Emperyalizm vahiy ekseninde ele alınırsa…

Abone Ol

“Emperyalizmi vahiy ekseninde ele alan ilk çalışma” imiş. Öyle diyor kitabının 665’inci sayfasında yazar dostum Sedat Şenermen. Ve hemen dinsel terminoloji ile kategorizelere başlıyor. Sıratı Müstakim ve Sıratülğayya varmış yani doğru yolla sapık yol, bunların mücadelesi imiş tarih. Yalnız tarih mi dostumuz emperyalizmi de dine; Tevrat’a, İncil’e, Kur’an’a ve dinsel mücadelelere bağlıyor. Kitabının kaynakça bölümünde Lenin’in “Kapitalizmin Son Aşaması Emperyalizm” adlı yapıtına yer vermiş, ama ben kitapta Lenin’in hakkının verildiğini görmedim. Oysa ki, dünya, emperyalizmin çirkin yüzünü ve kapitalizmin doğal bir aşaması olduğu gerçeğini Lenin’le öğrendi.

Evet bu kitabın adını da diyelim artık: “Emperyalizm ve Batı Merkezcilik”, Yayınevi: Nergiz. İlgi çeksin diye kitabın üstüne bir Atatürk resmi konmuş ve Atatürk’ün “Uyuyan milletler ya ölür ya da uyanır” sözü konulmuş.

Atatürk resmi kapağa konulmuş ama kitap Gandi’nin bir sözü ile başlıyor: “Dinsiz bir yaşam ilkesiz bir hayattır.” 229’uncu sayfada başka koşut iddialar da var: “Ateizme karşı din daima galip çıkmıştır” ve “Toplumları şimdiye kadar ayakta tutan daima din olmuştur.”

Öyle mi dersiniz? Sondan başlayalım yanıtlara: Ateizme karşı din daima galip gelmemiştir, galip gelseydi ne Fransız Devrimi olurdu ne Sovyet Devrimi ne de Türk Devrimi ve yeryüzünde laiklik/sekülerlik olmazdı. Bugün de bir galibiyet yoktur. “İslam’dan Deizme” adlı kitabımdan “Dine önem vermeyen ülkeler” başlıklı bölümü buraya alayım:

“Dine önem vermeyen ülkeler… Kutsal kitaplara bakılırsa, bunların hâlinin duman olması gerek ama okuyunca göreceksiniz ki hiç öyle değiller. Japonya’dan başlayarak bakalım bunların dinsel hallerine:

Japonya
Uzak Doğu’nun teknolojide ve uygarlıkta mucize gerçekleştirmiş ülkesi Japonya’da dinsel inanç konusuna önem vermeyen insanların nüfusa oranı %71. Bu rakam, 127 milyon nüfuslu ülkenin 90 milyonluk bir kısmına denk geliyor.

Çek Cumhuriyeti
Peri masalı tadında şehirleriyle Doğu Avrupa’nın gezilesi ülkelerinden olan Çek Cumhuriyeti’nde dinin hayatlarında önemli bir yer tutmadığını söyleyen kişilerin oranı %72. Diğer bir deyişle, 11 milyonluk nüfus içerisinde 8 milyona yakın insana din bir şey ifade etmiyor.

Fransa
Aydınlanma ve laikliğin çıktığı ülke olan Fransa’da inanca önem vermeyen insanlar, nüfusun %74’ünü oluşturuyor. 67 milyonluk ülkede bu oran yaklaşık 50 milyona denk geliyor.

İngiltere
Araştırmaya göre İngiltere’nin %76’sı (50 Milyon civarı) için inanç hayatı yönlendiren bir olgu değil. Aslında İngiltere’nin durumu biraz ilginç. Çünkü 2008 yılına kadar Hristiyanlığı eleştirmek kanunen yasaktı. Fakat bu kanunun son uygulanışı 1921 yılında gerçekleşmiş. 2008 yılında da kanun yürürlükten kalkmış.

Norveç
Nüfusun %78’inin “Din hayatımda önemli bir yer tutmuyor” dediği Norveç, ekonomide olduğu gibi yine listenin ilk sıralarında. 5 milyon dolaylarında seyreden nüfusun 4 milyon kadarı ediyor %78. Norveç insani gelişmişlik endeksinde ise dünyada ilk sıralarda.

Estonya
Ekonomik gelişmişlik listelerinde kendini gösteremeyen Estonya, dinin insan hayatındaki yeri listesinde sondan 4. sırayı kapıyor %78’lik bir oran ile. Nüfusun 1 milyon 300 bin gibi olduğu düşünüldüğünde 1 milyon kişinin dine bakışı ters. SSCB’nin çözülmesinden sonra bağımsızlık alan bazı cumhuriyetlerde din’e ilgi oldukça arttı, Estonya’da ise durum bunun tam tersi. 

Çin
Son yılların atağa kalkan ekonomisi Çin, %82 gibi ciddi bir oranla “din bizim hayatımızda önemli bir yer tutmuyor” diye cevap veriyor ankete. Kalabalık Çin nüfusu içerisinde bu oranın denk geldiği kişi sayısı 1 milyar 100 milyon.

