Bireysel sorumluluk, salt kişinin kendisine yöneliktir. Olumlu ya da olumsuz sonuçları bireyin kendisini ilgilendirir, kendisini etkiler.
Toplumsal sorumluluk ise bireyin kendisine, daha çok da topluma yöneliktir. Olumlu ya da olumsuz sonuçlarının kendisini ilgilendirip etkilemesinden çok toplumu ilgilendirir, etkiler.
Bireysel sorumluluklarımızdan kaçınmaya –tartışılabilir ama- hakkımız olabilir. “Kendim ettim, kendim buldum” anlayışına uyma aymazlığını gösterenler elbette kişisel sorumluluklarını görmezden gelebilir, öteleyebilir.
Öteleyebilir de bunun bir sınırı var: Oluşacak sorunlar salt kendini değil, toplumu da etkiliyorsa işte o zaman toplumsal sorumluluk öne çıkar ki onu öteleme, görmezden gelme hakkımız olamaz, olmamalıdır.
COVID-19 tüm insanlığı etkiliyor. Her gün on binlerce insan virüsle tanışıyor. Binlerce insan ölüyor. Dünya, bu virüsün etkisini, zararlarını yok etme çabasında. Bilim insanları, bu zararlının oluşturduğu sorunları giderecek aşı/ilaç arayışına odaklanmış. Elbette bir olumlu sonuca ulaşılacak.
Ulaşılacak da, ne zaman?
O zamana kadar ne yapılacak; el kol bağlı beklenecek mi?
Bize düşen, Devletin Bilim Kurulu’nun aldığı kararlara olduğu gibi uymak! Başka bir yolu yok. Bu kuralları canımızın istediği gibi yorumlama hakkımız da yok.
Neden hakkımız yok, çünkü sorumsuz davranışlarımız salt kendimizi değil, yakın çevremizi, yakın çevremizi olduğu kadar yaşadığımız mahallenin, kentin yaşayanlarını da olumsuz olarak etkileyeceği kesin.
Bizden istenen, çok kolay uygulanabilecek iki/üç şey var: Temizliğe –özellikle de el temizliğine- özen göstermek; yakın temastan kaçınmak; sokağa çıkması kesinlikle yasaklananların konutlarından çıkmaması… Aslında zorunluluk yoksa hiç kimsenin evinden çıkmaması…
Bu istenenlere uymak çok mu zor! Uymayanların yakın çevresine verdiği zararların ölümcül sonuçlar doğurabileceğini düşünmezler mi? Bu tür bulaşımlarda ailemize, komşularımıza, yerdeşlerimize verecekleri zararları hiç mi akıllarına getirmezler? Yaşantısını salt kaderciliğe bağlayarak yürütmek, akılcı bir davranış olur mu?
COVID-19 ülkemizde hızla yayılıp, ölümcüllüğünü arttırıyorsa, bunun iki nedeni var: Bireysel ve toplumsal sorumluluğunu yerine getirmeyenler ve zamanında ve gerektiği kadar önlem almayanlar...
Şimdi, sorumluluklarımızın anımsatılıp, yönlendirilmesi gereken günlerdeyiz... Elbette gelecekte zamanında ve gerektiği kadar önlem almayanlar da sorgulanacaktır. Şimdi bunun zamanı değil. Çünkü zaman, güçlü olma, birlikte olma zamanı.
Toplumsal sorumluluk ise bireyin kendisine, daha çok da topluma yöneliktir. Olumlu ya da olumsuz sonuçlarının kendisini ilgilendirip etkilemesinden çok toplumu ilgilendirir, etkiler.
Bireysel sorumluluklarımızdan kaçınmaya –tartışılabilir ama- hakkımız olabilir. “Kendim ettim, kendim buldum” anlayışına uyma aymazlığını gösterenler elbette kişisel sorumluluklarını görmezden gelebilir, öteleyebilir.
Öteleyebilir de bunun bir sınırı var: Oluşacak sorunlar salt kendini değil, toplumu da etkiliyorsa işte o zaman toplumsal sorumluluk öne çıkar ki onu öteleme, görmezden gelme hakkımız olamaz, olmamalıdır.
COVID-19 tüm insanlığı etkiliyor. Her gün on binlerce insan virüsle tanışıyor. Binlerce insan ölüyor. Dünya, bu virüsün etkisini, zararlarını yok etme çabasında. Bilim insanları, bu zararlının oluşturduğu sorunları giderecek aşı/ilaç arayışına odaklanmış. Elbette bir olumlu sonuca ulaşılacak.
Ulaşılacak da, ne zaman?
O zamana kadar ne yapılacak; el kol bağlı beklenecek mi?
Bize düşen, Devletin Bilim Kurulu’nun aldığı kararlara olduğu gibi uymak! Başka bir yolu yok. Bu kuralları canımızın istediği gibi yorumlama hakkımız da yok.
Neden hakkımız yok, çünkü sorumsuz davranışlarımız salt kendimizi değil, yakın çevremizi, yakın çevremizi olduğu kadar yaşadığımız mahallenin, kentin yaşayanlarını da olumsuz olarak etkileyeceği kesin.
Bizden istenen, çok kolay uygulanabilecek iki/üç şey var: Temizliğe –özellikle de el temizliğine- özen göstermek; yakın temastan kaçınmak; sokağa çıkması kesinlikle yasaklananların konutlarından çıkmaması… Aslında zorunluluk yoksa hiç kimsenin evinden çıkmaması…
Bu istenenlere uymak çok mu zor! Uymayanların yakın çevresine verdiği zararların ölümcül sonuçlar doğurabileceğini düşünmezler mi? Bu tür bulaşımlarda ailemize, komşularımıza, yerdeşlerimize verecekleri zararları hiç mi akıllarına getirmezler? Yaşantısını salt kaderciliğe bağlayarak yürütmek, akılcı bir davranış olur mu?
COVID-19 ülkemizde hızla yayılıp, ölümcüllüğünü arttırıyorsa, bunun iki nedeni var: Bireysel ve toplumsal sorumluluğunu yerine getirmeyenler ve zamanında ve gerektiği kadar önlem almayanlar...
Şimdi, sorumluluklarımızın anımsatılıp, yönlendirilmesi gereken günlerdeyiz... Elbette gelecekte zamanında ve gerektiği kadar önlem almayanlar da sorgulanacaktır. Şimdi bunun zamanı değil. Çünkü zaman, güçlü olma, birlikte olma zamanı.