(25 Temmuz, Cumartesi)
Dede Korkut/Çımağıl Mağarası/Kop Köyü
Bu gün çok özel, yeğenim Benal ve oğlu Bedirhan yol arkadaşımız.
Birinci durak Dedekorkut’un türbesi: Makam-ı Ali… Nedense Dedekorkut adı bile beni çok heyecanlandırır. Ortaokul yıllarında ilk kez okuduğum öyküsü beni çok etkilemişti. Çünkü anamın anlattığı Beyböyrek’ten söz ediyordu. Bayburt’un, Bayburt Kalesi’nin adı geçiyordu. Oluşan bu etki gittikçe yoğunlaşarak sürdü. İşte bu duygularla Dedekorkut ile kucaklaştık. Kapının üstündeki “alın taşı”nın yerleştirildiği günü anımsadım. Türbede”kadim” ile “yeni” kucaklaşmıştı! Bayburt’a büyük değer katan, tanınmasına katkı sağlayan Dedekorkut’tan dualarımızla izin alarak ayrıldık.
Hedef Çımağıl Mağarası. Uzun, zorlu ve tozlu bir yolun sonunda mağaraya ulaştık. Girişte, gönüllü bir bekçi ve harabe bir bölme… Ne bir görevli var ne de mağaranın özelliklerini anlatan bir broşür. Benal olmasa mağarayı gezmenin sıkıntılı olacağı bir gerçek. Onun önderliğinde mağaraya girdik, hayran hayran gezindik. Bayburt’un böyle bir “görkemli doğa harikası”na sahip olmasına sevindik. Sevindik sevinmesine de üzüldük de…
Ülkemizde birçok mağara oluşumu var. Çoğunu okuyarak tanımaya çalıştım. Alanya Astım Mağarası, Cennet/Cehennem ve İnsuyu oluşumlarını da gezdim. Çımağıl Mağarası’nın bunlardan kalır yanı yok. Öncelikle Çımağıl Mağarası’nın ayrıntılı incelenip, ayrıntılı haritasının yapılması gerektiği bir gerçek. Mağaranın hâlâ girilmemiş, girilmişse de aydınlatılmamış galerileri var. Ne denli doğru bilmiyorum ama mağaranın sadece yarısına yakının açıldığı söyleniyor. Demek ki o görkemli yapının yarısı karanlıklarda.
Mağaranın aydınlatma sorunu kesinlikle çözümlenmeli. Aydınlatma hem gözlem hem de gezenlerin korunması açısından çok önemli. Günümüzde bu tür aydınlatmalar güneş enerjisinden yaralanarak da gerçekleştirilebiliniyor. Gezenlerin el fenerleri ile aydınlatmaları, kendi güvenliklerini sağlama yönünden yetmezken, mağara aydınlatmasına nasıl yetsin?
Bir de yol sorunu var. Yol güzergâhının seçimi yeterli mi bilmiyorum. Ama bakımı felâket. Oraya giden birisi, ikinci kez giderken çok düşünür. Toz duman, fırlayan taşlar ve zorlanan araç…
Eğer yeterli, bilimsel ve ayrıntılı düzenlemeler gerçekleştirilir; profesyonel tanıtım yapılırsa bu mağara bir “mağara turizmi” alanına dönüşebilir. Öncelikle de mağaranın özelliklerini, ilginçliklerini görsel olarak tanıtan bir albüm hazırlatılmalı. Görsellerin altında tanıtıcı, ilgi uyandırıcı açıklamalar yapılmalıdır. Zor ama olanaksız değil! Bir şey daha; mağaranın yöresi yoğun biçimde ağaçlandırılamaz mı?
Gönüllü bekçinin mağara gezisinin sonunda sunduğu semaver çayının tadı hâlâ damağımızda.
Şimdi de Kop’tayız. Önce alabalık ziyafeti… Ardından torunum Bedirhan ile balık havuzlarını inceleme… Sonra da Koplularla koyu bir söyleşi. Elbette Neşet Amca’mın mezarını ziyaret… O güzel yerde çocukluğumun bayram sevinçlerini anımsadım. Neşet Amcamı, tüm ailece bayram ziyaretlerimizin tadını hiç unutmamışım. Kop yine öyle asude ve kucaklayıcı. Keşke hiç bozulmasa!
Bayburt’ta üçüncü günümüzü çok verimli ve duygusal yaşadık.
Dede Korkut/Çımağıl Mağarası/Kop Köyü
Bu gün çok özel, yeğenim Benal ve oğlu Bedirhan yol arkadaşımız.
Hedef Çımağıl Mağarası. Uzun, zorlu ve tozlu bir yolun sonunda mağaraya ulaştık. Girişte, gönüllü bir bekçi ve harabe bir bölme… Ne bir görevli var ne de mağaranın özelliklerini anlatan bir broşür. Benal olmasa mağarayı gezmenin sıkıntılı olacağı bir gerçek. Onun önderliğinde mağaraya girdik, hayran hayran gezindik. Bayburt’un böyle bir “görkemli doğa harikası”na sahip olmasına sevindik. Sevindik sevinmesine de üzüldük de…
Mağaranın aydınlatma sorunu kesinlikle çözümlenmeli. Aydınlatma hem gözlem hem de gezenlerin korunması açısından çok önemli. Günümüzde bu tür aydınlatmalar güneş enerjisinden yaralanarak da gerçekleştirilebiliniyor. Gezenlerin el fenerleri ile aydınlatmaları, kendi güvenliklerini sağlama yönünden yetmezken, mağara aydınlatmasına nasıl yetsin?
Bir de yol sorunu var. Yol güzergâhının seçimi yeterli mi bilmiyorum. Ama bakımı felâket. Oraya giden birisi, ikinci kez giderken çok düşünür. Toz duman, fırlayan taşlar ve zorlanan araç…
Gönüllü bekçinin mağara gezisinin sonunda sunduğu semaver çayının tadı hâlâ damağımızda.
Şimdi de Kop’tayız. Önce alabalık ziyafeti… Ardından torunum Bedirhan ile balık havuzlarını inceleme… Sonra da Koplularla koyu bir söyleşi. Elbette Neşet Amca’mın mezarını ziyaret… O güzel yerde çocukluğumun bayram sevinçlerini anımsadım. Neşet Amcamı, tüm ailece bayram ziyaretlerimizin tadını hiç unutmamışım. Kop yine öyle asude ve kucaklayıcı. Keşke hiç bozulmasa!
Bayburt’ta üçüncü günümüzü çok verimli ve duygusal yaşadık.