Yeni Belediye Başkanı seçileli 4 ay oldu. Kendisi sevdiğimiz saydığımız deneyimli ve donanımlı biri. Memleketimiz için hayırlı uğurlu olsun. Elbet iyi işlere imza atacak ama geçmişte yanlış, anlamsız ve boşa yapılmış işleri acaba düzeltecek cesaret, para ve Bayburt yararına merkezi siyaseti karşısına alacak bir iç güce sahip mi? Göreceğiz!
Şimdii! Yerel yönetimin kasasının boş olduğu malum. Üstelik borcu olduğu da yazıldı çizildi. Üstüne üstlük ağır yenilgi nedeniyle iktidar partisi Bayburt’a kızgın. Yani para vermeyecek ya da verse de ‘mış’ gibi yapacak! Demek ki yerel yönetimin işi zor. Bu bataktan kendi becerisi, deneyimi, aklı ve çalışkanlığıyla çıkacak. Kendisini oraya seçenlerin dışındakilerin de gönlünü bu önümüzdeki 4 yıllık dönemdeki icraatlarıyla kazanacak.
Bunun için yaralı olacağını umduğum aklımda kalan nispeten az parayla, zevkle ama çok emekle yapılacak işleri sıralayayım:
1-Çoruh’un Belediye binasının karşısındaki 20 metrelik rıhtımı veya Taşköprü bitişiğindeki alanı karşılıklı olarak “bir nehrin islahı böyle yapılır” akılcı örneğiyle gerçekleştirmek. Üstelik bu iş yapılırken gönüllülük esasıyla malzeme ve işçilik dışında kimseye ücret ödememek.
Şimdii! Yerel yönetimin kasasının boş olduğu malum. Üstelik borcu olduğu da yazıldı çizildi. Üstüne üstlük ağır yenilgi nedeniyle iktidar partisi Bayburt’a kızgın. Yani para vermeyecek ya da verse de ‘mış’ gibi yapacak! Demek ki yerel yönetimin işi zor. Bu bataktan kendi becerisi, deneyimi, aklı ve çalışkanlığıyla çıkacak. Kendisini oraya seçenlerin dışındakilerin de gönlünü bu önümüzdeki 4 yıllık dönemdeki icraatlarıyla kazanacak.
Bunun için yaralı olacağını umduğum aklımda kalan nispeten az parayla, zevkle ama çok emekle yapılacak işleri sıralayayım:
1-Çoruh’un Belediye binasının karşısındaki 20 metrelik rıhtımı veya Taşköprü bitişiğindeki alanı karşılıklı olarak “bir nehrin islahı böyle yapılır” akılcı örneğiyle gerçekleştirmek. Üstelik bu iş yapılırken gönüllülük esasıyla malzeme ve işçilik dışında kimseye ücret ödememek.
2-Kale kapısının en görkemli ve görünür yerindeki seyyar tuvaleti kentten görülmeyecek bir yere aldırmak.
3-Alt yapısı biten ama üst yapısı henüz bitmeyen yolları öncelikle ve hızla tamamlamak.
4-Kale’nin orta bedeninde ay yıldız ve direkteki bayrağımız bulunmakta. Bu yalınlık çocukluğumuzdan beri güçlü bir etki yansıtmaktaydı. Ne yazık geçmiş yerel yönetimler bu ana bedenin doğu yanındaki bedene başka bir Atatürk portresi ve bir de küçük ay yıldızı üstelik toprağa yakın bir yüksekliğe yerleştirdi. Daha önceki bir dönemde ise batı yanındaki bedene de Atatürk’ün Kocatepe’ye çıkan figürü yerleştirilmişti. Bu karmaşaya dışardan bakan bir göz tüm figürleri bedenlere öylesine serpiştirilmiş ve dağınık olarak algılamakta. Bu türden işler için Batı’da “az çoktur” diye müthiş bir kavram var. Yapılacak iş: Orta bedendeki ay yıldızın altına ya da üstüne Atatürk’ün Kocatepe figürünü taşımak, bayrak direği ile bayrağı ise daha uzun ve daha görkemli olarak yapmak; bunlar dışında diğer iki bedendeki her şeyi kentte uygun bir yere kaldırmak.
