Olacağı buydu… Yıllardır ağır bir terörle yaşayan; özel timler, korucular saklayan, ağır silahlarla haşır neşir bir sürü insanı olan; kanunlarında idam cezası olmamasına rağmen her gün bir çok insanı birileri tarafından idam edilen ülkemiz sakinlerinin psikolojileri geri dönüşümü zor bir şekilde bozulmaya başladı. İnsanlar en yakınlarına dahi çoğu zaman “kök kurutma karabasanları görür, hatta bu insanlık ve akıl dışı karabasanları uygulamaya koyar” oldu.
Bu duruma “insanî zaafların veya ekonomik krizin etkisi nedir” diye düşünürken, şehrimizin son yıllarda hiç de iyiye gitmeyen ekonomik durumu aklıma geliyor. 1989’larda yine göçün körüklediği karamsarlığı, zamanın Başbakanının Bayburt’u vilayet etmesi iyimserliğe çevirmişti.
Bugün özellikle esnafın sıkıntıları ve icra durumlarını göz önünde bulundurmak şartıyla, aynı karamsarlığa büründüğümüzü söylersek abartmış olmayız. 60’lı yılların Bayburt türküsünde yer alan “tam yüz bin nüfus” ibaresi, artık yetmiş binlere düşmüş, icra takipleri rekor düzeye çıkmıştır.
İşte bu sıkıntılı atmosferi, ancak Bayburt Üniversitesi dağıtabilir. Bayburt Üniversitesi bu anlamda bir ümit ışığı olmuştur.
Bayburt’ta az sayıdaki sivil toplum kuruluşlarından olan bir derneğimiz, gerçekleştirdiği Çoruh konulu proje ve seçtikleri slogan ile çok mânâlı bir işe imza attılar. (Bu kelimeyi üzerindeki iki şapkayla tanımıştım: mana!)
Projenin sloganı “Çoruk yoksa turizm yok, tarım yok, bereket yok.”
Küresel ısınmanın etkisiyle olsa gerek, yöremizde son üç-dört yıldır kurak geçen Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında, Koruk’un halâ sebzecilik yapılabilen kısımlarında, özellikle bağcıların Çoruh’a ne kadar ihtiyaç duyduklarını bildiğim için bu projeyi önemsiyorum.
Vakit geç olmadan; insanlığı, dünyamızı korumak, tahrip olmayı azaltacak ne iş varsa herkes gücü kadar o işe el atmalıdır. Düşünürün dediği gibi “Karanlığa küfredileceğine bir mum yakılmalı.”
Ağaç yoksa yeşil yoksa yağmur yok, yağmur yoksa Çoruh yok, Çoruh yoksa turizm yok, tarım yok, bereket yok…
Haziran / 2009