Bundan 40 yıl evvel, Kop ve Zigana geçitleri kapanınca; Bayburt 6 ay gibi uzun bir müddet mahsur kalırmış. Ulaşım ancak 4 atlı kızaklarla yapılırmış. Daha ziyade postayı taşımakla yükümlü bu kızaklar 10 günde, 15 günde şehre gelir ve giderlermiş.
Bu sebeble Bayburtlu 10 günlük, 15 günlük gazeteleri topluca alır, günlerce okurlarmış.
Elektriği bir başka alemmiş.
Bir dizel jeneratörü varmış ki, 15 kişinin asıldığı kolun dönmesi ile çalışırmış.
Elektrik şefi her akşam üzeri bu 15 kişiyi bulmak zorunluluğunu duyarmış.
Bir de sineması varmış Bayburt'un.
Elektriklerin devamlı yanıp sönmesi nedeniyle sağlam sıra kalmamış sıralarda.
Aksilik bu ya, hemen her gün filmin bitimine yakın elektrikler sönermiş.
Sinemacı sonunda bunun da bir çaresini bulmuş.
Makinisti sahneye çıkarır, filmin sonunu seyirciye anlattırırmış.
Seyirci bunu hoş karşılar, hatta alkışlarmış.
Sinemanın yanında 3 ayrı yerde tiyatro sergilenirmiş.
Tabi kahvehanelerde.
Reklamını tellalların yaptığı tiyatrolar da, tellallara tiyatroda olmayan programlar söyletilir, Bayburtlular'ın tiyatrolara gelmeleri sağlanırmış.
Ertesi günü tellal sıkıştırılır, “Hani senin dedüklerihin heç biri oynamadi” diyerek suale çekerlermiş.
Tellal ise “Ben ne bülüm. Ele bağir diyirler, bende bağiriram” dermiş.
Bunları dinledikçe o yıllarda yaşayanların ne kadar şanslı olduklarını düşünüyor insan.
1988 / Bayburt Postası Özel Arşivinden…