Dede Korkut Buyruğu ve Biçemince Taşlama

Abone Ol


Kervanları vardı ipek yollarında; yükte hafif pahada ağır. Kervansarayları vardı, taşı yerinde ağır, bezirgânbaşlarına kapu hakları hafif; öykü öykü, türkü türkü, tel tel söylenceleri…

Nadide ve değerli ile bolluk ve bereket yan yana. Hüsn-ü Hatt’tı özgüvenleri yüzlerinde ve gözlerinde… Özverileri dillere destan…

Oturmuşum “Parasın Ulu Bayburt Hisarı”nın en yüksek burcuna. Bir Çoruh’a bakmaktayım, bir Duduzar Tepe’de bir Türk Mührü gibi yatan Dedem Korkut’un yiğidi Bamsı
Beyrek
’in gömütüne.

Mısralar geliyor dilime:

Şu makat başında oya ve nakış
Şu pınar başında ehramlı bakış
Şu tandır başında bilmece yarış

          Masallı, meselli, nükteli şehir
          Haritada ufak noktalı şehir


Şimdi Masat Vadisine Dedem Korkut’a gideceğim. Söz güreştireceğiz, söz verdi bana. O diyecek ki: “Yazılmayanı, kazılmayanı, çizilmeyeni yok bil. Sınanmayanı, haklı-haksız kınanmayanı, taş gibi dayanmayanı, gönül gibi inanmayanı yine yok bil”

Ben şiirime devam edeceğim:

Sünür’de medrese bilim otağı
Loru’da kol başı yakmış çerağı
Şehit Osman, Genç Osman’ın sorağı

          Alperen, Akıncı, Akkoyun şehir
          Tanrı dostlarıyla kol boyun şehir


Birden kızacak bana “Bırak bunları” diyecek “Bırak da tutarsızlıkları, boşboğazlıkları, kandırmacaları, tilki kurnazlıklarını, hinlikleri dola diline! Densizlere, çapsızlara, şirretlere vur! Günceli yakala!”

Anladım Dedem Korkut anladım. Bildim kimleri kastettiğini. Söyleyeyim de gör:

Tutsak eylemiş tutku seni
Hırsa dönmüş hevesin
Düzün terse
Kamçı vurmaktasın gemsiz ve eğersiz at’a
Ölümüne sürmektesin kıldan ince Sırat’a.
Ah deyip yorulman yok
Vah deyip burulman yok
Oh deyip durulman yok
Ak alınlar ve akça yüzlere bakıp kızarman yok
Bozum bozum bozulduğunda bozarman yok
Laf ebesi siyaset cambazından kanaat önderin çok

Fuzâlî şagil’sin cami kürsülerinde
Ak sarığından utan da ak sayfaların olsun
Öz malından Türkmen il’de boynu bükük şehit yetimlerine ver de
Bir katre sevabın olsun.

Biz Bayındır Han İli’ni bayındır etmeye uğraşırken
Sen çürük söylemekte, büyük söylemektesin
Bayat söylem ve yaklaşımlarından
Gına geldi apaydınlara
Bilesin

Safsatandan
Yol bozuk safsatandan
Safında olan saflar
Habersiz saf satandan

Sıçrayıp sırıklara keyfetme
Şom ağızlı pirine söyletme
Asılsız istihareye yatıp da darı ambarına meyletme.
Haram bina berk olmaz
Töresizler mert olmaz
Doğu hilebazlığının yan ürünü
Batı çıkarcılığının bir türevisin
Akledemezsin nakilcisin, kopyacısın, şabloncusun.

Belasını arayan gaflı mahlûk
Yüzümde giz görürdün, gözle baktın falıma,
Övgülerle dadandın iyi niyet balıma,
Sonra tekerin düze, mayansa yüze çıktı,
Şimdi taş atmaktasın kitaptan balbalıma.


Yüzü güldü Dedem Korkut’un… “Al şu kolca Kopuzumu otur hele postumda, Kadir Tanrı seni namerde muhtaç etmesin” diyerek uçup gitti Ulu Bayburt Hisarı’na doğru… Bir daha ne zaman buluşuruz, bir o bilir, bir de Görklü Tanrı…