Ekmeleddin İhsanoğlu’nun din ve laiklik ile ilgili görüşleri

Abone Ol

Yeni Yüzyılda İslam Dünyası Timaş Yayınlarından 2013 yılında çıkan kitabında Ekmeleddin İhsanoğlunun İslam Dünyası, Din ve Laiklik ile ilgili görüşlerini bilginize sunuyorum.

Diyorum ki, destekleyenler ve eleştirenler işlerini bilerek yapsınlar.

“Yaygın kullanıma giren “Arap Baharı” terimi kimseyi yanıltmasın. Gerçeği yansıtmıyor. Çeşitli vesilelerle söylediğim gibi son iki yıldır Arap ülkelerinde yaşananlar arzulanan baharı getirmedi; getirdiği, despotların sonbaharı oldu. Toplumlar güçlükler ve problemler yaşamaya devam edecekler. Bu sonbahardan sonra uzun ve sert bir kış olacak, ardından değerleri ve sistemleriyle toplumların arzuladığı bahar gelecek.

Demokrasinin önüne çıkabilecek engeller cesaretimizi kırmamalı çünkü biliyoruz ki dünyada demokrasiye giden yolların hiçbiri güllerle bezenmemişti. Tersine bunlar fedakârlıklarla, sabır ve kararlılıkla aşılabildi. Çoğulcu demokrasi uygulamasıyla İslam’daki yönetişimin temelleri arasında esaslı bir karşıtlık bulunmuyor. Müslüman toplumlarda gençlik hareketleri neticesinde totaliter rejimlerin yıkılması bize iyinin peşindeki bir gençliğin ve düşünen insanların varlığı sayesinde bu toplumların geleceğinin daha parlak olabileceği ümidini vermeli.

Arap halklarının isyanları, totaliter rejimlerin düşmesi ve bunları izleyen radikal değişimler; uluslararası basında “Siyasî İslam” olarak adlandırılan İslamcı siyasî hareketlerin ortaya çıkışı ve kamuoyunda bu hareketlere karşı dönem dönem değişen yaklaşımlar; bütün bunlar, kitabın bu hadi-selerden önce yayınlanan İngilizce baskısında din ve siyaset ilişkisi üzerine açıkladığım gözlemlerimi doğruladı. Orada din-siyaset ilişkisinin düzenlenmesi gerektiğine değinmiş ve bu ikisi arasındaki sininin tayini problemi üzerinde durmuştum. Siyasî güçlerin din üzerinde baskı kurmaması gerektiğine de işaret etmiştim. Benzer şekilde, demokrasiye geçişin bugün yaşanan kritik döneminde siyaset üzerinde din adına bir baskı da kurulmamalı.

Tüm insanlığa hitap eden hoşgörülü ilahi mesaj olan İslam’a inananlar herhangi bir dinin aşağılanmasını veya herhangi bir dinin mensuplarına düşmanlık yapılmasını kabul edemezler. Kanaat hürriyetinin korunması gerektiğine inanıyoruz, şu şartla ki, sorumluluk bilinciyle kullanılsın ve inançları kötülemek için bahane edilmesin.

Şüphesiz İslam Dünyasının geleceği geniş ölçüde, iyi yönetişimle ilgili prensiplerin benimsenip uygulanmasına ve çoğulcu demokratik sistemlerin yerleşmesine bağlı olarak belirlenecek. Tabiatıyla bunları yapmak kolay olmayacak; yenilmez bir kararlılığı ve muhtemelen birden fazla neslin geçmesini gerektirecek.

Müslüman toplumların günümüz dünyasında kararlılıkla ileri gidebilmeleri için siyaset alanıyla din alanı arasındaki ilişkiyi, bunları birbirine karıştırmayacak şekilde tanımlamaları gerekir. Bu ilişki karşılıklı olarak yetkilerin ayrılığına dayanmalı, ayrıca çoğulculuğa yer vermeli ve bunu benimsemeli ve aynı zamanda siyasi gücün elden ele geçişinde demokratik usullere elvermeli. Din alanının siyaset üzerindeki ve siyasetin din üzerindeki kontrolü kaldırılmalı, bu ikisini birbirinden ayıran çizgi net ve açık olarak çizilmeli.”