Bir “karıştırmacı yazar”ın para ve ün hırsı…

Abone Ol
Yılmaz Dikbaş adlı bir araştırmacı yazar var. Kimi kitaplarını beğenmiş, Yeniçağ Gazetesindeki köşemde övgülerimi ve takdirlerimi ifade etmiştim.

Ne ki, zaman insanları değiştiriyor; akıl, insaf ve vicdanın yerini para ve ün hırsı alıyor. 

Bu Dikbaş, çarpıcı konu bulamayınca müflis tüccarlar gibi eski defterleri karıştırmaya başladı. O defterlerde buldukları kimi bilgi ve bulguları, aslını bilmeden ya da bilmezlikten gelerek, birçok değerli devlet ve siyaset insanını “Vatanı Satanlar” adlı kitabında listeledi, suçladı.

Dahası onca iyiliğimi, dostluğumu görmüş olmasına karşın, hiç üstüne vazife değilken, sosyal medyada, benim “Kemalist Türkçülük” adlı kitabıma yaptığı değerli bir yorumu bahane ederek Sayın Namık Kemal Zeybek’e dil uzattı ve benden gerekli karşılıkları aldı doğal olarak.

Önce o tartışmayı sunayım bilginize, sonra yine diyeceklerim olacak:

Namık Kemal Zeybek: En kısa sürede alıp okumalıyım. Cazim Gürbüz artık bir ağartıcı...

Cazim Gürbüz
Teşekkür ediyorum, takdirleriniz benim için çok yüce ve değerli... Saygı ve sevgiler...

Yılmaz Dikbaş
Değerli Cazim Gürbüz bile sizi "ağartamıyacaktır"!

Yılmaz Dikbaş
Değerli Cazim Gürbüz: “VATANI SATANLAR"ı okuduktan sonra Namık Kemal Zeybek hakkındaki görüşlerinizi yeniden gözden geçireceğinizi umarım. Sevgi ve saygılar...

Cazim Gürbüz
Yılmaz Dikbaş, geçirmem, ben onu yeterince tanıyorum, “Tanış Ünlüler, Anılar ve Giz Dökümleri” kitabımda da ilişkilerimizi anlatmışımdır. Gaflet içinde olunabilir ama Zeybek vatan satmaz
Benden de sevgi ve saygılar.

Yılmaz Dikbaş
Değerli Cazim Bey: VATANI SATANLARI okumadan kesin konuşmanız beni şaşırttı! Konu VATAN olduğunda duygusallığa yer olmayacağını en iyi bilenlerden birinin sizin olmasını umarım. Sevgiler...

Yılmaz Dikbaş
Değerli Cazim Gürbüz: İfadenizden şunu anlamış oldum: GAFLET İÇİNDE VATAN SATILABİLİR. Öyleyse gaflet içinde vatanı satanları bağışlayabiliriz! Vatansever okurlarımız bakalım buna ne diyecekler? Sevgiler...

Cazim Gürbüz
Bakanlar Kurulu Kararnameleri ile o suçlama yapılamaz. O kurulda kararların nasıl alındığını biliyorum ve ben insaf ve iz'an sahibiyim.

Cazim Gürbüz
Yılmaz Dikbaş Demagoji yapmayın, benim ne dediğim çok nettir...

Yılmaz Dikbaş
Değerli Cazim Bey: Namık Kemal Zeybek'in "icraatlarını" nasıl masum göstermeye çalıştığınız hemen anlaşılmıştır! Ancak ben de hemen size bir bilgi sunayım: Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, İsmet İnönü'nün başbakanlığı döneminden günümüze kadar BİR BAŞBAKAN, 18 BAKAN YÜCE DİVANDA YARGILANMIŞLAR, bunlardan bazıları suçlu bulunup cezalandırılmışlardır. Bunun anlamı şudur: BAKANLARIN DA SİYASİ VE CEZA-İ SORUMLULUKLARI VARDIR. Namık Kemal Zeybek, sizin de bildiğiniz gibi VATANIN SATIŞINA olanak sağlayan kararnamelere, yasalara imza atmıştır, öyleyse VATANI SATANLARLA BİRLİK OLMUŞTUR. Siz onun bu eylemlerine gerekçeler gösteriyorsunuz! Sakın alınmayın ama sizin bu tutumunuzun insaf ile iz'an ile hiç mi hiç ilgisi yoktur! Bir de size bir üzüntümü söyleyeyim: Demagoji ne demek, Türkçe bir sözcük değil! Bu türden yabancı sözcükler kullanarak beni değersizleştirmeye çalışmanıza üzüldüm! Ben demagoji menagoji yapmıyorum, somut gerçekleri ortaya koyuyorum! Biliyorum, sizin gibi değerli bir edebiyatçımız bile, gün gelir, GERÇEKLERLE YÜZLEŞMEDE ZORLANIR! Sevgiler...
 
