Ebussud Efendi ve ardıllarının şair/şiir fetvaları ve Goethe…

Abone Ol
Kanuni Sultan Süleyman’ın şeyhülislamı ve fetvacısıdır Ebussud Efendi. Kanuni, bir şiirinde onu şöyle över:
“Halde haldaşım, sinde sindaşım, ahiret karındaşım, tarik-i hakta yoldaşım…”

Ancak dinbaz kesimler dışındaki Türk kamuoyu onu Kanuni’nin tanımladığı gibi tanımıyor ve kabul etmiyor. Neden? İnsaf ve hak ölçülerinden yoksun, bağnaz fetvalarından dolayı. Özellikle Aleviler hakkında verdiği fetvalar utanç vericidir. Yalnız Aleviler mi? Bir Sünni tarikatın şeyhi olan Muhittin bile “Vahdet-i vücud” görüşleri yüzünden, bu kişinin fetvasıyla idam edilmiştir.

Gelgelelim bu âlim-zalim karışımı adamın şairliği de vardır. Şiiri ve şairi önemsemiştir. İran’ın büyük şairi Hafız’ın Divanı için “lisanı-ı gayb” denildiğini, bunu demenin uygun olup olmadığı sorulmuştur Ebussuud Efendi’ye. Demiştir ki “Hafız’ın sözlerinde insan zevk veren ve üstün nükte değeri taşıyan bir içerik vardır. Ancak bunlarda şeriata aykırılıklar da vardır. Gaybı ancak Allah bilir, bilinmezi bilmeye kalkışmak, dinden çıkmaktır. Yani zehirle panzehir bir aradadır Hafız’ın şiirinde, bunları birbirinden ayırmak gerekir.”

Yani bu acımasız fetvaların üreticisi kişi, Hafız’ı mahkûm etmiyor, zehirle panzehirin ayrılması istemi ile yetiniyor.
Ünlü Alman Şairi Goethe, Ebussuud’un bu durumunu “fetwa” adlı şiirinde şöyle dillendirir:

“Hafız’ın şiirinden emin olmak istersen
Yılan zehrini panzehirden
Ayıracak düzeyde olacaksın 
Ki dinden çıkmayasın

Zavallı Ebussud yazdı bunları
Tanrı bağışlaya bütün günahlarını”

Goethe yalnız Ebussud’u da yazmaz. 1693 yılında devrin Şeyhülislamının Niyazi Mısrî’nin şiirine verdiği fetvayı da diline dolar. Ebusaidzade Feyzullah Feyzi Efendi adlı Bu Şeyhülislam’ın verdiği fetva daha ilginçtir, ilgili bölümünü okuyalım:

“Şiirlerin anlamını Allah ve Mısrî’den başka bilen yoktur. Mısrî’nin inandığına inananlar yakılmalı, ancak Mısrî’ye dokunulmamalıdır, çünkü coşa gelmiş olanlara fetva verilmez.”

Ebusaidzade’nin bu hükmüne de Goethe, kayıtsız kalmaz, ona da şiir yazar:

“Okudu Mısrî’nin bütün şiirlerini artarda müftü
Fena kaygılandı, ateşe attı hepsini
Yandı o güzelim kitap
Ve sonra oturup bir fetva yazdı:
‘Kim ki Mısrî gibi konulur ve inanır, yakıla!
Ancak şairin yazdıkları Allah vergisidir
Ateşin azabından bir tek Mısrî ayrı tutula
O günah işler, kötüye kullanır gücünü
Ondan Allah alır öcünü
Ona dokunulmaya.’”

Evet Fethiye’de 2016 yılında Atatürkçü Düşünce Derneğinde şiire değgin yaptığım bir sunumdaki şiir tanımlamalarım ile bitireyim ve şiirin fetvalara sığmayacağını özellikle belirteyim:

“Sözün devrimci eylemidir şiir”
“Kutsal metinler ve şiirler ezberlenir yalnızca, kutsal metinlerin imrencesidir şiir.”
“Şiir üstüne kurulmuştur dünya”
“Her söz ölür şair sözü yaşlanır dünya ile birlikte”