Boş adam, Iğdır’a kaymakam ve delilendirirük

Abone Ol
İşçiye, hamala gereksinmesi olanlar çarşıya çıkar bağırırlardı "Boş adaaam!" diye. Bir boş adam çıkıp geliverirdi hemen, özellikle kışın öyle çok "boş adam" olurdu ki o yılların Erzurum'unda. Benim Erzurum Lisesinde okuduğum yıllardı o yıllar: 1963-1966…Yani o yılların işçi bulma kurumu, "Boş adaaam!" çağrısı idi.Boş adamlar bugün de mebzul miktarda bulunmakta, bunların içinde iyi öğrenim görmüş olanlar da var. Yani günümüz Türkiye'sinde, ne devlet ne de özel sektör "Boş adaaam!" diye bağırmıyor, boş adamı, adamdan bile saymıyor.

Ne oluyor sonunda? Boşta gezerler ülkesi durumuna geliyoruz. "Boş gezenin boş kalfaları" arttıkça artıyor.
Siyaset ve ekonomi yönetiminde ise "boşboğazlık" artıyor. Bu boşboğazlıktan dolayı da boş adamlar dolu adamlara dönüşemiyor.

İktidar yanlıları, belli fikirleri taşıyanlar, belli örgütlere mensup olanlarsa hiç "boş adam" olmuyorlar, onlara yer açılıyor durmadan. Yani adalet ve liyakat hak getire.

Eskiden de belki böyle idi bir ölçüde ama bunlar dozunu ve tadını iyice kaçırdılar.

Eskilere dair bir anekdot anlatarak işi tatlıya bağlayalım:

Iğdır'ın ilçe olduğu yıllar… Adalet Partisi iktidarda, İçişleri Bakanı Iğdır'a gelmiş, bir kahvehanede yurttaşların dertlerini dinliyor. O yörenin renkli simalarından Şıh Hüseyin elini kaldırıp söz istiyor. Şunları söylüyor Kürt şivesi ile:

-Bagan beg, Bakan beg, Angara'da çıhıyorsunuz hergele meydanına bağırıyorsunuz "Boş adaaam, Iğdır'a gaymagam!" Kim goşuyor geliyorsa onu bize yolluyorsunuz!

Bakan şaşkın, kaymakam da yanında oturuyor işin kötüsü, o da kıpkırmızı. Şıh Hüseyin, Bakanın partilisi de, tanıyor da yakından, diyor ki:

-Yahu Şıh, böyle denir mi, bak ayıp oluyor, kaymakam bey yanımda oturuyor yahu! Bir sorununuz varsa kaymakam bey'le ilgili, şikâyet edin, araştıralım, böyle uluorta suçlama olmaz ki…Şıh Hüseyin'in yanıtı tarihe geçecek türden:

-Peh! Şikâyet edeyim de vali yapasınız!

Ve bir de ata yurdumdan Bayburt’tan bir anekdot:

Cumhuriyetin ilk yılları... Bayburt’ta yolu düşer bir yabancının... Bakar ki Bayburt çarşısında, yediden yetmişe herkes, güzel giyimli genç bir adamın başına toplanmış, adam ne dese, ne yapsa alkışlayıp, destekleyici tezahüratta bulunuyor.

Bir anlam veremez yabancı bu duruma, sorar bir Bayburtlu’ya:

“Yahu kim bu adam?”
“Yeni kaymakam, ilk görev yeri de bizim bura...”
“Eee, tamam da, bu bağrışmalar, alkışlar ne?”
“Haa o mi, delilendirirük ki, zerarı tokunmasın...”
“Delilendirme”, alkış ve pohpohla insanın aklını başından alıp yoldan çıkarma anlamına geliyor.

Memleketten uzağız biz yıllardır, bu “delilendirme” işi gene var  mıdır, varsa ne aşamadadır, onu bilemem artık?