16 Temmuz 1916 yılındaki Bayburt'un içler acısı hali tüm Bayburtluyu kan ağlatırken en duygusal şiirini yazdırmıştır. İstila ordusunun zulmünden kurtulmak isteyen insanlar, yollara düşmüş batıya doğru kaçmaktadır. Ama ne kaçış, bir çift öküzün çektiği kağnı, umut olmuştur. İhtiyarlar, çocuklar, kadınların sesleri kağnının gıcırtısına karışmaktadır. Yolda ölenler bir kaç kişinin gözyaşları arasında kabrine konuluncaya kadar, yolculuk durmakta, sonra çileye devem edilmektedir.
Bu muhacerat, dönüşü düşünülemeyen bir maceraya dönüşmüştür. Bayburt'ta kalanların hali bunlardan iyi değildi. Rus işgali sürerken, Ermeniler pusuya yatmıştı. Yeraltı çeteleri tahribatını sürdürürken Ruslar çekildikten sonra bölgeye nasıl hâkim olacaklarının planlarını yapmakla meşgullerdi.
1917'de Rus ihtilali sonucu Rus askerleri çekilmeye başlayınca meydan Ermenilere kalmıştı. Kesin sonuca varmak için bundan daha iyi fırsat olamazdı. Acımasız katliam başlamıştı.
Bu kısmı dizinin dibinde oturup hikâyesini dinlediğim Kıymet Ninenin ağzından size aktarmak istiyorum. (Kıymet Nine 20 Şubat 1918'de Şehit edilen Belediye Başkanı Hafız Süleyman efendi'nin hanımıdır.)
Oğul yine yaralarımı depreştiriyorsun diye konuya girmek istemez, bir başlayınca da kendini o günün heyecanına kaptırıp koy verirdi:
O gece Milehi: (Karşı geçit köyünden Rıdvan bey'le kızı bizde misafirdi.) Ermeniler bizlerin bir araya gelmesinden kuşkulandıkları için yatılı uzun misafirlikleri yasaklamışlardı. Her kapı çalınışta arama yaparlar korkusuyla kendilerini merekte saklardım.
Yatsı namazlarını kılmış dertleşiyorduk, kapı çalındı, Hafız ağa ev kıyafetiyle kapıyı açtı, gelen iki silahlı Ermeni askeri mühim bir toplantı olduğunu söyleyerek belediye başkanının toplantıda bulunmasını kumandanlarının istediğini söyleyerek vakit geçirilmeden birlikte gideceklerini söylediler.
Bunu duyan Rıdvan Bey ne pahasına olursa olsun saklandığı yerden çıkarak birlikte gitmek ister. Hava soğuk olduğundan kürkünü istemesi üzerine, götürüp kürkünü giydirdim, iki asker Rıdvan bey'le gittiler.
Biraz sonra Rıdvan Bey telaşla döndü. Benim gitmemi istemiyorlar dedi. Hiç olmazsa Reis Bey kaşkolunu unutmuş onu getireyim dedimse de, biz ona orada kaşkol buluruz hem de kırmızı renginden dediler.
Kıymet Nine o geceyi yaşıyormuşçasına aynı heyecana kapılır. Ya oğul, işte dedenin götürülmesi böyle oldu derdi. Kadın halimizle yapacak bir şeyimiz yoktu, zalimlerin cezasının verilmesi için sabaha kadar ALLAH'A duadan başka. Dualarımızı kabul eden Rabbi âlemin fırsatı, iki kahraman Bayburtluya verdi. Bunlar cephanelikleri ateşe verdiler. Ardından o kâbuslu gecenin sabahı, ordumuz şehre girerek selamete eriştik.
Bu uğurda savaşmış şehit ve gazilerimizi, coşku ile andığımız şükran gününe, 21 Şubatta bir yenisi katılacaktır.
Türk'ün en üstün millet olması, Ordu'su ile kaim olmuş ve Ordu; tarihin en değerli varlığı olabilmek şerefini ancak Türk Milleti'nin bağrından çıktığı zaman kazanabilmiştir.