Dört kıtada büyük topraklara hükmeden Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırları içindeki yüzlerce şehirden çok azında inşa ettiği Bedestenler; şehrin ticarî yönden en işlek yerinde bulunurdu. Bedestenler, uluslar arası ticarete de açık bir yapı olduğu için bulunduğu şehrin önemini ve ticari kapasitesini artırırdı.
Evliya Çelebi Seyehatnamesinde şehirleri Bedestenliler ve Bedestensizler olarak ikiye ayırır.
Anadolu da Selçukluların son yıllarında inşa edilmeye başlanan Bedestenlerin yapımına Osmanlı çok büyük önem vermiştir. Şehirlerin en merkezî ve ticari yönden en hareketli yerlerinde kurulan Bedestenleri Türkler kendilerine has bir mimari ile inşa ettiler. Şehrin en büyük ve gösterişli yapıları olan bu kubbeli mimarî eserlerin muhafaza edilip yaşatılması Türk-İslam kültürünün yaşatılmasıdır.
Bedestenli kentler uluslar arası ticaret merkezleridir, hareketli ve yoğun nüfusa sahiptirler, ithalatçı zengin tüccarları vardır. Bir önemsiz beldede Bedesten inşa edilmişse, o beldenin gelişme yolunda önündeki engeller kalkmış demektir. Bedestenin gelişi ile birlikte o belde bir ticaret merkezi haline gelecektir. Bir beldede Bedesten ihdası Padişah Fermanı, Vezir Hükmü gibi yollarla ancak mümkün olmaktadır, gaye daha çok ticaretin gelişmesidir.
Bedesten, çoğu ithal malı olan kumaş, baharat gibi kıymetli malların emniyetini temin eden yerdir. Sınır ötesi ticareti gerçekleştiren kervanlar burada hazırlanırdı. Bedestenlerde altın, gümüş, mücevherat gibi şahsi malların saklandığı kasalar yani bir bakıma banka diyeceğimiz yapılar bulunurdu. Bedestenlerde bulunan emanetçiler kayıp malları bir müddet saklar, sahibi çıkmayanları Beytülmal'a aktarırdı. Hulasa Bedesten günümüzde banka ve borsanın yaptığı işleri yapardı.
Bedestenlerde 12 kişilik koruyucu ekip bulunur, bunlara Bölükbaşı denirdi. Bedestenler her sabah Duacıbaşı denen Bölükbaşılardan biri tarafından açılır, akşam gene törenle kapanırdı. Çok değerli mallar Perşembe günü öğleden önce satılırdı. O gün çok kalabalık olur, önemli kişiler de gelirdi. Bedestende alışveriş yapan esnafa tacir anlamına gelen Hacegan denirdi.
Fetihten sonra şehrin ekonomisine şekil vermek için Fermanla Bedesten inşa ettiren Fatih Sultan Mehmet'in Bedesten-i Şahane'sinden başka büyük çarşıda bir tane daha ve Galata'da bir tane olmak üzere üç bedesteni olan İstanbul'da Saray Efradı denen üst tabaka, ticaretle meşgul olan Tacirün (Tüccarlar) ve Esnaf sınıfı vardı. Tacirün sınıfı yerleşik ve gezgin olmak üzere iki gruptu. Bedesten yerleşik tüccarın işyerlerinin bulunduğu merkezdir.
