Dar ayağa gelin dar ayağa…

Abone Ol
Eline saz alıp azıcık tıngırtadan, yüzyıllar içinde denile denile yalama olmuş ayak ve uyaklarla eski söylemleri yineleyebilenler, âşık yani halk ozanı sanılıyor günümüzde.

Bunlar topluma bir şey veremiyorlar, kentli ve kültürlü genç nesilden ise yıldızlar kadar uzaktalar…

Koşma tarzı dışında diğer nazım biçimlerinden bihaberler, koşmanın da yalnızca düz olanını becerebiliyorlar.

Fakat buna karşın, yerel ve ulusal ölçekte yayın yapan bazı televizyonlar bunlara program yaptırıp, köyünden kopup kentlere doluşmuş gelgelelim daha kentli olamamış kitleleri avundurma ve bu yolla reyting sağlamaya çalışıyorlar.

Buna çok üzülüyorum. Halk ozanlığı daha nitelikli hâle getirilebilir ve işte o zaman gerçek işlevine ve tarihi misyonuna ulaşabilir.

Nasıl mı? Öncelikle, geçmiş kültürü öğrenip içselleştirerek.

Somutlaştırayım bu dediğimi. Bakınız bir “Dar Ayak” uygulaması vardır âşıklık geleneğimizde. Âşıklar, deyişme ve karşılaşmalarında birbirlerini zora sokmak için “dar ayağa” dökerlerdi işi. Bugün bunu yapacak doğru dürüst âşığımız yok. Oysa çok değil 60-70 yıl önce PosofluMüdâmî ile YusufelliHuzûrî, bunun en güzel örneğini veriyorlardı.

Evet, “Tekellüm” adı verilen o karşılaşmayı sunarsak ne demek istediğimiz daha net anlaşılacak. Hadi buyurunuz:

Huzûrî 
Hâtırıma düştü eski bir sanat
Bâr’da, ber’de, bir’de, bor’dama’nâ var
İşitmeyenler der, bu nasıl hikmet
Târ’da, ter’de, tîr’de, tor’dama’nâ var
Müdâmî 
Eski tekellümü eylediniz yâd
Çâr’da, çer’de, çîr’de, çur’dama’nâ var
Çer derttir, çîr sudur, çur da sermaye
Zâr’da, zer’de, zîr’dezûr’dama’nâ var
Huzûrî
Sözlerimi bir idem netice
Yığıldı meclise çok kadri yüce
Dâr yapıdır, der kapıdır, dir Türkçe
Dâr’da, der’de, dir’de, dûr’dama’nâ var
Müdâmî
Yeni bir tekellüm yâdıma geldi
Kâr’da, ker’de, kir’de, kür’dema’nâ var
Nazar kıl aşk ile bak bünyadıma
Har’da, her’de, hır’da, hor’dama’nâ var
Huzûrî
Herkes kulak versin bu bir sanattır
Hiç işitilmeyen eski sohbettir
Zâr ağlamak, zûr yalandır, zir alttır
Zâr’da, zer’de, zîr’de, zûr’dama’nâ var 
Müdâmî
Herkes kulak versin bu bir sanattır
Dinleyen ahbaba latife hoştur
Sar kuştur, sır gizli, ser dahi baştır
Sar’da, ser’de, sır’da, sûr’dama’nâ var

Huzûrî
Hakikat arşına başını değdir
Muhabbet lezzeti her şeyden yeğdir
Mâr yılandır, mûr karınca, mîrbeğdir
Mâr’da, mer’de, mîr^de, mûr’dama’nâ var
Müdâmî
Görmemişler mala sarılır kıvrak
Düşünmez sonumuz olacak toprak
Par ciladır, per kanattır, pur yaprak
Par’da, per’de, pir’de, pur’dama’nâ var
Huzûrî
Huzûrî söz söyle iktidarınca
Ehl-i kemal çoktur arşa varınca
Mâr yılandır, mîrbeğdir, mûr karınca
Mâr’da, mer’de, mîr’de, mûr’dama’nâ var
Müdâmî
Müdâmavn-i Hakla çekme hacâlet
Mürşidin, üstadın eyle ziyaret
Ker merkep, kir pislik, kâr da ticaret
Kâr’da, ker’de, kir’de, kür’dema’nâ var
O ki girdik “dar ayağa” üç dörtlük de bizi diyelim bunların üstüne ve onunla söze yekûn vuralım:

Bu da bizden olsun tuz’u biberi
Tuz’da, tez’de, toz’da, tiz’dema’nâ var
Sözcükle oynarız öteden beri
Söz’de, saz’da, sez’de, siz’dema’nâ var

Gaz maddenin üç hâlinden biridir
Göz insanın kaç hâlinden biridir
Giz içimin suç hâlinden biridir
Gez’de, göz’de, gaz’da, giz’dema’nâ var

Uzun yorumların özetiyim ben
Aşkın acıların lezzetiyim ben
Düşünce yurdunun gurbetiyim ben
Yor’da, yer’da, yır’da, yâr’dama’nâ var