Bozulmamış bir doğa ve doğası bozulmamış bir halk bıraktı Enver Hoca

Abone Ol

Arnavutluk yanlısı bir Partizan Örgütü vardı bir zamanlar. Duyardım medyada, “Yahu şunların zoruna bakın hele, Enver Hoca ve Arnavutluk’u örnek alıyorlar… Enver Hoca ne yapmış ki, Arnavutluk’ta ne var ki?” diye sorardım kendime. Sonra sonra bilgilendim bu konuda. Bilgilendim ya, yine yetersizmiş. Son bir kitap çalışmam dolayısıyla Enver Hoca Sosyalizmini ve ülkesi Arnavutluk’u da incelemem gerekti. İnceleyince de aşağıya aldığım önemli ve değerli bilgilere eriştim. Sizlerle de paylaşıyorum: 

“Arnavutluk’ta halk devriminin önderi ve faşist işgale karşı direnişin lideri olan Enver Hoca 1908 yılında Cirokostra’da doğdu.

1911-12 yıllarında Balkanlarda Osmanlı İmparatorluğuna karşı patlak veren isyanlara Arnavutluk halkı da katıldı. 500 yıllık Osmanlı hegemonyası sona erdi. 1924 yılında reformist burjuva hükümeti kuruldu. Fakat kısa süre sonra, gerici Zogo yönetimi bir hükümet darbesiyle yönetime el koydu ve krallığını ilan etti.

Bu yıllarda, ülkenin çeşitli kentlerinde devrimci uyanışlar baş gösterdi. Özellikle Rusya’da gerçekleşen 1917 Ekim Devrimi sonrası Arnavutluk’ta sosyalizmin prestiji arttı. Komünist gruplar hızla çoğaldı.

Genç Enver, 1930 yılında yüksek öğrenim için Fransa'ya gitti. Burada Fransız Komünist Partisi ile tanıştı, Le Humanité gazetesine yazılar yazdı. Bu süreç aynı zamanda onun uluslararası komünist hareketlerle de bağının geliştiği yıllardı.

1936 yılında ülkeye döndüğünde Fransızca öğretmenliğine başladı. Devrimci çalışmalarını yoğunlaştırdı. Onun hayali, komünist grupları tek bir çizgi etrafında birleştirmek ve Arnavutluk komünist partisini inşa etmekti.

1939 yılında İtalya'nın Arnavutluk işgali gerçekleşti. Enver, öğretmenlikten atıldı. Başkent Tiran’a geçen Enver Hoca, örgütlenme çalışmalarını buradan yönetmeye başladı. Anarşist ve Troçkist etki altındaki komünist oluşumlarla ideolojik tartışmalar yürüttü. ‘Arnavutluk’ta sanayi olmadığı ve burjuvazi gelişmediği için devrimi erteleyen, faaliyetini sadece eğitim çalışmalarıyla sınırlayan’ anlayışları eleştirdi. Bir yandan partinin temellerini atarken bir yandan da Mussolini ordularına karşı ‘ulusal kurtuluş konseyleri’nin kuruluş çalışmalarına katıldı. Silahlı direnişe ve partizan hareketine önderlik etti. Faşist işgale karşı kimi milliyetçi yapıları da içine almak suretiyle ortak mücadele taktiğini öne sürdü. Arnavutluk’ta partizan direnişi hızla büyüyerek devrimci atılıma dönüştü. Hedef, hem faşist işgalden ülkeyi kurtarmak, hem de işbirlikçi Zogo rejimini alaşağı etmekti.

Bu zorlu süreçte kurulan Arnavutluk Komünist Partisi, devrime kadar kongresini yapamadı. Ağır savaş koşullarında bu mümkün olmadı. Enver Hoca önderliğinde halka yol gösteren parti -sonradan adı Arnavutluk emek Partisi (AEP) oldu-, daha çok peş peşe yaptığı konferanslarla kritik hamlelere imza attı. Devrim böylece başarıya ulaştı.

İtalyan askerleri ülkeden kovulduktan sonra, Nazi Alman ordularının işgali başladı. Arnavutluk halkı, bu işgali de başarıyla püskürttü. Peş peşe kurtarılan kentlere başkent Tiran da eklendi. Enver Hoca, 1946 yılında Arnavutluk Halk Cumhuriyeti'nin başkanı seçildi.”(1) 

Enver Hoca’nın sosyalizm anlayışı ve uygulamaları elbette eleştirilebilir. Ancak şu iki gerçek asla tartışılamaz: Hem Faşist ve hem Nazileri, dışarıdan bir yardım almadan yenip ülkesinin bağımsızlığını sağlaması ve bu bağımsızlığı hem kapitalist hem de sosyalist bloka karşı korumuş olması. Bu öyle bir koruma ki, Sovyet Kızılordu birliklerinin 1968 yılında Çekoslovakya'ya girmesi üzerine Enver Hoca, Varşova Paktı’ndan çekildiğini açıklamış, Sovyetler Birliği'nin bu tutumunu sert bir dille kınamış ve ağır suçlamalarda bulunmuştur:

“Sovyet revizyonistlerinin yağma hedeflerine ulaşmak için seçtikleri yol, eskiden çarların ve diğer emperyalistlerin izledikleri yoldur, yani aldatma ve silahlı şiddet yoludur. Rubleler ve tanklar, yalanlar ve şantaj, demagoji ve tehditler el ele vermiştir. Ancak, Kremlin’deki şefler yayılma planlarını ne kadar ilerletirlerse, ülkelerindeki durumları ve peykleriyle olan ilişkileri de o kadar güçleşir, askeri maceracılıkları ne kadar artarsa güçlükleri ve çelişmeleri halletmek için silahlı saldırıya o kadar çok başvururlar. Hayatın yadsınamaz gerçekleri, Partimizin, dönek Sovyet yönetiminin emperyalist niteliğini açıkça teşhir ederken haklı olduğunu ispat etmiştir. Çekoslovakya’nın işgali, Sovyetler Birliği'ndeki yönetici kliğin tümüyle çürüdüğünü ve yozlaştığını gösteren, onların gerçek emperyalist çehresini, halkların hürriyet ve bağımsızlığının yeminli düşmanı olduğunu açığa çıkaran bir örnektir.”