Cazim Gürbüz
Yılmaz Dikbaş Bey, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yalnızca Gün Sazak döneminde gümrüklerde rüşvet alınıp verilememiş, kaçakçıların canına okunmuştur. Bu dürüstlük mucizesini sağlayanların başında o günün bakanlık müsteşarı Namık Kemal Zeybek gelir. Siyaset yapmıştır daha sonraki yıllarda, Bakanlık yapmıştır, kursağına zerre kadar haram girmemiştir. Ve hep başarmıştır. Gelmiş geçmiş Kültür Bakanlarının en unutulmazı, iz bırakanıdır. Gidin Kazakistan'a orada da izlerini görürsünüz. Siz bütün bunları bir yana itip bir kararnameye imza koyması nedeniyle hain ilan ediyorsunuz. Bu olmaz bana göre, ama görüyorum ki bildiğiniz yoldan şaşmayacaksınız. Ona da bir şey demeye hakkım yoktur.…

Yılmaz Dikbaş
Değerli Cazim Bey: Beni bir kez daha hem şaşırttınız hem de üzdünüz! Ben Namık Kemal Zeybek'e "HAİN" demedim! Bu yaftayı ona şimdi siz yapıştırdınız! 400 sayfalık VATANI SATANLAR kitabımda HİÇ KİMSEYE HAİN DEMEDİM! Kitabımda adları geçen en az 300 KİŞİNİN VATAN SATICISI OLDUĞUNU doğruluğu tartışılamayacak belgelerle otaya koydum. Yorumu okurlara bıraktım. Benim yazmadığım, söylemediğim bir yakıştırmayı sanki yapmışım gibi söylemeniz, sanırım sizi tanıyan binlerce kişiyi de çok üzecektir! Sevgiler...

Cazim Gürbüz
Yılmaz Dikbaş O zaman siz vatan satmanın anlamını bilmiyorsunuz ya da aynı yerden bakmıyoruz, aynı görüntüyü görmüyoruz. Vatan satan haindir benim algıma ve aldığım terbiyeye göre. Ben "Ben vatanı bir kadın memesine satarım" diyen A. Altan'a da bundan dolayı hain demiştim. Neyse daha fazla tartışmanın bir yararı yok. Artık ne derseniz deyin, yanıt vermeyeceğim. İyi geceler.


Yılmaz Dikbaş
Cazim Bey: Hukukta "algıya ve terbiyeye" göre suç tanımı yoktur! Siz Vatanı Satanlara "hain" diyorsanız bu sizin yorumunuz, değerlendirmenizdir, ona ben karışmam! Ancak tekrar etmem gerekiyor, "VATANI SATANLAR" kitabımda ben hiç kimseye "hain" demedim. Ben ne savcıyım ne de yargıç! Vatanı Satanlar hakkında kararı kitabımı okuyanlar verecektir. "Fazla tartışmanın bir yararı yok" diyorsunuz. Biz tartışmadık ki! Ben ortaya somut belge ve bilgiler koydum, siz ise Ahbap-Çavuş ilişkisi içinde Namık Kemal Zeybek'i savunup durdunuz, onun Vatanı Satma eylemine çeşitli mazeretler gösterdiniz! "Artık ne derseniz deyin, yanıt vermeyeceğim" diyorsunuz. Üzgünüm ama bu konuda vereceğiniz cevap kalmamıştır. Bu yazışmalarımızın değerlendirmesini de okurlara bırakıyorum. Sevgiler...