5-Şehitosman’ın böğründeki ‘lunapark’ı ordan geçimini sağlayanları mağdur etmeden kaldırmak.
6-Erzurum yolu üzerindeki eski sanayiyi, oradaki insanları mağdur etmeden hatta şimdikinden çok daha kazanç sağlayacakları sanayi dışı daha verimli bir iş alanına dönüştürmek. (Sayısız öneri ve fırsat çıkabilir)
7-Kent içerisinde merkezi yerlere cami tuvaletleri dışında bir kaç genel tuvalet daha yapmak.
8-Bayburt’un endemik sayılacak organik tarım ile gıda ürünlerinin yetiştirilmesini, üretimini ve dağıtımını valilik ya da merkezi hükümetten yardım beklemeden planlayıp yerel bir marka yaratarak iç ve dış pazara satmak.
9-Kentin yapılaşmasını Çoruh’tan uzaklaştırıp asla ve kat’a Erzurum değil de Trabzon yönüne kaydırma kararı almak.
10-Mahalle aralarındaki küçük ve sahipsiz alanları park, çocuk parkı yapmak ve ağaçlandırmak.
11-Öğrencilerin kitap okuyup ders çalışacakları güven ve rahatlıkla gidilecek Çoruh kenarında temiz, ucuz ve üst kalite büyük bir kafe açmak.
12-Kaleardı yolunda eski mezbahanın karşısında tarihsel miras Kale eteğini katletme ve doğal miras Çoruh’u mahvetme pahasına Kefeli’den karşıya geçirilen su borusunu Bent Köprüsü’ne bitişik ve paraleline alarak o anlamsız kirliliği yok etmek.
13-Milli ve manevi değeri olan Şehit Nusret Parkı’nın kaldırılan tabelasını aynı zevk ve boyutlarıyla yeniden yerine koymak.
14-Bayburtluların yüzyüze çok şikayetçi oldukları; paradan çok akıl ve emekle çözülebilecek sorunları onların önerileri doğrultusunda çözmek.
15-Bayburtlularla bu tür istek ve sorunların konuşulacağı önçeden duyuruları yapılan bir sohbet toplantısı gerçekleştirmek.
Elbette bunların dışında sayısız sorun vardır, hatta öncelikli olan sorunlar yanında bu yazdıklarım devede kulak bile olabilir. Yine de bu yazdıklarım milletin nabzını tutan öneriler. Hep söylerim yerel bilgiye dayanmadan merkezden ve dışardan teknokratlar eliyle deneye deneye yapılan her şey sorunludur, maliyetlidir ve en pahalı öğrenme biçimidir. Örnek: Artık su kanallarında bile uygulanmayan, akarsuyu beton duvarlar arasına alarak hapsetme işinin Çoruh’ta denenmesi işi!
Şimdii bu girizgahtan sonra gelelim başka konuya! Eleştiri, yani gelişmiş ülkelerin ‘criticism’ dedikleri kavram, bizim dilimize sanırım biraz eksik geçmiş. Çünkü bizde eleştiri, hepimizin bildiği gibi sadece yıkıcı ve hatta yerden yere vurma anlamında algılanıyor ya da kullanılıyor.
Oysa onlarda eleştiri; yapıcı anlamı da, olumsuz anlamı kadar olan değerlendirme kültürünün bir parçası. Bir işin öncesi ve sonrasında hatayı en aza indirmek için nerdeyse olmazsa olmaz bir gelenek. Eleştiri asıl bu yönüyle doğru, güzel ve işlevsel. Üstelik maliyeti düşük olanı görmek ve öne çıkarmak için de gerekli bir ön koşul.