BOZULMAMIŞ DOĞA VE DOĞASI BOZULMAMIŞ BİR HALK BIRAKTI ENVER HOCA

Pekiii Enver Hoca, kapitalizme nasıl bir Arnavutluk bıraktı. Bunu İlber Ortaylı’nın “Eski Dünya Seyahatnamesi” adlı kitabından okuyalım. Kitap 2007 baskılı, yani Arnavutluk’un dışa açılmaya başladığı yıllarda yazılmış.

“Arnavutluk dışa açılacak deniyor; bu dışa açılma şayet yılda birkaç milyon turist, kıyılarda yüzlerce ve binlerce beton blok, ülkenin yüzeyini kaplayacak otoyollar, egzos dumanı, plastik uygarlığının getireceği yüz bin tonluk çöplük demekse, yalnız Arnavutlar değil herkes iki kere düşünmeli. Şehirlerde ve kırlarda kuş seslerini motor gürültüleri bastıracak, şimdilik Arnavutluk’ta en az bulunan nesneler yani plastik torba ve pet şişeler dağlara taşlara yığılacaksa, sokaklardan çöp diye meyve kabuğu, kâğıt, at gübresi yerine, kimyasal atıklar süpürülecekse herkesin ayakkabısının tabanına çiklet yapışacaksa, ülkeye yazık olur. Arnavutluk ülkesi sosyalizmin son mevzii mi bilemem ama, çevre kirliliğine karşı güzel doğanın ve doğası bozulmamış sıcakkanlı bir halkın son kalesi olduğu görülüyor. El değmeyen dağları, göl kıyıları ve arsız turist kovalamayan, ‘efendi’ diye betimleyeceğimiz bir halk. Arnavutluk halkı aslında dünyaya kapalı kalmış da değil. Apollonia harabelerinde Avlohya köylerinden gelen genç bir ziyaretçi grup nefis bir ezgiyi koro halinde terennüm ediyorlar. ‘Bu ne’ diye sorduğumda biri düzgün bir Fransızca ile açıklama yapıyor, beriki İtalyanca konuşuyor. Tirana’da tanıştığım memur ve akademisyenlerin içinde baş altı dili kusursuz   şakıyan polyyglottların sayısı bir hayli fazla. Gitmedikleri ülkeleri dili ve dişiyle tanımak Arnavutlara has marifetler olsa gerek.

Arnavutluk deyince Podgradests’deki tertemiz göl kenarına bloklar dikilmemiş Adriyatik kıyıları, çöplüksüz, pet şişesiz karayolu kenarı, 1950’leri Türkiye’sinde var olup da şimdi bulamadığımız manzaralar akla geliyor. Arnavutluk yeşilin son ülkesi aslında. İşkodra gölü üzerinde sabah sisi salınırken, yeşilin tonu ve dumansız şehirler, bu ülkede çok tipik görünümler. Tirana’nın meydanında top oynayan gençler, çocuk arabası süren ananeler, ortaya çıkan bir körüklü otobüsü, bir beygirin çektiği bir askerin sürdüğü orduya ait arabayı veyahut ağır hantal bir Çin kamyonunu, meydanda da ne işin var, tavrıyla baştan savıyorlar. Küçük çocuklarınızı hangi başkentin ana meydanında oynamaya bırakabilirsiniz? Tirana’da evet.
Arnavutluk’ta ekilebilir arazinin hemen hepsi ekilmiş, ekili olmayan noktalarda Arnavutluk sathını kaplayan ünlü beton koruganlar; Çin seddini andıran bir başka savunma çeşitlemesi. Savunma harcaması işte… Tüketim çok mütevazı düzeyde. Dükkânlarda çok çeşit yok. Ama insanlar ikramcı ve cömert. Birinin elinde bir sepet kiraza gözünüz kaymaya görsün mutlaka ikram ediyorlar. Cana yakın bir halk, her akşam tıklım tıklım dolan Tirana operasından çıkarken, pırpırlı elbiseli üç dört yaşlarındaki bir kız çocuğunun size gülümseyerek bale gösterisi yapması, meydandaki havuzun kenarına kümelenen gençlerin geçen yabancılara dostça ve zekice laf atmaları, yol sorduğunuz insandan kırk yıllık ahbapmış gibi ayrılmanız, size Balkanlar’da ama Balkanların en kibar halkı arasında olduğunuzu hatırlatıyor. Sağda solda rastladığınız bir milletvekili, bir eski elçi mütevazı koşullar içinde. Diğer sosyalist ülkelerin aksine, Arnavutluk’ta büyük gelir farkları gerçekten yok. Parti bürokratlarının çocuklarının doldurduğu dansing, restoran vs. yok.

Arnavutluk; başkenti, taşra kentleri ve köyleriyle bu dünyanın sevimli bir pazarı, aman dikkatlice ve kirletmeden gezin.” 

 1) https://www.evrensel.net/haber/377310/iki-fasist-isgale-yenilgi-tattiran-lider-enver-hoca-kimdir