Ancak; “Ortada bir şey yok, sen devletin yıkılmasından bahsediyorsun!” diye Namık Kemal’i eleştirenler vardı. Namık Kemal feryat ediyordu, feveran ediyordu. “İşte aduv (düşman) karşıda hazır silah. Arş yiğitler vatan imdadına!” diye bağırıyor, vatanın yıkılma, bölünme, parçalanma tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu anlatıyor, iddia ediyor, tehlikeye dikkat çekiyordu. Ama karşısında bulunan büyük bir “elit” kadro ona inanmıyor, aldırış etmiyordu. Namık Kemal’i eleştiriyorlardı. Paranoya yaptığını düşünüyorlardı.
Kendisini eleştirenlere karşı Namık Kemal şöyle diyordu: “Vatanı siz ne zannettiniz! Balıkçı barınağı mı?”
Ve Namık Kemal’in vatanı çatır çatır yıkılır. Hem de ebed müddet denilen koca Osmanlı Devleti o “elit” kadronun gözleri önünde, kan ve gözyaşları arasında yıkılır. Ortada “Osmanlı Devleti” diye bir devlet kalmaz. Tarihin karanlığına gömülür. Namık Kemal haklı çıkar.
Gerisi malum.
İstiklal Savaşı ile milletimizin barınabileceği bir yeni devlet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulur.
Günümüzde hedef bu devletin de yıkılması.
Tartışmalar, iddialar ise yine aynı.
Yine gözlerimizin önünde vatanımız çatır çatır bölünüyor. Yine vatanın bölünme, parçalanma noktasında olduğunu tıpkı Namık Kemal gibi anlatanlar var. Yine büyük bir kitle bu iddialara gülüyor. “Paranoya yapıyorsunuz!” diyor.
Paranoya yapıyorsunuz, devlet dimdik ayakta diyenler bazı iddialar ortaya sürüyorlar.
Mesela;
“Artık hiç tereddüt yok, Türkiye büyük bir süper güç olacak!” Yiğit Bulut
“Osmanlı milletler topluluğunu kuralım!”
“Osmanlı’dan kalan bir mirasımız var. ‘Yeni Osmanlı’ diyorlar. Evet, ‘Yeni Osmanlıyız’. Bölgemizdeki ülkelerle ilgilenmek zorundayız.” Ahmet Davutoğlu
Halen; başbakan, bakanlar, danışmanlar, büyük bir yazar takımı, büyük bir görsel ve yazılı basın kadrosu yukarıdaki görüşleri ileri sürüyor. Büyük bir kitleyi bu şekilde ikna ediyorlar.
“Türkiye Süper güç olacak!”
“Yeni Osmanlı Devleti’ni kuracağız!”
Hatta büyük bir Osmanlı haritası da yayınlayarak kitleyi iyice hipnotize etmeye çalışıyorlar.
Tabii ki; tarihî birikimi olan, büyük devlet geleneğinden gelen milletimiz bu iddialara inanıyor. Çünkü öyle olmasını arzu ediyor.
Bu görüşleri ileri sürenlere göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hiçbir sorunu yoktur. Devletimiz gerçekten büyük güç olma yolunda ilerlemektedir. Önünde hiçbir engel yoktur. Yine Balkanlar’ı, Kuzey Afrika’yı, Mısır’ı, büsbütün Orta Doğu’yu içine alan, hatta Kanuni Sultan Süleyman’ın Fransız kralına yazdığı mektupta adını saydığı bütün vilayetlerimizi içine alan yeni ve büyük Osmanlı Devleti’ni gerçekten yeniden kurmak gücüne sahip bir ülkedir Türkiye. Mevcut iktidar, devletimizi tabir yerinde ise uçurmaktadır. Başbakan, Avusturya konuşmasında İMF‘nin bizden borç istediğini ve devletimzin İMF’ye borç vereceğini açıkladı. Dolayısıyla devletimiz gerçekten büyük bir devlet olmuştur. Üçüncü köprü, üçüncü havaalanı, Kanal İstanbul Projesi, Tüp Geçit, metrobüs ve metro ağları sistemleri de göstermektedir ki ülkemiz büyük bir kalkınma yolundadır. Gerçekten devletimiz onlara göre “Jeostratejik oyuncu” olmak yolundadır. Hele hele yeni helikopter, yeni tank üretimi ve insansız hava uçakları üretimleri de göstermektedir ki devletimiz çağımızın süper gücü olmak yolunda ilerlemektedir.
Gerçekten de mevcut iktidar bu projeleri getirmiştir, uygulamıştır. Birçoğu da uygulama aşamasındadır. İnşaatları devam etmektedir.
