Bir Yudum Soluk

Abone Ol

Yerin katbekat altında emeğini koyarak, ekmeğini çıkarmaya çalışanlar; yer altı maden işçileri. Sizin kazancınız, sizin emeğiniz ve ekmeğiniz ne kadar kutsaldır ne kadar mübarek… Bunu anlatmak hiç de kolay bir şey değildir. 


Yer altında çalışanların, ekmek mücadelesini anlatan çok sayıda sanat eseri, hikaye ve roman mevcut değil. Bir konu ne kadar az işlenirse ne kadar edebi/ sanatsal ortamlara yansırsa, kamusal alanda da o kadar az yer tutar, gözden uzak kalır. Böylece ne zaman bir maden kazası, ne zaman bir faciayla karşılaşırsak meseleyi o zaman konuşup sonra unutmaya bırakıyoruz; ama ateş düştüğü yeri yakıyor. 

Yerin altında nefes almak 

Soma’da kaybettiğimiz yüzlerce canın acısı, yüreklere düşen yangının sarsıntısı unutulacak gibi değildir. Bu meselenin öyle kolay kolay unutulacak bir tarafı yoktur ve unutulmaması gerekir. 
Türkiye’de iş kazaları, maden ocağında yaşanan facialar, çalışma hayatında yaşadığımız felaketler, benim gibi “doğrudan doğruya emek hareketiyle ilgili çalışma”lar yapan, akademik öznesi, çalışan ve emek olanlar açısından ayrı bir öneme sahiptir. 

Düne kadar  “iş güvenliği yasası” olmayan bir ülkede, bu yasanın eksikliklerine rağmen uygulamaya girmesi önemlidir; fakat burada başka iki önemli soru vardır. Bunlardan birincisi, yasalara rağmen çalışma hayatında egemen olan “iş kültürü”nün yasanın gerektirdiği yeni davranışları benimseme konusunda karşılaşılan direnç. İkincisi ise işverenin bütün bu düzenlemelere sadece bir “maliyet meselesi” olarak bakmasıdır ki bu da yine konunun,“çalışma ve iş güvenliği” kavramını birlikte ele alan bir anlayıştan uzun süre uzak olmasıyla ilgilidir. 

Soma’da yaşanan olayın gerçek nedenlerini henüz bilmiyoruz. Bu durum mutlaka ortaya çıkacaktır. Eğer yasaya uygun düzenlemelerin yapılmaması, bir ihmal ve kusur söz konusu ise gereği yapılır fakat düzenlemelerin kapsamadığı bir sorun varsa, o zaman mevcut yasanın yeniden ele alınıp eksikliklerinin giderilmesi gerekir. Olay bütün bunların dışında bir niteliğe sahipse, o zaman kaza olarak bakılabilir. Bütün bunlar için zaman erkendir ve henüz karar verecek durumda değiliz. 

İki öneri 

Ben burada çalışma hayatında, bilhassa “yer altı maden işçiliği” için iki yeni öneriyi gündeme taşımak istiyorum. Yaklaşık otuz yıllık çalışma ekonomisi/endüstri ilişkileri bölümünde çalışan bir akademisyen olarak, yeni bir sosyal politika yaklaşımını ileri sürmek istiyorum: Bu yaklaşım iki düzenlemeye dayanmaktadır. Birincisi, bir ekonomi politikası olarak yer altı maden işletmeciliğinde, “büyük işletme türünün özel sektöre ve taşeron işletmeciliğine bırakılmaması”dır. Bu tür işletmelerde sabit sermaye yatırımlarının, donanımın maliyeti yüksek olacağı için özel sektörün (kısa vadeli, geri dönüşüm ve kâr beklentisi yüksek olacağından dolayı) bu tür yatırımlara yönelmesi sağlıklı değildir. 

İkinci öneri, daha pratik ve daha önleyici bir düzenlemedir. Derhal yer altı maden işçiliğinde“farklı bir asgari ücret uygulamasına geçilmeli”dir. Teklif, yer altı maden işçiliğinin asgari ücretinin “genel asgari ücretin iki katı olması”dır. Bunun konuyla alakası maden işletmeciliğinin ciddi ve pahalı bir sosyal maliyetinin olmasıyla ilgilidir. 

Soma’daki olaydan sonra Türkiye’nin bu sorunu çözmesi sadece bu acıları azaltır mı bilmiyorum.