İlk yazımızda Bayburt Kavalalılar Konağı ışığında Anadolu’da eski Türk evi geleneğini özetlemeye çalıştık. İlk yazının başında belirttiğim gibi Kavalalılar Konağı, nasıl bir müze olabilir? Veya yapı olarak çağdaş müzecilik anlayışına uygun mudur? Bu sorulara cevap arayacağız… Öncelikle 1990’lı yıllardan günümüze kadar süregelen restorasyon çalışmaları sonucu ortaya çıkan yapıda birçok değişiklikler ve eksiklikler göze çarpmaktadır. Konağa ait orijinal malzeme dışında kullanılan yeni malzeme aslına uygun işlenmediği görülmektedir.
Üst katlara çıkışı sağlayan dar ve ince ahşaptan yapılmış basamak ve tornadan geçmemiş korkuluklar (trabzanlar), yüklük, gusulhane ve benzeri bölümlerde bu eksikler görülmektedir.
Tandır ve tandır başı düzenlemelerindeki eksiklik olarak tandır dumanını çeken basamağın üst katta kapatılmış olmasıdır. (Rölöve çizimlerini görmediğimden, orijinal yapıda var olup olmadığını söylemek tabiî ki olanaksız). Bu varsayım Bayburt’ta bir çok evde olduğu gibi (hepenk) dediğimiz bacalar mevcut olduğu bilinmektedir.
Konağın sokağa bakan bahçesi belli ki yol geçince ortadan kalkmış. Yan ve arka boşluklarda konağa ait diğer müştemilatında tespit edilerek restorasyonunun yapılması gerekli olduğu, böylece bahçesinde konakla bir bütüncül olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
İnsanoğlunun yerleşik düzene geçişiyle, toplama ve biriktirme güdüsüyle, eski eserlere ve sanat eserlerine merak duyması sonucu oluşturulan koleksiyonlardır.
Bu olgu Antik çağlardan günümüze kadar insanoğlunun uğraşı olagelmiştir. Koleksiyonların müzeye dönüşmesi İ.S. 5.yüzyıla kadar inmektedir. Müze kelimesinin kaynağı olan Museion, Antik Çağ Mitosunda yer alan Musa’lardan gelmektedir. Yunanca Mousa ve Latince Musa; güzellik kavramı yanı sıra akıl, düşünce ve yaratıcılığın esin perileridir. Zeusun dokuz kızıdır.
Bunlar sırasıyla; Kalliope: Şiir, Klio: Tarih, Polymnia: Pantomim, Eurterpe: Flüt, Terpsikhore: Dans, Eroto: Korolu Şiir, Melpomene: Tragedya, Thalia: Komedya, Urania: Gök bilimini simgelerdi. Museion’larda bu esin perilerine adanan yapılardı.
Günümüzde Müze;
İnsan elinde çıkmış ürünlerin sistematik bir şekilde düzenlenerek insanların estetik ve bedii zevklerine sunulan yerler olarak tanımlanır. Bir diğer tanımla benzersiz (nadir) eserlerin teşhir edildiği mekânlardır.
Bu bağlamda düşünülürse Kavalalılar Konağı müze olarak düzenlenebilir mi?
Kavalılar Konağı çağdaş müzecilik anlayışına uyun bir yapı mıdır?
Türkiye Müzelerini incelediğimizde;
1- Yönetim olarak
a) Müze müdürü
b) Müze uzmanları (ki bunlar Arkeolog, Etnolog, Sanat Tarihçi, Epigraf v.b.) teşekkül ettirilmesi.
c) Memur (Evrak Memuru, Ambar Memuru, Muhasip v.b.) personel
d) Bekçi, Hizmetli
Yönetimin konuşlandırılması için konak içindeki mekânlar yeterlimidir? (Hiç kuşkusuz yetersizdir.)