Danimarka
İskandinav ülkeleri sosyal adalette en ileriler, dine olumsuz bakışta da öyleler. Danimarka’da da inancı hayatında önemli bir yere koymayan insanların nüfusa oranı %83. Aşağı yukarı 4.5 milyon kişi.

İsveç 
İsveç, her listede olduğu gibi bu listede de iddialı. Nüfusun %88 gibi büyük bir kısmı hayatını inancına göre yönlendirmiyor İsveç’te. Yaklaşık 8.5 milyon kişi.
İnancın insan hayatındaki yeri istatistiklerinde ilk 10 böyle özetle. Yine İskandinav ülkeleri ağırlıkta, Japonya da çoğu listede olduğu gibi burada da kendini gösteriyor. 

Ya Türkiye? Onu da paylaşalım. Gallup istatistiklerine göre Türkiye’de “inanç hayatımda önemli bir yer tutmuyor” diyenlerin nüfusa oranı %13. Bu oranı nüfusa uyguladığımızda 9.5 – 10 milyon civarında bir kişi sayısına ulaşılıyor.

%1 ve daha düşük olan ülkeler ise Orta Afrika Cumhuriyeti, Endonezya, Komor, Malavi, Sierra Leone ve Yemen. Bu ülkeler tabiri caizse üzerine basa basa “inanç bizim için önemlidir” diyenler.

Tabii bu araştırmaya Suudi Arabistan, İran ve Ortadoğu’nun monarşik-dikta yönetimli ülkeleri dâhil değil zaten oralarda bu sorular sorulamaz, sorulsa da yanıtı alınamaz.

Dolayısıyla, yukarıdaki oranların bizi getirdiği nokta şudur: Din’e önem vermeyen ülkeler, uygar ülkeler, insani gelişmişliğin üst düzeyde seyrettiği, insanların barış ve erinç içinde yaşadığı özgür ülkeler. 

Türkiye’ye gelince: Dine önem vermeyenlerin oranını %13 olarak yukarıda vermiştik, bu oranın toplumdaki karşılığı ne peki? 150.000 dolayında cami, 100 adet İlahiyat Fakültesi, 1452 adet İmam-Hatip Okulu, sayısı belli olmayan Kur’an Kursları ve tarikat yuvaları. Üç bakanlığın bütçesi kadar bir bütçeyi yiyen bir Diyanet İşleri Başkanlığı… Bağnazlık, tutuculuk, gericilik, yobazlık, hoşgörüsüzlük, okumama ya da çok az okuma, tek yönlü koşullanma, dinsel konuları tabu edip hiç tartışmama, tartışmayı düşünmeme, düşünenleri düşman ilan etme. Bilimsel gerilik, edebi yoksulluk, sanatsal boşluk… Ve töre-kadın cinayetleri, saygısız bir toplum, üretmeyen, tüketen, borçlu, günü kurtarmayı düşünen yurttaşlar. Dahası da var ama gerek yok demeye, bunlar yeterli… Din’e önem vermeseydik acaba bu durumda mı olurduk? Sorulması gereken soru budur. Kafası çalışan, özgür düşünebilen herkes için yanıtı da bellidir…”

“Toplumları ayakta tutan dindir” iddiasına gelince, ona da kitaplarımda da yere alan şu sözümle karşılık vereyim: “İnsanlık dinlerden kurtulduğu gün kurtulur.”

Ve İlahiyatçı-Yazar Sedat Şenermen Bey’in bir başka vahim yanlışı bize göre: “Dünya tarihi Tevrat ve İncil’de anlatılan tarihi olaylarla uyum halindeymiş.” Bu kitaplarda anlatılan olayların çoğu, kurgu ve abartmadır ve ortada belgeye dayalı bir durum da yoktur. Tek bir örnek verelim; konuk olarak katıldığım Deizm konulu o programda Hulki Cevizoğlu'na sormuştum (Ceviz Kabuğu’nun o günkü videosu hâlâ dönüp duruyor internette). Demiştim ki "Firavunların hepsinin adı var, yaşamlarına dair belge ve bilgi var, yaptırdıkları eserler bugün de dünyanın ilgisinde. Oysa ki Musa hakkında din kitaplarında anlatılanlar dışında hiçbir bilgi ve belge yok. Ve o kitaplarda 'Firavun' denip duruyor, firavun bir tane değil, Musa'nın mücadele ettiği firavun hangisi?" Cevizoğlu yüzüme baktı, bir yutkundu, "Doğru söylüyorsun" dedi.

Evet bu kitap yukarıya aldığım olumsuzluklar yanında olumluluklar da taşıyor elbette, yararlı bilgiler de veriyor. Bunları da yazalım:

-Atatürk’ün tarih ve emperyalizm görüşleri. Türk tarih tezinin temeli.
-İbrani, İsrail, Yahudi, Musevi, Seferad, Eşkenaz, Mızrahi ve Müstaribe ne demektir?
-Oryantalizm, Evanjelizm nedir?
-Sömürgecilik ve Batı.
-Emperyalizm üzerinden Yeni Dünya Düzeni ve her alanda uluslararası örgütler ve BOP Projesi.
-Jeopolitik nedir, güç ve strateji ve küreselleşme nedir?