Bugüne kadar neredeyse 25-30 yıldır keskin bir biçimde fırsat bulduğum her mekan ve durumda her olanağı da kullanarak Bayburt’un yapılaşma yanlışlarını, kent planlamalarını, kamusal alan dağınıklıklarını, yapı bloklarının eklektik hallerini ve en önemlisi Çoruh’un ıslah biçimini eleştiriyorum. Siyasetçiler, yerel yöneticiler, bürokrat, teknokrat ve inşaat yüklenicilerini bu anlamda yerden yere vuruyorum. Özellikle Çoruh konusunda uzmanlardan da destek alarak doğal dokuyu bozmadan daha düşük maliyetli, sürdürülebilir ve estetik çözüm önerilerinde bulunuyorum. Konferanslarda bildiriler sunuyorum. Fakat bu keskin eleştirel tavrım, Bayburt’a yapılan söz gelimi bir alt yapı yatırımının doğruluğunu görmemi de engellemiyor ya da parkları..
İşte bu türden doğru ile yanlış ayrımı yapılmazsa o zaman eleştiri, kör ve sağır, üstelik de art niyetli bir tenkide dönüşür. Bu ise öncelikle ne hemşeriliğe ne emeğe saygıya ne de yurtseverliğe yakışır! Doğru olanı takdir edeceğiz ama inşaatçı marifetiyle acele göze girmek için ve yüksek maliyetlerle yandaş kayırmak için yapılan onca yanlışları da bıkmadan usanmadan dile getireceğiz. Biliyoruz ki bir kent iyi niyetle imar edilmeye çabalanırken yanlışa sapılabilir. O yanlışı işaret eden eleştirilere burun kıvırmak, kulak ardı etmek yanlışta inat ve ısrardır! Zay edilen parası da o kentin insanının parasıdır.
İktidarın yöneticisinden yönetilenine neredeyse bütün üst düzeydeki seçilmiş, atanmış siyasi kadrolarının hepsi de; süslemeyi, dekorasyonu, ışıklandırmayı ya da beton dökmeyi sanırım yapısal değişim, kentsel tasarım ve dönüşüm sandı! En azından Bayburt’ta! Kentin sorunlarını bu çapla çözebilme ve bütünsel tasarlamada bilgi ve becerileri ne yazık ki yok. Böyle olunca da her alanda düşük maliyetli, akılcı, işlevsel ve doğayla uyumlu iş yapma göz ardı ediliyor. Özellikle de Çoruh’un hayatına saygı, doğasına uygun mimari çözüm, tasarım endişesi, yerel malzeme kullanımı, insanın ve tüm canlıların suyla ilişkisi ıskalanıyor. Mühendislik marifetiyle dökülen betonlar ve dekor hizmet sanılıyor. Para, emek ve zaman heba oluyor. Tahribat ve enkaz ortada bize kalıyor!
İşte bütün bu nedenlerle sizinle aykırı fikirleri de olsa yanlışları iyi niyetle gösteren eleştirel dil ile önerilere kulak verilmeli. Kenti doğru dönüştürmenin ve yönetenleri daha başarılı kılmanın anahtarı bu eleştirilerde saklıdır. Sonuçta başarının onuru ise başta hemşerilerimiz ile yerel yönetimin üst kadroları olmak üzere herkese aittir.
Elbette bunların dışında sayısız sorun vardır, hatta öncelikli olan sorunlar yanında bu yazdıklarım devede kulak bile olabilir. Yine de bu yazdıklarım milletin nabzını tutan öneriler. Hep söylerim yerel bilgiye dayanmadan merkezden ve dışardan teknokratlar eliyle deneye deneye yapılan her şey sorunludur, maliyetlidir ve en pahalı öğrenme biçimidir. Örnek: Artık su kanallarında bile uygulanmayan, akarsuyu beton duvarlar arasına alarak hapsetme işinin Çoruh’ta denenmesi işi!
