Masat, Ladrans, Saruhan, Kop, Kopuz ve Vanşen gibi büyüklü küçüklü derelerle Bayburt arazisinin sularını toplayıp, Karadeniz’in hırçın dalgalarına salan Çoruh nehri gibi; yıllardır akan göç ırmağı bu toprağın insanlarını İstanbul, İzmir, Ankara, Antalya, Yalova gibi büyük şehirlerin gevşek iklimine terk etmektedir.
Bayburt’ta uzun süredir göremediğimiz insanlarla İstanbul Parseller ve Şirinevler’de, Ankara Gölbaşı’nda karşılaşmanız vakayi adiyeden sayılır…
1828 işgali ile yıkılıp harap olan Bayburt’un hali, Zihni’nin mısraları ile unutulmazlaştırılmıştır. Birinci dünya savaşı akabinde bu toprağın insanlarının yaşadıkları ise zaten muhayyilelerde tazeliğini korumaktadır. ''En huzurlu İl'' ünvanına rağmen yaşanan nüfus kayıplarının, bilimsel olarak incelenmesi gerektiği kanaatindeyim.
***
Murat Türkyılmaz’ın Türk Folkloru.Com’da yayınlanan ''Yalnız Kalmış Bir Kümbet ve Ahi Emir Ahmet'' başlıklı makalede; Ahi Emir Ahmet’in bizim bildiklerimize paralel olarak ailesinin Horasan Zencan’dan Bayburt’a geldiğini, doğum tarihinin 1260 olarak tahmin edildiğini, Bayburt ve Sivas’ta Ahiliğin yerleşmesinde önemli yeri olup, aynı zamanda Mevlevi Şeyhi olduğu anlatılıyor.
Yazıda; Bayburt’ta eski Hastane caddesindeki türbesinden, zamanın en önemli Vakıflarından biri olan Ahi Emir Ahmet Zencani Vakfından da söz ediyor. Bizim, en azından benim bilmediğim husus ise Ahi Emir Ahmet’in Bayburt’tan sonra Sivas’a gittiği, zaviyesini, mescidini ve kervansarayını kurduğu,1333 diye tahmin edilen ölüm tarihinden sonra kurulmuş olan Ahi Emir Ahmet Vakfının Sivas’ta en büyük Vakıflardan olduğu hususudur.
Yazarın makaledeki asıl maksadı; Sivas Kurşunlu caddesinde Öğretmen Evi’nin önünde bulunan Ahi Emir Ahmet kümbetinin, buraya gelip giden öğretmenler ve civardaki esnaf tarafından dahi bilinmemesidir.
Abdulvahap Gazi gibi Ahi Emir Ahmet Zencani’nin Bayburt dışında da türbesinin olması aslında Yunus Emre ve Dede Korkut örneklerinden bildiğimiz gibi insanımıza has bir kadirşinaslık örneğidir.
Şubat / 2010