2- Bir müzede olması gerekenler;
a) Depo
b) Laboratuar (Eser bakımı ve konservasyon yapılabilecek malzeme ve uzman personel)
c) Teşhir (Eserlerin teşhir edilmesi için gerekli düzenleme ve sunumu )
d) Kütüphane
3- Teşhir edilecek eserlerin nitelikleri, tasnifleri, envanter çalışmalarının altyapısı oluşturulmuş mudur? Bu eserlerin mevcut yapıya uygunluğu tespit edilmiş midir?
Türk müzeciliğinin gelişimine baktığımızda kuruluşları önce depo müze (yani eserler belli bir periyotta toplanmış, daha sonra müze olarak teşhir ve tanzim edilmiştir.)
Yukarıda değindiğimiz gibi günümüzde binaya göre eser teşhiri değil, esere göre müze binası yapımı ağırlık kazanmıştır.
Bu maddeler ışığında Kavalalılar Konağı çağdaş müze (Arkeoloji ve Etnografyayı, hatta günümüzde düşünülen, oluşturulan, yaşayan kültürleri de içinde barındıran, eğitime katkı sağlayan, eserlerin farklılığına göre seksiyonlaşan (düzenleme) bir olgudan uzak bir mekân olduğu ortaya çıkmaktadır.
Kavalalılar Konağı Nasıl Bir Müze Olmalıdır?
Eğer konak restorasyondan sonra yaşatılacaksa (zira restore edilip kaderine terk edilen yapılar, geriye dönüşü olmayan daha büyük tahribatlara maruz kalmaktadırlar. Bu tür restorasyon sonrası kaderine terk edilen yapı örnekleri ülkemizde çokça mevcuttur.) Son yıllarda ülkemiz kentlerinde uygulanmaya başlanan (İzmir, Kayseri, Bursa ve Çanakkale) Kent Müzesi oluşumu çerçevesinde Kavalalılar Konağının bir kent müzesine dönüştürülmesi uygun düşer kanısındayım.
“Kent Müzesi” uygulaması başlayan yukarıda saydığım illerin Kent Müzesi idareci ve bu konuda deneyimi olan kişilerin uygun görülmesi halinde 2010 yılı içerisinde veya 2010 Dede Korkut Kültür ve Sanat Festivali içerisinde program yapılarak davet edilmesi halinde yapılacak katılımlı bir sempozyumla etraflıca tartışılması bu olguya büyük bir katkı sağlayacaktır.
Kavalılar Konağı “Kop Şehitleri Müzesi”ne uygun mudur?
Diğer bir konuda son zamanlarda Bayburt Postası’nda okuduğum kadarıyla Kavalalılar Konağının “Kop Şehitleri Müzesi” olarak düşünüldüğüdür. Bu konudaki düşüncem ise konağın böyle bir müze için hiç ama hiç uygun olmadığıdır. Eğer “Kop Şehitleri Müzesi” kurulması düşünülüyorsa, içerisine Bayburt Savunmasının da katılmasıyla kurulacak bir müze için en uygun mekan hiç kuşkusuz Merkez’de bulunan Bedestan (Taşhan) dır.
Böyle bir müzenin kurulmasında da örnek alınacak oluşumlar vardır. Mesela İstanbul 1453 Müzesi (Topkapı’da açılan) ve Çanakkale 1915 (Kabatepe müze alanında) Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yapılması düşünülen altyapısı tamamlanmış, projesi ihale aşamasında olan müzedir. Ve yine Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düşünülen, Çanakkale Şehitler Abidesi altında Sanal (İnteraktif) Müze projesi bir örnektir.
Bu vesileyle hemşerilerimin Ramazan bayramını candan kutlar, saygılarımı sunarım.
NOT: Eğer Bayburt'ta müze veya müzeler düşünülüyorsa, (bu çok sevindiricidir) bir sonraki yazımda naçizane bir kaç önerim olacak. Yeter ki üzerine konuşabilelim ve doğru kararlar alabilelim.