Bedestenlerin yakınında daime gezgin tüccarın konakladığı hanlar ve kervansaraylar bulunurdu. Yine Bedestenlerin yakınında Hanutlar yani esnaf ve sanatkârın dükkânları, imalat yerleri olurdu, her sanatkâr grubu kendi sokağında iş görürdü. Bayburtta da gördüğümüz Semerciler Caddesi, Dabağhane Caddesi, Bat Pazarı, Patates Meydanı, Marangozlar Caddesi, Kasaplar Çarşısı, Bakıcılar Çarşısı, Demirciler Çarşısı, Nalbandiler Caddesi gibi.. (Bu arada Bayburt Belediyesi'ne bir hatırlatma: Halen halk arasında Dabağhane (tabakhane) Caddesi diye bilinen caddenin tarihi adı geri verilebilir..) Tüm bu saydığımız iş yerlerinin hepsi çarşı olarak adlandırılır.. Sanatkârların hammadde ihtiyaçlarını karşılayan kesimhaneler, debbağhaneler, yağ çıkarma tezgâhları, boyahaneler ise çoğunlukla çarşının dışında şehrin başka yerlerindedir. Çarşının mahalleye en yakın kısmına tüm şehirlerde Çarşıbaşı denirdi.
Evliya Çelebi Seyehatnamesinde şehirleri Bedestenliler ve Bedestensizler olarak ikiye ayırır.
Anadolu da Selçukluların son yıllarında inşa edilmeye başlanan Bedestenlerin yapımına Osmanlı çok büyük önem vermiştir. Şehirlerin en merkezî ve ticari yönden en hareketli yerlerinde kurulan Bedestenleri Türkler kendilerine has bir mimari ile inşa ettiler. Şehrin en büyük ve gösterişli yapıları olan bu kubbeli mimarî eserlerin muhafaza edilip yaşatılması Türk-İslam kültürünün yaşatılmasıdır.
Bedestenli kentler uluslar arası ticaret merkezleridir, hareketli ve yoğun nüfusa sahiptirler, ithalatçı zengin tüccarları vardır. Bir önemsiz beldede Bedesten inşa edilmişse, o beldenin gelişme yolunda önündeki engeller kalkmış demektir. Bedestenin gelişi ile birlikte o belde bir ticaret merkezi haline gelecektir. Bir beldede Bedesten ihdası Padişah Fermanı, Vezir Hükmü gibi yollarla ancak mümkün olmaktadır, gaye daha çok ticaretin gelişmesidir.
Bedesten, çoğu ithal malı olan kumaş, baharat gibi kıymetli malların emniyetini temin eden yerdir. Sınır ötesi ticareti gerçekleştiren kervanlar burada hazırlanırdı. Bedestenlerde altın, gümüş, mücevherat gibi şahsi malların saklandığı kasalar yani bir bakıma banka diyeceğimiz yapılar bulunurdu. Bedestenlerde bulunan emanetçiler kayıp malları bir müddet saklar, sahibi çıkmayanları Beytülmal'a aktarırdı. Hulasa Bedesten günümüzde banka ve borsanın yaptığı işleri yapardı.
Bedestenlerde 12 kişilik koruyucu ekip bulunur, bunlara Bölükbaşı denirdi. Bedestenler her sabah Duacıbaşı denen Bölükbaşılardan biri tarafından açılır, akşam gene törenle kapanırdı. Çok değerli mallar Perşembe günü öğleden önce satılırdı. O gün çok kalabalık olur, önemli kişiler de gelirdi. Bedestende alışveriş yapan esnafa tacir anlamına gelen Hacegan denirdi.
Fetihten sonra şehrin ekonomisine şekil vermek için Fermanla Bedesten inşa ettiren Fatih Sultan Mehmet'in Bedesten-i Şahane'sinden başka büyük çarşıda bir tane daha ve Galata'da bir tane olmak üzere üç bedesteni olan İstanbul'da Saray Efradı denen üst tabaka, ticaretle meşgul olan Tacirün (Tüccarlar) ve Esnaf sınıfı vardı. Tacirün sınıfı yerleşik ve gezgin olmak üzere iki gruptu. Bedesten yerleşik tüccarın işyerlerinin bulunduğu merkezdir.
