Düşten öte, Bayburt'a Müze

Bir önceki yazımızı, Bayburt’a müze ve müzeler hayal etmeye, zihnimizde şekillendirmeye devam edeceğiz diyerek sonlandırmıştık. Bayburt’ta müze oluşturma konusunda olumlu tepkiler almamızın mutluluğunu ve bazı keyifli görüşmeler geçtiğini müjdelemek isterim.

Abone Ol

Bir önceki yazımızı, Bayburt’a müze ve müzeler hayal etmeye, zihnimizde şekillendirmeye devam edeceğiz diyerek sonlandırmıştık. Bayburt’ta müze oluşturma konusunda olumlu tepkiler almamızın mutluluğunu ve bazı keyifli görüşmeler geçtiğini müjdelemek isterim.

Ayrıca; Bayburt’a müze oluşturma konusunda Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları Müzeler Genel Müdürlüğü’nün de çalışmaları hızlandırdığı yönde bilgilere ulaştık. Özellikle daha önce değindiğimiz “Kavalılar Konağı”nın bir Etnografya Müzesi olması için Bayburt Milletvekili Doç. Dr. Ülkü Gökalp Güney’in girişimlerde bulunmasının, sıcak ve iyi bir gelişme olduğunun altını çizmeliyiz.  

Hatırlanacağı gibi 1990’lı yıllarda dönemin Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek’in müze oluşturulması konusunda sıcak yaklaşımı, çalışmaların başlatılmasında milat olmuştu. “Kavalılar Konağı” restorasyondan geçmiş, Bayburt’a “Müze Müdürü” kadrosu tahsis edilmiş, kısa bir zaman sonra olsa da müze müdürü atanmıştı.

Sonraki yıllarda bu kadro ‘tenkis’ edilmiş olsa da, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay tarafından kadro yeniden tahsis edilmiş, son müze müdürlüğü sınavında boş bulunan bu kadroya bugünlerde atama yapılması beklenmektedir.

İdari yapılanmanın yanı sıra konu ile ilgili geçmişte yaşadığım bir olayı sizlerle paylaşmakta yarar olacağı düşüncesindeyim:

Yıllık iznimi Bayburt’ta geçirdiğim günlerde, kendiside benim gibi Bayburt dışında yaşayan ve kendisini “has Bayburtlu” olarak tanıtan heyecanlı bir büyüğümün, Mimar Erol Ersoy’un tatlı bir koşuşturmasına tanık olmuştum.

Bayburt Öğretmenevi zemin katında, Bayburt ve Anadolu’nun değişik bölgelerinden derlenmiş halı, kilim ve benzeri etnoğrafik malzemeler ile dokuma tezgahlarından oluşan sergiyi bana heyecanla gezdirmişti. Kendisine ve ailesine ait bu özel koleksiyonda yaklaşık 200 adet eser vardı. (Koleksiyonda, aile büyüklerine ait kemer, takı ve benzeri eserlerde mevcuttu.)

İşte bana o eserleri göstererek şöyle demişti: “Bunları ta İzmir’den buraya taşıdım, sergilenmesini istiyorum…”

Bu bir anlamda teklifti. Bu konuda bir şeyler yapmalıydım. Bir hafta Bayburt Öğretmenevi’ne hapsoldum. Aslında hapsedilmiştim. Tüm eserlerin fotoğraflarını çekip, slayt haline getirdim. O dönemde görev yaptığım Bergama’ya döndüğümde, İzmir’den Mimar Erol Ersoy’dan bir davet aldım ve zaman kaybetmeden İzmir’e gittim.

İzmir’deki bir apartmanın en üst katında, 2 daireye doldurulmuş diğer koleksiyonu görünce çok şaşırmıştım. Üstelik, Mimar Erol Ersoy, Bayburt’ta resimlediğim tüm eserleri de tekrar İzmir’e getirmek zorunda kaldığını söylemişti. Sıkıntısından ve ruh halinden geçerli bir nedeni olduğunu çok iyi anlamıştım ama Erol Ersoy “o nedeni” açıklamamıştı!

***

Aradan uzun zaman geçmişti.
Bir akşam telefonum çaldı.
Arayan İzmir’den Mimar Erol Ersoy’du.

Bayburt Postası’nda ki yazımı okumuş, yeniden heyecanlanmıştı.
İster istemez bende heyecanlandım.

“- Kekeç ne yapabiliriz? Kavalalılar Konağı’nı etnoğrafya müzesi olarak düzenleyebilir miyiz? Bu konuda ne gerekirse yapalım…”

***

Bu değerli ve “has Bayburtlu” hemşerimizin Mimar olması, Kavalılar Konağı’nın eksiklerini bilmesi açısından büyük bir avantajdı.

“Kavalılar Konağı” restorasyonunun eksik olduğunu ve özellikle iç mekanlardaki olumsuzlukları çok iyi bilen biri olarak, istenirse bu eksikleri de gidererek düzenleyebileceğini söyledi.

Ayrıca; oluşturulacak müzeye taşıyacağı koleksiyonun sadece Bayburt’a ait olmadığını, bu nedenle Anadolu’nun değişik bölgelerinden edinilmiş eserler topluluğu olmasının sorun olup olmayacağını sordu!

Aslında, bu sorunun en iyi cevabı “zenginlik zenginliktir” ama yine de kanunlara göre belirtmekte fayda vardır:
 
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunun “taşınır kültür ve tabiat varlıklarını” tanımlayan 23. maddesinin alt paragrafı şöyle der:

“Halkın sosyal hayatını yansıtan insan yapısı araç ve gereçler dahil bilim, din ve mihaniki sanatlarla ilgili etnoğrafik nitelikteki kültür varlıkları…”

Yani, kanun koyucu burada bölge ve kent ayrımı yapmamıştır. Bunun dışında Anadolu arkeoloji ve etnoğrafyasında bir kültür birliği vardır. Bu nedenle “Kavalılar Konağı” bir etnoğrafya müzesi olarak düzenlenip sergilenecekse böyle bir ayrıma gerek olmadığı gibi sorunda yaratmayacağı kanaatindeydim.

Örnek vermek gerekirse Bergama Müzesi hem arkeoloji hem de etnoğrafyayı bir arada barındırmaktadır. Etnoğrafya seksiyonunda Kars’dan Edirne’ye kadar her bölgeden eser ve malzeme vardır. Kocaeli Saatçi Konağı, İzmir Etnoğrafya Müzesi, Samsun Müzesi ve benzerleri gibi bu örnekler çoğaltılabilir.

***

Şimdi gelelim nihayete: Burada bizlere ve yetkililere düşen görev Mimar Erol Ersoy’un bu heyecanlı ve yapıcı yaklaşımına destek vermek olacaktır.

Tüm bu heyecanı ve isteğini oluşturma noktasında, hiç bir maddi karşılık beklemeyen ve bu konuda kendine görev adleden Mimar Erol Ersoy’un bu dileğini buradan herkesle paylaşmak istedim.

Bayburt’ta bir çok hayırlı hizmete imzasını atan Ersoy ailesini ve o ailenin büyüğü olan Rahmetli H. Niyazi Ersoy’un Bayburt’a olan sevgisi ve hizmetlerini yıllarca Bayburt Postası sayfalarından takip ettik.

Yeni bir Ersoy hizmeti için, görüşmeleri, yazışmaları sıklaştırmak gerek. H. Niyazi Ersoy’un adının da anılacağı “Kavalılar Konağı”nın yeni ve olası özel halini hayalden öteye geçirmek için neyi bekliyoruz?

Bu vesileyle ile tüm hemşerilerimin yeni yılı kutlarım.