Beşeri münasebetler
Neden kimi insanlar, kapıdan geçerken birbirlerine öncelik vermekte incelik yarışına girer de arabalarının dümenine geçince ifrit kesilirler? Neden kimi arkadaşlar, kardeşler, büyükler ile çocuklar ve eşler hep aynı çukura düşerler. Hangi çukura mı? Birbirini incitici boyutlara varan ağız kavgası çukurlarına... Eşlerin ayrılmalarının sebebi çoğunlukla dillerinin belası değil mi? Bu soruları çoğaltabiliriz de asıl soruya gelmek istiyorum. Neden okullarda “İnsanlararası ilişki kuralları” dersi okutulmaz?
Ve neden araba kullanmamız için kurs ve sınavlar vardır da evlilikler için böyle kurslar açılmaz? Açılmalıdır! Yararı çok olur, zararı hiç yoktur. Bundan otuz üç yıl önce TÜRKİŞ sendikalarındaki liderlik kurslarında ‘Beşeri Münasebetler’ dersi vermem istendiğinde önce derinlemesine inceledim. Halen de inceliyorum ve gözlemliyorum.
İşin özetini hemen söylemeliyim: Hayatta, evde, işte, siyasette, ticarette başarının birinci sırrı‘beşeri münasebetlerdeki başarı’ ile ilgilidir. Önce ana kaynaktan başlayalım.
Bakınız Yaratıcı, Elçisine gönderdiği Kitap’ta ne söylemiş (Al-i İmran 159); “Allah’tan gelen bir rahmet ile sen onlara yumuşak davrandın. Eğer katı yürekli, kaba-saba olsaydın çevrenden dağılır giderlerdi”. Üstünde “unutmayınız” yazılı kartları cebimde taşırım, duyduklarımdan, okuduklarımdan notlar alır ve sık sık okurum. Uzun zamandır okuyup okuyup düşündüğüm iki ayeti sizinle paylaşmak istiyorum. Size de bir kağıda yazıp yanınızda taşımanızı salık veriyorum.
Buyrun (Al-i İmran 134); “Onlar, bollukta da darlıkta da yoksullara yardım ederler; kızdıklarında öfkelerini bastırırlar; insanları bağışlarlar. Allah’ın sevdiği kullardır onlar...” Ve (Fussilet 34-35) ; “İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel biçimde sav. Bir de bakarsın ki seninle arasında düşmanlık olan kişi sıcak bir dost oluvermiş.” Değerli okuyucum, deneyimle bilinir ki “Bir düşman çok, bin dost azdır”. Öyleyse düşmanları en aza, dostları en çoğa çıkarmalı değil miyiz?
Hayatta başarı için beşeri münasebetlerin altın kuralları:
(Gelecek yazılarda ayrıntılara gireriz ama şimdilik on altın kuralımızı maddeler halinde yazdım.)
1- İnsan yaratılmışların en kutsalı ve varlığın özetidir. “İnsanı sevmek” gerekir.
2- İnsanlarla “selamlaşmak” gerekir. Selam dostluğu arttırır, yeni dostlar getirir.
3- İnsanlara karşı “güler yüzlü” olunmalıdır. “Gülümsemesini bilmeyen dükkan açmasın” dermiş Çinliler.
4- Her “insanın adı” sevimlidir, öğrenmek ve onlara adlarıyla hitap etmek yararlıdır. Elbette hoşlanacakları biçimde...
5- Kimseyle “tartışmaya girilmemelidir”. Tartışmayı kazanırsan karşındakini yitirirsin, kaybedersen özgüvenin yara alır.
6- “Kimseyi eleştirme”. Hiçbir yararı olmaz. Mutlaka eleştirmen gerekiyorsa kendi kusurunu söylemekle başla; onun bir meziyetini öv; karşındakinin kişiliğini koruyarak davranışının yakışmadığını söyle.
7- İnsanların meziyetlerini , “iyi işlerini takdir et ve onları öv”. Elbette gerçekçi olmak kaydı ile...
8- İnsanlara “içten ilgi” göster...
9- İnsanlara “ilgilenecekleri konulardan söz et”, kendinden söz etmeyi en aza indir, onlarla sohbet eyle.
10- Konuşanların sözünü kesmeden “dinlemeyi öğren”... Gerçekten dinle, dinler gibi yapma.
Değerli okuyucum bu yazımı kes ve sakla... Uygula...
Sonucu gözlemle, neye yaradığını kısa zamanda göremezsen bana postala, geri alırım.