Yukarıda ki görüşlere rağmen, Namık Kemal gibi birinin kalkıp da “Bu ülke bölünüyor, parçalanıyor” diye feryat etmesi paranoyadır. Kim bu iddialarda bulunuyorsa “paranoya” yapıyor demektir.
Bu paranoyayı yapanlar içinde bendeniz de varım. Tamam bu hizmetler yapılıyor. Ama bu hizmetler devletin bölünme, parçalanma tehlikesi ile karşı karşıya olup olmadığını gösterecek yeterli kriterler değildir.
Neden mi? Şundan;
Batılı ülkeler İslam alemi üzerine karşı yeni Haçlı seferleri düzenlemiştir. Bunu en yetkili ağızlar bizzat ifade etmiştir. “Bu bir Haçlı Seferi’dir” demişlerdir. (ABD devlet başkanı Bush Irak savaşı sırasında bunu ağzından kaçırmıştı!!) Savaş yapanlar için hedef ülkelerde önceden düzenlenecek operasyonlar çok önemlidir. Hükümetler önceden ele geçirilir, ordular zayıflatılır, önemli ekonomik kurumlar çökertilir. Devletler zaafa uğratılır. Bunlar en basit savaş kurallarıdır.
Ülkemizde aynen bunlar yapılmıştır.
- ABD, ülkemizde baştan beri “kukla hükümetler” kurmuştur.
- Ordumuz zayıflatılmıştır.
- Devletin istihbarat düzeni felç edilmiştir. Savaş konuları bile görüşülürken konuşmalar dinlenmiş ve bu görüşmelerin tapeleri yayınlanmıştır.
- Devletin Güneydoğusu fiilen bölünmüştür. Kürt devleti bizzat mevcut hükümet tarafından kurulmaya çalışılmaktadır. Bu konu ile ilgili olarak ne kadar yazarsanız yazın, ne kadar itiraz ederseniz edin, buna kimse aldırmamaktadır. Başbakan hiçbir konuşmasında bu konulara değinmemektedir.
- Haçlı kuvvetlerinin bölgemizde yürüttüğü savaşın bütün gereklerini devlet ricalimiz yerine getirmektedir. Devletimiz tam anlamıyla Haçlı kuvvetlerinin müttefiki olarak davranmaktadır. Zaten fiilen de ABD, İngiltere ve İsrail ile müttefiktir.
- Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bütün dost ve müttefikleri zayıflatılmış, bölünmüş, parçalanmış veya dost ülkeler işgal edilmiştir.
- Musul ve Kerkük’te yaşayan Türkenlerin toplu soykırıma tabi tutulması bile devletimizi harekete geçirememektedir. Çünkü bu konu devletimizin kırmızı çizgisi olmaktan çıkarılmıştır.
Bunlar sadece birkaç örnek. Devletimiz doğrudan doğruya Haçlı saldırılarının hedefi olduğu halde, bunu görüp feryat edenler “paranoya” ile suçlanıp, imha edilmektedir. Düşmana karşı gelenleri yok etmek de savaşın bir parçasıdır.
Rahmetli Durmuş Hocaoğlu bu durumu en iyi görenlerden biri idi. 2005 yılında şöyle demişti:
“Ey Türkler!
Vatanınıza ve devletinize sahip çıkınız!
Çünkü, Ey Türkler; vatanınız ve devletiniz elinizden çıkma çizgisinde; ağır-ağır, usul-usul, yavaş-yavaş, ceste-ceste!”
“Ey Türkler!
Çünkü, Ey Türkler; vatanınız ve devletiniz elinizden çıkma çizgisinde; ağır-ağır, usul-usul, yavaş-yavaş, ceste-ceste!”
“Ey Türkler!
Vatanınızı ve devletinizi, bir yandan AB üyeliği safsatacılığı ile ülkenizin hakimiyetini devretmek suretiyle, bir milletler üstü oluşumun sıradan ve parçalanmış bir eyaleti olarak ve diğer yandan da çoğu da sanal olarak icad edilmiş alt kimlikler yoluyla içten parçalanarak kaybetmek üzeresiniz.”
Tarih kitaplarının yazdığına göre Bizanslılar zevke ve eğlenceye çok düşkünmüşler. Bizans halkı giderek kadınlaşmakta imiş. Bu sebeple Bizans Devleti ordusunu yabancı milletlerden, özellikle Türklerden meydana getirirmiş. Malazgirt Savaşı’na götürdüğü ordunun büyük bir kısmı Uz ve Peçenek Türklerinden teşkil edilmişti. Bizans İmparatorluğu devlet olarak ayakta kalmanın şartlarını kaybetmişti. Bu yüzden tarihe karışmıştı.