Cazim Gürbüz
Ahbap-çavuş ilişkisi öyle mi? Yazıklar olsun sana be! Ben al kitabımı bak diyorum, alıp bakmadan bu kalıp-suçlamayı yapıyorsun, hep yaptığın gibi. İşin gücün her ne pahasına olursa olsun, dikkat çekmek, kitabını sattırmak, ünlü olmak. Bu uğurda her yolu da mubah sayıyorsun, her iftirayı da. Ne oldu hani Mehmet Şevket Eygi, CİA ajanıydı, verdi mahkemeye seni mahkûm ettirdi, hiçbir kanıt sunamadın. Git işine yahu...

Cazim Gürbüz
Nurettin Topçu en büyük vatansever, Namık Kemal Zeybek vatan satan öyle mi? Ve yeri geldiğinde Şerbakan'a övgüler... Ama herkese bok atmalar... O bokta boğarlar seni Efendi! Yeter artık, karşında kim var senin. Bir dersin beş derim...

Yılmaz Dikbaş
Değerli Cazim Bey: Eyvah ki ne eyvah! Halk deyimiyle tümden "dağıttınız!" Konumuz Vatan Satan Namık Kemal Zeybek'ti! İşin içine Şevket Eygi, Nurettin Topçu, Şerbakan dediğiniz Erbakan nasıl girdi? Şu işe bakın, saygın edebiyatçımız Cazim Gürbüz, çok edebi bir dille beni birilerinin "BOKTA BOĞACAĞINI" söylüyor! . Ne de çabuk dağıldınız Cazim Bey? Cazim Bey, ben sizin gibi bir edebiyatçı olmadığım için, size aynı dilden cevap veremeyeceğim. Burada, okurlar için bir bilgi sunacağım. Değerli Okurlar:Cazim Gürbüz Bey, 25.11.2014 tarihinde, Yeniçağ Gazetesinde, "Dokuz koldan" adlı köşesinde, o günlerde yeni çıkan "GELİN YÜZLEŞELİM" adlı kitabım hakkında "DİKBAŞ'IN 'GELİN YÜZLEŞELİM' BOMBARDIMANI" başlıklı bir yazı yazdı. Kitabımı, Nâzım Hikmet'ten aldığı şu sözlerle övdü: "Davası olan kitap, kavgası olan kitap demektir. Kavgasız kitap hareketsiz kitaptır, hareketsiz kitap ise ölüdür. Kitap rüzgâr olmalı, perdeyi kaldırmalıdır. Kitap kamber tayı olmalı Şah İsmail'in seni sırtına alıp devletin üstüne saldırtmalıdır." Bu kadar övgüyle yetinmeyen Cazim Gürbüz yazısını şöyle sürdürmüştür: "Fakat Dikbaş'ın kitabını niteleme ve betimlemede Nâzım yetersiz kalır. Kafka'nın dediklerine bakmalı. 'Üzerinize bir felâket gibi çöken kitaplar gerek. Bir kitap, içinizdeki donmuş değerleri parçalayacak bir balta olmalıdır İnsanı ısıran ve sokan kitaplar okumalıyız. Okuduğumuzda kitap bir yumruk indirerek bizi uyandırmıyorsa ne işe yarar.' İşte tam böyle yapıyor bu kitap adamı..." Değerli Okurlar, işte benim bir kitabımı, dolayısıyla beni böylesine öven saygın edebiyatçımız, şair ruhlu yazarımız Cazim Gürbüz, şimdi yazdığım "VATANI SATANLAR" adlı kitabımdan dolayı "BOKTA BOĞULACAĞIMI" söylüyor! Siz bu duruma ne dersiniz?

Cazim Gürbüz
Ne bilgisi sunacaksın, sen Bakanlar Kurulundaki görüşme yöntemini bilmiyorsun. AKP Hükümetlerine gelinceye kadar, o görüşmelerde tutanak tutulmuyordu, yani hiçbir bakanın dillendirdiği karşı görüşler kayda geçmiyordu. Karşı mısın? Görüşünü açıklarsın ama kararname imzalanmalı. Ha imza etmiyor musun, başbakan seni istifaya davet eder ya da sen edersin istifa. Evet istifa yeri gelir erdemli bir davranış olur ama ülke için yararlı olur mu? Siz istifa edersiniz, yerinize hiçbir konuda karşı görüş açıklamayan bir "evet efendimci"yi atarlar/getirirler. Yani attığınız taş ürküttüğünüz kurbağaya değmez. Bu işler böyledir. Bilinsin diye, bu tartışmayı okuyanlar bilsin diye söylüyorum, yoksa sana bir şey anlatmanın mümkün olmadığını biliyorum. Namık Kemal Zeybek ve o kitabında kararnamelere imza attıkları için "vatan satan" olarak suçladığın birçok değerli insan, bağırlarına taş basarak orada görev yapmaya devam etmişler ama birçok kötülüğün de önüne geçmişlerdir. Bunları bilenler bilirler, bu ülkede gerçekten yansız ve nesnel tarihler ve tarihsel gerçekler, takıntısız insanlar tarafından bir gün mutlaka yazılacaktır.

