Bir şiir, bir araştırma-inceleme eseri üstüne…

Abone Ol

Şair, şarkı sözü yazarı ve besteci Aydın Öztürk dostumun yeni şiir kitabı Berfin Yayınları’ndan çıktı. Adı: “Henüz Güneş’in Altındayken”, 102 sayfa ve içinde 99 adet şiir var.

“Selva” ile başlamak istiyorum, kitabın içeriği hakkındaki sözlerime. Selva, Arapça bir isim, bıldırcın demekmiş. Suriye Serakip’te bir baba, küçük kızının bomba seslerinden korkmasını önlemek için, bu sesleri bir oyuna çevirmiş ve her patlamadan sonra Selva, sevinç çığlıkları atar olmuş.

İlginç, can acıtıcı ve çok düşündürücü bir öykü öyle değil mi? Aydın Öztürk işte bu olayı dizelerine aktarmış:

“Selva’nın öğretilmiş sevinçleri/Bombaların, roketlerin, kurşunların/Ölümün simsiyah gölgesinde/Nasıl bir ağlamaktır aslında/Çığlıktır serçelerin ürkekliğinde/Avcıların tüfekleri kusarken/Göçmen bıldırcınların can havlidir/Pır pır eden yüreğinin/Dalgalarıdır göz pınarlarımıza dolan/Korkunun avutulmuş yalanında/Zoraki, çocukça bir oyundur/Sararmış bir kahkahadır.”

Öyledir, hatta daha nelerdir neler kim bilir?

Hayatı rüzgâr bekleyen, salınıp duran, çırpınıp duran bir mendil olarak imgelemek? Şairimiz, şehrin uyanışını doludizgin olarak niteliyor ve sonra gözkapaklarının sabah tembelliğine, telaşları katarak gerçek ama duygulu bir görüntü veriyor okura.

Sonra mı? Sonra bir bakmışsınız “Zamanın bize yazdığı bir mektubu açmış okumaktayız” ve bir yerlerde hayat yeniden terazide tartmakta kendini:

“Ansızın göçüp gidenler/Hayatlarını yeniden teraziye Koyanların susmayan soruları/Sarı hastane odalarında/Çığlığa dönmüş bir soluksuzluk”

Aydın, “Aydınlığın ömrü sonsuzdur/akıp gider ölümsüzlüğe” de diyen bir şair, “Acının renk ayrımlarını” da bilen bir şair.

Kitabının son bölümü şarkı sözleri ve bestelenmiş şiirlere ayrılmış. Aydın Öztürk bu şapkasıyla daha çok tanınmış, dizeleri halkın diline daha çok düşmüş bir şair. Okuduğunuzda pek çok şiir size tanış gelecektir. 

“Acı da önemli, açı da… Acılar olgunlaştırır insanı, açılar çoklu baktırır” demişim bir özdeyişimde, Aydın Öztürk’ün bu kitabındaki şiirler bana bu özdeyişimi çağrıştırdı. Acı da görmüş şairimiz açı da, acılarını açılara çevirmesini bilmiş, bunu şiirinin özüne de yüzüne de yansıtmış.

Nobel ödüllü Mısırlı yazar Necip Mahfuz “Şiir olmadan, bizi kuşatan aşkla ne ederdik” diye sorar. Aşkın kuşatmasında olduğunu onca yapıtı ile kanıtlayan Aydın Öztürk, bu kuşatmayı şiiri ile aştı, o kuşatıcısını da pek güzel anlattı, kimi zaman da bunu söz ile saz ile anlattı, anlattırdı.

Devam ediniz sevgili Aydın Öztürk.

***

Söz edeceğimiz ikinci kitap, Özdemir Başat imzalı ve yine Berfin Yayınlarından. Adı: “İslam’da Mezhep ve Tarikatlar/Kökenleri ve Bağlantıları.”

Çok yazılmış bir konu öyle değil mi? Hem öyle hem değil. Bu kitap, bu çok yazılan konuyu “köken ve bağlantı”larıyla kimsenin ele almadığı biçim ve içeriği ile el almış.

Enver Behnan Şapolyo “Araplar mezhep, Türkler tarikat kurmuştur” demiş. Hiç duymadığınız tarikatları köken ve bağlantılarıyla göreceksiniz bu yapıtta; inançsal, hukuksal ve siyasal olarak üçe ayırdığı çok sayıda mezhebi de okuyup öğreneceksiniz.

Tasavvufu da “matruşka” haliyle, iç içe girerek algılayacaksınız.

Yazarımız, Orhan Hançerlioğlu’nun “İnanç, bilginin bittiği yerde başlar” sözünü kitabının başların almış ve kitabını dostu Turan Dursun’a adamış. Bütün bunlar da bence bu kitabın titiz bir inceleme yapıtı olduğunun ön habercisi. Kitabı okuduğunuzda da notunuzu tam veriyorsunuz, bilgileniyorsunuz ilgiyle.

Mezhep ve tarikatların tam dökümü bu kitapta var, sayfalarca hem de. Soyağaçları ve tanıtımları da… Ve Osmanlı padişahlarının hangi tarikata mensup olduklarını da yazarımız derlemiş, okurunun bilgisine sunuyor.