Bedestenlerin yakınında daime gezgin tüccarın konakladığı hanlar ve kervansaraylar bulunurdu. Yine Bedestenlerin yakınında Hanutlar yani esnaf ve sanatkârın dükkânları, imalat yerleri olurdu, her sanatkâr grubu kendi sokağında iş görürdü. Bayburtta da gördüğümüz Semerciler Caddesi, Dabağhane Caddesi, Bat Pazarı, Patates Meydanı, Marangozlar Caddesi, Kasaplar Çarşısı, Bakıcılar Çarşısı, Demirciler Çarşısı, Nalbandiler Caddesi gibi.. (Bu arada Bayburt Belediyesi'ne bir hatırlatma: Halen halk arasında Dabağhane (tabakhane) Caddesi diye bilinen caddenin tarihi adı geri verilebilir..) Tüm bu saydığımız iş yerlerinin hepsi çarşı olarak adlandırılır.. Sanatkârların hammadde ihtiyaçlarını karşılayan kesimhaneler, debbağhaneler, yağ çıkarma tezgâhları, boyahaneler ise çoğunlukla çarşının dışında şehrin başka yerlerindedir. Çarşının mahalleye en yakın kısmına tüm şehirlerde Çarşıbaşı denirdi.
Orhan Gazi ve 2. Bayezit Han'ın Bursa'da yaptırdıkları bedesten, günümüzde ayakta olan ikinci büyük Osmanlı bedestenidir.
Tarsus Kırıkkaşık Bedesteni bakımsız bir halde iken Belediye tarafından restore edildikten sonra çeşitli ödüllere layık görülmüştür.
Tabzon Bedesteni Yavuz Sultan Selim'in annesi Gülbahar Hatun'un vakfıdır.
Balkanlarda Saraybosna Bedesteni ayaktadır. Üsküp Bedesteni ise yıkılıp yerine dükkanlar yapılmıştır.
Anadolu'da da bazı Bedestenler yıkılmıştır. Ankara Mahmut Paşa Bedesteni Anadolu Medeniyetleri Müzesi olmuştur.
Amasya Bedesteni'nin yanına resmî bina yapılırken iki kubbeli kısmı ortadan kaldırılmış, kalan 4 kubbeli kısım onarılarak korunmuştur.
Merzifon Bedesteni bu gün de ticaretin odak noktasıdır. Bu yörede Gümüşhacıköy Bedesteni ayaktadır.
Anadolu'nun bilinen en eski ve günümüzde kullanılan Bedesteni, Kahramanmaraş Bedesteni'dir.
Adana, Afyon, Bergama, Edirne, Gelibolu, İzmir, Kastamonu, Kırklareli, Konya, Manisa, Niğde, Tekirdağ, Samsun, Tire, Tokat, Uşak, Isparta, Sivas, Selanik, Yanbolu diğer bedestenli şehirlerdir..
Bayburt Bedesteni: Osmanlı Coğrafyasında çok az şehre nasip olan, bulunduğu şehrin çok önemli bir şehir olduğunu ispatlayan bedestenlerin en güzel ve büyükçe olanlarından biri Bayburt şehir merkezindedir. 1480-1500 yıllarında yapıldığı tahmin edilen bu eseri, 1647 yılında Bayburt'u ziyaret eden Evliya Çelebi; "Süslü işler işlenen Bedesteni vardır, mahkemeye bitişiktir" diye anlatıyor.. Bayburt Bedesteni taştan yapıldığı için, Anadolu'nun çoğu yerinde olduğu gibi halk arasında "Taşhan" diye bilinir.. Her yıl üzerine yağan onca kar ve yağmura rağmen ayakta kalmayı başarabilen Cumhuriyet döneminde özel mülkiyete geçen ve görünmez olan bu önemli eser daha yeni, yedi sekiz yıl önce özel mülkiyetten Evkaf Müdürlüğü'ne geçebildi ve az bir kısmı restore edildi. Son yıllarda, şehrin, Bedestenli ve Kaleleli şehir olmasının önemini, 1916 Savunması'nın değerini anlayacak, anlatacak kurum ve insanlar gördükçe seviniyorduk. Doğaltaş Fabrikası'nın açılış töreninde bunun Bakan düzeyinde olduğunu görmek daha bir memnuniyet verici oldu...