Damarlardaki asil kan nedir, ırkçı mıdır Atatürk ve hars ile hissile Türklük

Abone Ol
Hayır ırkçı değildir Atatürk? Gençliğe hitabesindeki o tümceyi, özellikle de dinci çevreler ırkçılığına örnek gösterip eleştirirler, hatta alay da ederler. “Türk kanı, Arap kanı, Rus kanı başka mı? Kan kandır, üstelik kan necistir…”
Pekiii…. Atatürk gibi akıl dolu bir insan neden böyle der, işi kan’a, damara döker?

Bunu anlamak için Atatürk’ün Türk anlayışına, millet anlayışına bakacağız. “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” diyen bir insan, nasıl kan esaslı bir tanım ve anlayış geliştirebilir? Mutlaka bu işin içinde bir mecaz ve simgeleştirme vardır diye düşünmek, kuşkulanmak, akıl yürütmek gerekir.

Birçok öge ve kavram vardır Atatürk’ün bu tanımında….

“Türkiye Halkı” ve “Türk Milleti” diye iki kavram kullanıyor burada Atatürk. “Türk halkı” değil, Türkiye halkı diyor, nedeni var bunun. Türkiye Büyük Millet Meclisini oluşturan, tam bağımsızlık istencini cihana haykıran, Kurtuluş Savaşını yaparak ülkeyi düşmandan temizleyen, Osmanlı İmparatorluğunun ad, rejim, sistem ve kurum olarak devamını reddederek, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına karar veren bir halk (ülkede yaşayanların o günkü matematiksel toplamı) vardı o gün. Bu halk –ağırlık Türkler de olmakla birlikte- çeşitli etnik unsurlardan oluşuyordu. İşte Atatürk, hangi kökenden gelirse gelsin, Cumhuriyeti kuran bu Türkiye halkına, “Türk Milleti” deneceğini bildiriyor.

Yani bu bileşime “aslî unsur” olan Türk’ün adı verilecek. Türk dili bu bileşimin dili olacak,  Türk’ün tarihi de ortak tarihi… Özer Ozankaya’nın deyimiyle “Çoğunluğun adı adımız, çoğunluğun dili dilimiz” olacak. “Türk’üm” demek yeterli olacak. “Ne mutlu Türk’üm diyene!” özdeyişinin esprisi bu.

Ve milletleşme süreci, Türk dili ve Türk tarihi üzerine bina edilecek. Atatürk işte bunun için Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’nu kurmuş, mirasından önemli bir hisseyi bu kurumlara bağışlamıştır.

Adnan Binyazar şunları yazıyor bu bağlamda:

“Ulusal dil, ulusal kültür, ulusal duygu, ulusal düşünce sözleri Atatürk’ün dilinden düşmemiştir. Bu düzeye gelmişsek, kuşkusuz onun vurguladığı bu kavramların etkisi çok büyüktür vardığımız bu sonuçta. Örneğin Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi, Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu göstermelik birer kurum değil, ulusal duyguyu, ulusal kültürü, ulusal sanatı ortaya çıkaracak bilimsel yuvalardır. Ulusal düşüncenin doğması da böyle kuruluşlarca gerçekleştirilmiştir.”

Demek ki Atatürk milletleşme sürecini iki damara bağlıyor: Türk tarihi ve Türk dili…

İşte gençliğe hitabedeki damarlar bunlardır, içindeki asil kan da Türk Kültürü ile Türk’ün öyküsü ve ülküsüdür. Kan hayattır derler, Türk işte bunlarla hayat bulacak, bunlarsız kaldığında ölecek, bunlar azaldığında zafiyete düşecektir. Bu böyle anlaşılmalıdır.

Mahmut Esat Bozkurt ve hars ile hissile Türklük…

Büyük Atatürk'ün İktisat ve Adalet Bakanı, ödünsüz bir Atatürk Devrimcisi ve büyük bir Türk Milliyetçisidir O. Türklüğe âşıktır. "Bozkurt" soyadını Atatürk vermiştir O'na. Bu aşkının dışavurumu olan aşağıya aldığım sözlerinden dolayı, günümüzün tüm bölücüleri, özellikle de şeriatçı ve de PKK yanlısı Kürtçüler, ona verip veriştirmektedirler ve ne yazık ki bir avuç gerçek Türklük sevdalısı dışında, kendisine Milliyetçi ya da Devrimci diyen hiç kimse ona sahip çıkacak yürekliliği gösterememektedir.

İşte o sözleri, yeniden okuyalım: "Dost da düşman da bilsin ki, bu memleketin efendisi Türk'tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır; o da hizmetçi olmaktır, köle olmaktır." "Türk haklarından istifade edebilmek için Türklüğü benimsemek, Türk harsını kabul etmek, Türklüğü duymak, Türk menfaatlerini kendi menfaati yapmak, ona hürmet etmek, Türk'üm demek, Türklüğü harsile, hissile kabul etmek lâzımdır. Bunları samimiyetle benimseyenleri, yapanları, Türk sayarız. Kim olursa olsun."

“Türklüğü hars ile hissile kabul etmek”… Hars ile yani kültürel olarak… Hissile yani kendini Türk hissederek… Yani bir kültür ve duygu milliyetçiliği… Mahmut Esat Bozkurt’un ölçütleri bunlar… “Öz Türk” olmak için bunlar yetiyor, yani kimsenin kökü ve kökeni ile işi yok… Öz Türk olmayınca, hars ile hissile bu milletin bir parçası olamıyorsun, işte o zaman da şimdiki gibi etnik sorunlar çıkıyor. Haa bütün bunlar, kökünü ve anadilini inkâr etmeni gerektirmiyor bizce. Yalnızca bir bütünden olmak için hars ve his gerek… Ve o bütün asla parçalanmamalı…

Kemalist tutum ve konum budur!