Şimdii bu girizgahtan sonra gelelim başka konuya! Eleştiri, yani gelişmiş ülkelerin ‘criticism’ dedikleri kavram, bizim dilimize sanırım biraz eksik geçmiş. Çünkü bizde eleştiri, hepimizin bildiği gibi sadece yıkıcı ve hatta yerden yere vurma anlamında algılanıyor ya da kullanılıyor.
Oysa onlarda eleştiri; yapıcı anlamı da, olumsuz anlamı kadar olan değerlendirme kültürünün bir parçası. Bir işin öncesi ve sonrasında hatayı en aza indirmek için nerdeyse olmazsa olmaz bir gelenek. Eleştiri asıl bu yönüyle doğru, güzel ve işlevsel. Üstelik maliyeti düşük olanı görmek ve öne çıkarmak için de gerekli bir ön koşul.
Bugüne kadar neredeyse 25-30 yıldır keskin bir biçimde fırsat bulduğum her mekan ve durumda her olanağı da kullanarak Bayburt’un yapılaşma yanlışlarını, kent planlamalarını, kamusal alan dağınıklıklarını, yapı bloklarının eklektik hallerini ve en önemlisi Çoruh’un ıslah biçimini eleştiriyorum. Siyasetçiler, yerel yöneticiler, bürokrat, teknokrat ve inşaat yüklenicilerini bu anlamda yerden yere vuruyorum. Özellikle Çoruh konusunda uzmanlardan da destek alarak doğal dokuyu bozmadan daha düşük maliyetli, sürdürülebilir ve estetik çözüm önerilerinde bulunuyorum. Konferanslarda bildiriler sunuyorum. Fakat bu keskin eleştirel tavrım, Bayburt’a yapılan söz gelimi bir alt yapı yatırımının doğruluğunu görmemi de engellemiyor ya da parkları..
İşte bu türden doğru ile yanlış ayrımı yapılmazsa o zaman eleştiri, kör ve sağır, üstelik de art niyetli bir tenkide dönüşür. Bu ise öncelikle ne hemşeriliğe ne emeğe saygıya ne de yurtseverliğe yakışır! Doğru olanı takdir edeceğiz ama inşaatçı marifetiyle acele göze girmek için ve yüksek maliyetlerle yandaş kayırmak için yapılan onca yanlışları da bıkmadan usanmadan dile getireceğiz. Biliyoruz ki bir kent iyi niyetle imar edilmeye çabalanırken yanlışa sapılabilir. O yanlışı işaret eden eleştirilere burun kıvırmak, kulak ardı etmek yanlışta inat ve ısrardır! Zay edilen parası da o kentin insanının parasıdır.
İktidarın yöneticisinden yönetilenine neredeyse bütün üst düzeydeki seçilmiş, atanmış siyasi kadrolarının hepsi de; süslemeyi, dekorasyonu, ışıklandırmayı ya da beton dökmeyi sanırım yapısal değişim, kentsel tasarım ve dönüşüm sandı! En azından Bayburt’ta! Kentin sorunlarını bu çapla çözebilme ve bütünsel tasarlamada bilgi ve becerileri ne yazık ki yok. Böyle olunca da her alanda düşük maliyetli, akılcı, işlevsel ve doğayla uyumlu iş yapma göz ardı ediliyor. Özellikle de Çoruh’un hayatına saygı, doğasına uygun mimari çözüm, tasarım endişesi, yerel malzeme kullanımı, insanın ve tüm canlıların suyla ilişkisi ıskalanıyor. Mühendislik marifetiyle dökülen betonlar ve dekor hizmet sanılıyor. Para, emek ve zaman heba oluyor. Tahribat ve enkaz ortada bize kalıyor!
İşte bütün bu nedenlerle sizinle aykırı fikirleri de olsa yanlışları iyi niyetle gösteren eleştirel dil ile önerilere kulak verilmeli. Kenti doğru dönüştürmenin ve yönetenleri daha başarılı kılmanın anahtarı bu eleştirilerde saklıdır. Sonuçta başarının onuru ise başta hemşerilerimiz ile yerel yönetimin üst kadroları olmak üzere herkese aittir.