Çin’i Mao yarattı desek, doğrudur. Mao olmasaydı, Çin’in bir bölümü Japon, kalanı İngiliz sömürgesi olacaktı, halkı da afyon çekmeye devam edecekti.
Mao, onca nüfusu doyurmanın ve eğitmenin, o denli büyük bir ülkeyi yönetebilmenin yolunun disiplinli bir sosyalizm, Çin’e özgü bir sosyalizm olduğunu görmüştü.
O yolla Çin’i sömürge olmaktan kurtardı, kaynaklarını doğru değerlendirdi, altyapısını ve tarımını öncelikle geliştirdi, ağır sanayi yatırımları yaptı.
Mao 1976 yılında öldü. Çin, iki yıllık bir yeni arayış döneminden sonra 1978 yılında yepyeni bir ekonomik sisteme doğru evrildi, kolayca evrildi. “Sosyal piyasa ekonomisi” de denilen bu sisteme Dr. Öykü Korkmaz “hibrit bir ekonomik model” diyor ve piyasa bağlamında da “piyasa reformu” söylemini kullanıyor.
O ki Öykü Korkmaz’ın adını verdik, yapıtının da adını dememiz gerek. Sayın Korkmaz’ın doktora tezi Asya-Şafak Yayınları tarafından kitap olarak yayımlandı. Uzun bir adı var kitabın: “Çin Ekonomisinin Yapısal Dönüşümü ve İnovasyon Kapsamında Gelişmiş Ülkelere Etkileri.”
Dahası da var: Yabancı sermayeye kapılarını açtı. Özel Ekonomik Bölgeler oluşturdu.
Ve Dünya Ticaret Örgütü üyeliğinin ardından, bir zamanlar ucuz ve kalitesiz ürünleri dünya piyasalarında alay konusu olan Çin’in ihracatının %30’u yüksek teknoloji ürünleri haline geldi bugün. Çin, bütün bu gelişmelerin sonunda, dünyanın 2’inci büyük ekonomik gücü oldu.
Öykü Korkmaz’a göre bu gelişmede İnovasyonun rolü de pek büyük. Çin bugün, küresel inovasyon endeksinde dünyada 12’inci, Asya ve Okyanusya’da 3’üncü ve üst ve orta gelirli ülkeler arasında 1’inci sırada yer alıyor.
İnovasyon ne peki? Kısaca “yenileşim”, OECD’nin Oslo Kılavuzunun tanımına göre ise “Yeni ve önemli ölçüde geliştirilmiş bir ürünün (mal veya hizmet) veya sürecin, yeni bir pazarlama yönteminin veya iş uygulamalarında, işyeri organizasyonda veya dış ilişkilerde yeni bir organizasyonel yöntemin uygulanmasıdır.”
Öykü Hoca, İnovasyon Yöntemleri’ni ayrı bir başlık altında uzun uzadıya anlatıyor bu yapıtında, çok değerli ve önemli ayrıntılar var. İnovasyon sistemleri ve modelleri bağlamında bilimsel bilgiler veriliyor.
Tam burada kalkınma ve büyüme arasındaki ilişkiye ve ayrıma dikkati çekiyor babası ve hocası Prof.Dr Esfender Korkmaz gibi. Evet, büyüme, kalkınma için yaşamsal ve gerekli bir koşul, ancak gelişmeyi garanti edemeyeceği için yeterli bir koşul değil. Nobel ekonomi ödülü sahibi Amartay Sen kalkınmayı şöyle tanımlıyor: “Kalkınma insanların sahip oldukları gerçek özgürlükleri genişletme sürecidir.”
Hah işte bu bağlamda bugünkü Çin’in eksiklikleri var. Çünkü Çin onca ekonomik atılım, değişim ve başarılarına karşın, “özgür olmayan ülkeler” statüsünde yer alıyor. Büyük ölçüde kurallara bağlı, öğrenim yöntemleri ezberciliğe dayanıyor. Bu da İnovasyon bağlamında kısıtlara yol açıyor, kalkınmanın yeterli ölçüde olduğuna ilişkin kuşkular yaratıyor.
Öykü Korkmaz, bu dediklerini daha da ayrıntılamak için İnovasyon bağlamında seçtiği kimi ileri ülkeler hakkında bilgiler de sunuyor. Bunlardan biz de aktarımlar yapalım:
-İsviçre, fert başına GSYH 93 bin dolarla dünyada ilk dört ülke arasında yer alıyor. 2021 yılında AR-GE’ye ayırdığı bütçe 25,5 milyar dolar.
-İsveç’te ulusal ve küresel inovasyon algısı var ve devlet tarafından finanse edilen 5 vakıf var bu alanda.
-Almanya… Bu ülkenin siyasal sisteminde bilim ve teknoloji politikaları yüksek önceliğe sahip.
-ABD… Ar-Ge Kurumları ve eğitime büyük önem.
-İngiltere… Küresel İnovasyon Sisteminde 4’üncü olan bu ülke, 3 trilyon 71 milyar dolarla GSYH’de dünyanın 6’ıncı büyük ekonomisi.
-Hollanda… Burada ekonomiyi yönlendiren dokuz önemli sektör var ve inovasyon da bunlar üzerinden yürüyor. İnovasyon Fuarı var Hollanda’da.
Çin’e dönelim yeniden, Çin günümüzde başta ABD olmak üzere birçok ülke için ekonomik tehdit. Öykü Hoca, Çin’in önümüzdeki yıllarda da ekonomik büyümesini sürdürebileceğini ve dış ticarette etkinliğini koruyabileceğini söylüyor.
Evet 277 sayfalık bir bilimsel araştırmadan biz bu kadarcık özetleyebildik, size fikir vermeye çalıştık. Bu konulara ilgi duyanlar için iyi bir kaynak olduğu kanımızı da ekleyip eski deyimle “söze yekûn vuralım.”