Dondurma Ülkesi, Gazetecilik Oyunu ve Ağır Hasta…

Abone Ol
Ceylan Koryürek’in Kora Yayınları arasından çıkan “Dondurma Ülkesi” adlı çocuk kitabını okudum. “Dondurma Ülkesi” ve Altın Ekmek Kasabası” adlı iki öykü var 59 sayfalık bu kitabın içinde bir de “Tohum” adlı bir masal.
Ceylan Hanım’ın öykülerinde de gerçeküstü ögeler var, bu ögeler; çocuklara renkli, uzamlı, derinlikli, umutlu düşler kurdurabilecek özellik ve içerikte. Dondurma Ülkesi adlı öykünün Kanada’da geçmesi de ayrı bir artı özellik bence, ülkeleri çocuklara merak ettirecek öyküler mutlaka gerekli…

Ve Ceylan Koryürek, doğayla içli dışlı ediyor çocukları, dost ediyor, imgeli tanışlıklar kuruyor.

Tohum adlı masaldan söz edelim son olarak. Tohum güçlüklerden geliyor, misyonla geliyor, toprağını arıyor. Buluncaya dek, emin ellerde olmak istiyor. Ama bu hiç kolay değil, onun da bir serüveni oluyor tehlikelerle dolu. Yazarımız tohumu bu tehlikelere atıyor ama sonunda toprağıyla buluşturuyor ve okuruna oh çektiriyor bence, tohumla toprağın buluşması tansık oluyor ki bu da sevinç ve umut doğuruyor.

Bu kitabı alın, siz de okuyun, çocuklarınıza da okutun.

Tanıtacağım ikinci kitap da bir çocuk öyküleri kitabı. Yazarı Saniye Mete. Adı: “Gazetecilik Oyunu”… Kora Yayınlarından çıkmış ve 62 sayfa. Bu kitapta 8 öykü var. Bu öyküler aslında çocuklara yaptırılmış birer gazetecilik ve edebiyat deneyimi. Çocuklar gördüklerini bir gazeteci duyarlığı, dikkati, sorgulamacılığı ve gördüklerinden bir öykü çıkarabilme yetenekleri ile aktarıyorlar.

Yazarımız Ardahan Damal doğumlu. Bu olgu öykülere de yansıyor, çocukları Damal’da her yıl Haziran-Temmuz aylarında o dağa düşen Atatürk siluetine götürüyor sözgelimi. O heyecan ve büyüklüğü gösterip yaşatıyor. Horoz ve Kavgayı Durduran Çocuklar adlı öykülerde horoz ve it boğuşu yüzünden kavga eden köylülerin, saf köylü kurnazlıkları, düşüncesizlikleri, gelgelelim tüm bunlara karşın hemen açığa çıkıveren iyilikseverlikleri, içtenlikleri çıkıyor ortaya.

Yazarımız çocukların dünyaya bakışlarını önemli buluyor ve onlardan çok şey öğrendiğini belirtiyor.

Hadi okuyalım bu öyküleri biz de öğrenelim, çocuklarımız da okuyup kendilerini bulsunlar.

Evet, her iki bayan yazarımızı da kutluyorum. Ve Kora Yayınevini de… Kitapların kapakları albenili, anlamlı ve pırıl pırıl baskılı, çocuklar bayılacaklar…

Çocuk öykülerinden söz ettim, Fazıl Hüsnü Dağlarca ustanın “Ağır Hasta” şiiri bir ısrarlı çağrışımla geldi yanıma, beni de yaz diyerek. Yazmam mı? Hadi buyurun okuyalım, onunla bitirelim:

Üfleme bana anneciğim korkuyorum
Dua edip edip, geceleri.
Hastayım ama ne kadar güzel
Gidiyor yüzer gibi, vücudumun bir yeri.

Niçin böyle örtmüşler üstümü
Çok muntazam, ki bana hüzün verir.
Ağarırken uzak rüzgarlar içinde
Oyuncaklar gibi şehir.

Gözlerim örtük fakat yüzümle görüyorum
Ağlıyorsun, nur gibi.
Beraber duyuyoruz yavaş ve tenha
Duvardaki resimlerle, nasibi.

Anneciğim, büyüyorum ben şimdi,
Büyüyor göllerde kamış.
Fakat değnekten atım nerde
Kardeşim su versin ona, susamış.