. Divan şairleri ancak Osmanlı Aydınları arasında tanınıp okunurken, Fuzûlî; Müslüman Türklerin yaşadığı geniş alanda sevilip okunur.

Fuat Köprülü’ye göre "Azeri Edebiyatı kadar, Osmanlı Edebiyatının tekâmülünde Fuzûlî'nin büyük nüfuzu vardır. 'Divan'ı ve 'Leylâ ve Mecnun'u Tebriz'de birçok defalar basılan büyük şair, Türk dilini yüzlerce yıl yabancı tesirlere karşı korumaya muvaffak olmuştur.

Eserlerinde tasavvufi aşk, ayrılık acısı, ehlibeyt sevgisini çok işlemiştir. Duygu ve düşüncelerini lirik ve içten ifade eder. Kendinden sonra gelen tüm Divan Şairlerini etkilemiştir.

Türkçe, Arapça ve Farsça olmak üzere üç 'divan'ından ayrı Hamse (beş mesnevinin bir arada olması) sahibidir. Şiirlerinden astronomi konusunda çok bilgili olduğu anlaşılıyor. Türkçe divanında ‘Bilimsiz şiir temelsiz duvar gibidir, temelsiz duvar da değersizdir' der.

Diğer divan şairlerinden farklı olarak Fuzûlî üzerine ciltler dolusu kitaplar ve yüzlerce makale yayınlanmıştır. Türkiye, Azerbaycan, İran, Irak'ta yaşayan Türkler onu kendi şairleri sayar. Bu yönü ile Yunus Emre'ye benzetip, onunla kıyaslayabiliriz.

İnsana sevgi ve saygısı olan Fuzûlî, çağını aşarak daha güzel bir dünya arar. Azerî ağzını kullanan Fuzûlî'nin şiirinde uyumu, ’sözcükler arasındaki ses benzerliği’ sağlar. Şiirlerinde halk diliinde kullanılan kelimelere, deyimlere, atasözlerine, deyişlere; Kuran'dan ve Hadislerden alıntılara sık rastlanır.

Kanunî'nin Bağdat'ı fethinden sonra padişaha kasideler sundu. Kasideleri beğenen Padişah, Fazûlî'ye 9 akçelik maaş bağladı. Maaşını alamayınca yazdığı şikâyetname meşhurdur:

‘Selam verdim rüşvet değil diye almadılar,
Hüküm gösterdim faydasızdır diye mültefit olmadılar’

Fuzûlî'yi Prof. Haluk İpekten'in 1988'de Erzurum'da basılan kitabından ve Cemil Yener'in 1977'de Cem Yayınevinden basılan kitabından araştırdım. Beng-ü Bade (444 beyitlik Türkçe Mesnevi), Kırk Hadis, Su Kasidesi, Hz. Ali Divanı, Hadikatü’s Süeda (Kerbela'yı anlattığı düz yazı) ve başka birçok mensur ve manzum eserleri Türkçe, Arapça ve Farsça olarak kaleme  alan büyük şair ve düşünürün manzum eserlerinden rastgele biraz örnek vererek sözü bitirelim…

Aşk imiş her ne var alemde
İlim bir kilükal imiş..
Yılda bir kurban keser halk-ı alem ıyd için
Dem be dem saat be saat men senün kurbanınam….
Beni candan usandırdı cefadan yar usanmaz mı
Felekler yandı ahımdan murâdım şem’i yanmaz mı
Mende Mecnûndan füzûn âşıklık istidâdı var
Âşık-i  sadık menem Mecnûn un ancak adı var
Ehl-i temkinem meni benzetme ey gül bülbüle
Derde yoh sabrı onun her lahzâ min feryadı var..

Ağustos 2017