Yılmaz Dikbaş 
Değerli Okurlar: "VATANI SATANLAR" kitabını okuyan edebiyatçı yazar Cazim Gürbüz'e neler olduğunu, ONUN SÖZCÜKLERİYLE sizlere açıklıyorum... "VATANI SATANLAR" kitabım Cazim Gürbüz'ün üzerine bir felâket gibi çöktü! Bu kitap, Cazim Gürbüz'ün içindeki donmuş değerleri parçalayacak bir balta oldu! Bu kitap, Cazim Gürbüz'e bir yumruk indirerek darmadağın etti! Artık edebiyatçı yazar Cazim Gürbüz iflah olmaz! Dilerim ruh sağlığını yitirmez...

Cazim Gürbüz
Yılmaz Dikbaş Ben çok güldüm, okuyanlar da öyledirler. CAZİM Gürbüz ruh sağlığını yitirmez, bunu kanıtlamıştır 70 yıllık yaşamında. Ancak sizin marazi saplantılarınızın olduğu besbelli. Ayrıca Eygi'ye tuş oldunuz, bu kitabınızda suçladıklarınız da sizi fena ezecekler kanun önünde, acıyorum size. Haa iki de bir edebiyatçılığımı vurguluyorsunuz, ben aynı zamanda gazeteciyim ve de araştırmacı yazarım, ama hiç kimseye kara çalmadım, hep doğruyu yazdım, bu nedenle de hakkımda hiç dava açılmadı. Sadece tehditler aldım, senin kitaplarında toz kondurtmadığın (her olumsuzluğu hadislere yükleme kolaycılığı ve kurnazlığı yaparak) kur'an'a ciddi ve vurucu eleştiriler yaptığım için. Al “İslam'dan Deizme” kitabımı oku.
Evet bu tartışma belki daha devam ederdi, engelledim bu “karıştırmacı-yazar”ı… Üç beş kitap daha fazla satmak için böylelerinin yapmayacağı kötülük ve şer yoktur, bunu bir kez daha öğrendim bu vesile ile… Özelleştirme ile ilgili Bakanlar Kurulu Kararlarında hangi bakanın imzası varsa hepsini “vatan satan” ilan ediyor. Özelleştirme bir araçtır, siz amaca bakacaksınız, amaç, özelleştirme yapıp daha üretken alanlara yatırım yapmaksa, buna aklı başında kimse karşı çıkmaz, ama amaç kamu işletmelerini ideolojik tercih ve buğzla elden çıkarmak ve elde edilen geliri bütçe açıklarında kullanmaksa (AKP’nin yaptığı tam da budur) işte buna karşı çıkarız. “Atatürk Ekonomi Milliyetçilik” ve “Atatürk Ekonomisi ve Beş destan Adam” adlı kitaplarımda da yazdım, Atatürk’ün devletçilik anlayışının temel ilkesi şudur: “Devlet işletmeciliği geçici devletçilik kalıcıdır”… Yani devlet yapar, zamanı gelince o alanı özel sektöre terk edip girmesi gereken başka alanlara girer. Daha da açayım konuyu; Doğu Anadolu’daki Et Kombinaları, Yem ve Süt Fabrikalarının özelleştirilmesi yanlıştır ama Sümerbank’ın artık basma üretmekten vazgeçmesi doğrudur. Dikbaş gibilerinin kafalarının almadığı budur.

Ama bana göre bu Dikbaş bitmiştir, inanılırlığı, güvenilirliği kalmamıştır. Yazık, hırsına yenilip kendi kendini bitirdi…