Sayın Bahçeli’nin teklifi ve Sayın Kılıçtaroğlu’nun kabulü ile ortaya çıkan Cumhurbaşkanlığına Çatı Aday uygulaması iyi oldu. Benim adayım, Prof. Dr. Mehmet Haberal idi ve yine öyledir.
Sayın Haberal, Atatürk’e ve çizgisine sımsıkı bağlı bir aydın kişi, dünya çapında övüneceğimiz bir bilgin ve buluşçudur. Girişimcilikteki üstün yeteneğini Hacettepe Üniversitesinin kurulmasındaki büyük katkıları ve kurduğu Başkent Üniversitesi ve Hastaneler zinciriyle fazlasıyla ispat etmiştir. Suçunun ne olduğunu bir türlü kendisi ve davayı takip edenler de öğrenememiştir. Ama 4 yıl 4 ayını ağır şartlar altında tutukevinde geçirmiş; asla yılgınlığa kapılmadan, çıkar çıkmazda ilk iş olarak, Üniversitesinin inşaat alanını gezmiştir. “Türkçe Dil Bayrağımız” eğitimdeki Türkçü anlayışının en güzel göstergesidir. Çatı aday olmalıydı. Ama olmadı.
Şimdi ben ne yapmalıyım? Adayım gösterilmedi diye küsüp gösterilen aday’a savaş mı açmalıyım? Yoksa bu yeni duruma göre yeniden bir değerlendirme mi yapmalıyım?
Elbette aklım ve vicdanımın sesini dinlemeliyim, değil mi?
Kökten gelen bir MHP’li olarak, kökten gelen bir MHP’linin aday olmasını elbette isterdim. Kökten gelen bir CHP’linin aday olmasını da, yine kökten gelen CHP’lilerin istemesini de tabii bulurum. Bugünkü iktidara karşı olan toplulukların ve kişilerin de kendilerine uygun birisini aday olarak görmek istemeleri de saygıyla karşılanır.
Ancak, partilerinde yetkili yerde bulunan ve olağanüstü hallerde sorumluluk alıp tek başına karar vermeleri beklenilen iki Genel Başkan bir çözüm üzerinde uzlaşmış ve ortaya Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu çıkmıştır. Bu karara da saygılı olmalı değil miyiz?
İlk günlerin düş kırıklığıyla, ortaya çıkan Çatı Adayına karşı, olumsuz konuşmalar yapan ve yazılar yazanlara da saygı duyuyorum. İnançlarının, ülkülerinin, ilkelerinin, görüşlerinin gereğini yapıyorlar. Ancak siyaset, bütün bu değerlerle hayatın gerçekleri arasındaki akılcı yolu bulma sanatıdır.
Şimdi karşımızda iki gerçekçi yol görünüyor: Birinci yol, beğensek de beğenmesek de Ekmeleddin İhsanoğlu’na destek vermektir. İkinci yol, onu kösteklemeye çalışarak AKP’nin adayının yani bugünkü Başbakan’ın ya da onun atayacağı bir kişinin değirmenine su taşımak.
Bu Başbakanı ve onun ardına takılanları Türkiye’yi bütün değerlerinden kopararak dağıtmakta olanlar olarak görüyorum. Dolayısıyla bunlar karşısında çıkacak olanların her başarısı bu ülkeye hizmet olacaktır.
Çatı Aday’ın nasıl çıkarıldığı konusundaki, tümden gelimci komplo iddialarının ciddiyetine inanmıyorum. Sayın Bahçelinin bir süre önce çizdiği iç içe geçmiş iki üçgen çevresinde yaptığı yorumları ve tanımlamayı hatırlarsak, bugünkü Çatı Aday’ın adı konmamış ifadesi olduğunu görürüz. Yani bence teklif Sayın Bahçeliden gitmiş ve Sayın Kılıçdaroğlu’nun Ankara Belediye Başkanlığı seçiminde ortaya çıkan eğilimlerine tam denk gelmiştir. Sonuçta kimden gelirse gelsin iki Genel Başkanın ortak kararı budur.
Adayın kişiliğiyle ilgili bildiklerimi de söylemeliyim. Kültür Bakanı olduğum sırada IRCICA Başkanı olan İhsanoğlu ile yakın çalışmamız oldu ve sık sık görüştük. İstanbul’daki çalışma yerim, onun da çalışma yerinin bulunduğu Yıldız Sarayında idi. Başında bulunduğu kurumu Arapçılığa değil, Türk kültürüne hizmet için kullandığına tanığım. Zaten yapılan çalışmalar ve çıkarılan eserler de ortada.
İhsanoğlu Yozgatlı bir Türk’tür ve asla Arapçı değildir. Tanımlamak gerekirse, Milliyetçi, Mukaddesatçı denilen Türk aydınlarından birisidir.
Kahire’de doğup büyüdüğü doğrudur. Ama söylenildiği gibi El Ezher Üniversitesi mezunu değildir. Mısır El Şems Üniversitesi Fen Bölümü mezunudur. Yani temel eğitimi din değil Fen alanındadır. El Ezher’de de dersler aldığı bilinir. Ama bazılarının sandığı gibi El Ezher bir din kurumu değil; içinde İlahiyat Fakültesi de olan ve her bilim dalında eğitim verilen bir kurumdur. Üstelik bu kurumun kimi Rektörleri dört mezhep bağnazlığını aşan fetvalar vermişlerdir. Ve bu fetvalar Sünni Şii çatışmasının önünde büyük bir engel oluşturmuşlardır.
İhsanoğlu’nun Arapçayı Türkçeden iyi bildiğini yazanlar var. Gerçekten öyle ise Arapçası mükemmel demektir. Çünkü Türkçesinin “Ekmel” olduğunu biliyorum.
Türk şairlerinin şiirlerini Arapçaya çevirmiş. Mehmet Akif’in yanında Tevfik Fikret’in de, Necip Fazıl ile birlikte Nazım Hikmetin de şiirlerini… Buradaki denge ve dikkate de dikkatleri çekmek isterim.
İslam Konferansı Genel Sekreteri olarak Sisi ve Esad karşısındaki yumuşak yaklaşımını eleştirenler var. Ne yapsaydı? RTE gibi onlara savaş mı ilan etseydi. Bu konuda bile Devlet Başkanlığına layık bir dikkat ve donanımı olduğunu ispat etmiştir.
RTE’nin ve sürüklediklerinin, Türkiye’yi sürükledikleri uçurumdan kurtulmak için, şimdi bütün peşin bakışlarımızdan sıyrılarak Çatı Adayına destek verilmelidir, diye düşünüyorum.
Bu konuda MHP Milletvekillerinin ve Sayın Baykal’ın akılcı ve dengeli tutumunu da kutluyorum.
İslam Konferansı Genel Sekreteri olarak Sisi ve Esad karşısındaki yumuşak yaklaşımını eleştirenler var. Ne yapsaydı? RTE gibi onlara savaş mı ilan etseydi. Bu konuda bile Devlet Başkanlığına layık bir dikkat ve donanımı olduğunu ispat etmiştir.
RTE’nin ve sürüklediklerinin, Türkiye’yi sürükledikleri uçurumdan kurtulmak için, şimdi bütün peşin bakışlarımızdan sıyrılarak Çatı Adayına destek verilmelidir, diye düşünüyorum.
Bu konuda MHP Milletvekillerinin ve Sayın Baykal’ın akılcı ve dengeli tutumunu da kutluyorum.