Osmanlı Devleti de içine düşürüldüğü toplumsal anlaşmazlıkları aşamadı. Birlik ve bütünlük içinde olamadı. Dara düşünce önce İttihad-ı Anasır-ı (azınlıkların birliğini) sağlamaya çalıştı, tutmayınca İttihad-ı İslam-ı (Müslümanların birliği) sağlamaya çalıştı. Ama görüldü ki bunlar devleti ayakta tutmaya yetmedi.
Tarih kitaplarının yazdığına göre Bizanslılar zevke ve eğlenceye çok düşkünmüşler. Bizans halkı giderek kadınlaşmakta imiş. Bu sebeple Bizans Devleti ordusunu yabancı milletlerden, özellikle Türklerden meydana getirirmiş. Malazgirt Savaşı’na götürdüğü ordunun büyük bir kısmı Uz ve Peçenek Türklerinden teşkil edilmişti. Bizans İmparatorluğu devlet olarak ayakta kalmanın şartlarını kaybetmişti. Bu yüzden tarihe karışmıştı.
Osmanlı Devleti de içine düşürüldüğü toplumsal anlaşmazlıkları aşamadı. Birlik ve bütünlük içinde olamadı. Dara düşünce önce İttihad-ı Anasır-ı (azınlıkların birliğini) sağlamaya çalıştı, tutmayınca İttihad-ı İslam-ı (Müslümanların birliği) sağlamaya çalıştı. Ama görüldü ki bunlar devleti ayakta tutmaya yetmedi.
Devlet ricali uyarıları dikkate almadı. Düşmanını tanıyamadı. Batılıların gerçekten yeni bir Haçlı Seferi başlattıklarını anlayamadı.
Anlayamayınca da gerekli tedbirler alınamadı. Osmanlı Devleti böylece yıkıldı.
Devletimiz şimdi yine modern Haçlı saldırıları ile karşı karşıyadır.
Bunu anlamak için etrafımıza bakmak yeterlidir. Propagandanın insanları ikna eden mükemmeliyeti karşısında pes eden kitleler devletin yıkılmasının en önemli unsurları olarak ortaya çıkmaktadır. Yani devletin sahibi olan millet bilmeden kendi ülkesini yıkan canavar olarak ortaya çıkmaktadır.
Mevcut iktidar, Osmanlıların son döneminde uyguladığı “İttihad-ı İslam” stratejisini uygulamaktadır. Yani kitleleri din motivasyonu ile ikna etmektedir. Bu konuda en tecrübeli millet İngilizlerdir. Yine son derece müthiş bir politik deha ile İngiliz politikası bizim ülkemizi kendi kontrolü altına almaktadır.
Osmanlı devletini yıkarken Müslümanlar “Şeriat-ı ğarra’nın en samimi savunucusu ve koruyucusu İngiltere’dir” diyordu. Hatta bu sebeple “İngiliz Muhipleri Cemiyeti”ni Müslüman unsurlar kurmuşlardı.
Halen bu aldatma siyaseti ve propagandalar devam etmektedir. Devletimiz yeni Haçlı saldırıları ile karşı karşıyadır.
Namık Kemal gibi biz de endişe ediyoruz.
Ey Türkler, kendinize gelin. Yıkılmak istenen sizin ülkenizdir.
Anlayamayınca da gerekli tedbirler alınamadı. Osmanlı Devleti böylece yıkıldı.
Devletimiz şimdi yine modern Haçlı saldırıları ile karşı karşıyadır.
Bunu anlamak için etrafımıza bakmak yeterlidir. Propagandanın insanları ikna eden mükemmeliyeti karşısında pes eden kitleler devletin yıkılmasının en önemli unsurları olarak ortaya çıkmaktadır. Yani devletin sahibi olan millet bilmeden kendi ülkesini yıkan canavar olarak ortaya çıkmaktadır.
Mevcut iktidar, Osmanlıların son döneminde uyguladığı “İttihad-ı İslam” stratejisini uygulamaktadır. Yani kitleleri din motivasyonu ile ikna etmektedir. Bu konuda en tecrübeli millet İngilizlerdir. Yine son derece müthiş bir politik deha ile İngiliz politikası bizim ülkemizi kendi kontrolü altına almaktadır.
Osmanlı devletini yıkarken Müslümanlar “Şeriat-ı ğarra’nın en samimi savunucusu ve koruyucusu İngiltere’dir” diyordu. Hatta bu sebeple “İngiliz Muhipleri Cemiyeti”ni Müslüman unsurlar kurmuşlardı.
Halen bu aldatma siyaseti ve propagandalar devam etmektedir. Devletimiz yeni Haçlı saldırıları ile karşı karşıyadır.
Namık Kemal gibi biz de endişe ediyoruz.
Ey Türkler, kendinize gelin. Yıkılmak istenen sizin ülkenizdir.