Dede Korkut Şölenleri sebebiyle Bayburt’ta bulunduğum sırada, dostumuz Veysel Gider ile beraber olma fırsatı buldum. Arşivinden ve hafızasından, sohbetlerimiz sırasında hayli istifade ettim.
Dursun Üçeş, kemânî ve hânende Zakir Peksert’in kardeşidir. Ben onu, sünnet düğünümüzde tanımıştım. Zakir Peksert hasta olduğu için gelememiş, Remzi Çağıldak'a Dursun Üçeş kemanıyla eşlik etmişti.
Dursun Üçeş’in bir Hüzzam şarkısının sadece bir kıtası Veysel Gider’in hafızasındaydı. O da annesinden duymuş. İnşallah, dostumuz gerisini hatırlar da Bayburt kayıp bir şarkısına kavuşur.
Trabzon sefa yurdu,
Vurdu aklıma vurdu,
Şu Bayburt’un kızları
Yüreğime dert oldu.
Hop yallah yallah,
Beyaz Mendil salla.
Yukarıda da söylediğim gibi şarkı Hüzzam makamında. Usûlü 'yürük aksak.' İstanbul folklorunda bulunan “Arabaya taş koydum a canım” veyahut “Düriyenin güğümleri kalaylı ah kalaylı” türküleri ayarında hareketli ve şuh edâlı. Eğer bestelendiği zaman, sahibi gibi Bayburt sınırları dışına çıkabilseydi, dillere düşecek, plâkçı baronlarının dikkatini çekecek ve zamanın solistleri programlarına alacaklardı.
Eğer böyle olsaydı, bizler de, “Bestekâr udîmiz Dursun Üçeş” diye öğünecektik. Ama böyle olmadı. Dursun Üçeş, Aslan Dağı’nı ve Soğanlı’yı aşamadı! Babası Emin Fevkî Efendi’yi bile kaç Bayburtlu tanıyor? Düşünürüm.
Bu Hüzzam şarkı bize başka ipuçları da veriyor. Dursun Üçeş, aynı zamanda şarkılarına güfte yazabilen bir şairdir. Yaptığım araştırmalara göre, ne bir defteri kalmış, ne de notaları. Onunla beraber olan hafızalar da kaybolunca, unutulmuşluğun karanlığına gömülmüş. Kim bilir çalgıları ne oldu? Yine de bu yazımı okuyanların bir şeyler hatırlayabileceğini ümit ediyorum.
Hüzzam şarkının bir özelliği de çok tabiî bir akıcılığa sahip oluşudur. Mûsikî dilinde rahat ve akıcı eserlerin karakterini “Sehl-i müntenî” tâbiriyle ifade ederiz. Bu şarkı bu bakımdan da kusursuzdur. Eğer bu şarkının müteakip güfteleri bulunamazsa, iki veya üç kıta yazarak kısmen tamamlamak niyetindeyim.
Dursun amcamızın bir özelliği de gittiği her yerde bir şarkı bestelermiş. Böyle bestekârlara ‘velût’ deriz. Yani çok verimli…
Ağustos 2012