Bayburt ya da bir hicran yurdu...

Abone Ol

“Vardım ki yurdundan ayağ göçürmüş
Yavru gitmiş ıssız kalmış otağı…”

Dünyanın en meşhur Bayburtlusuna ait yukarıda yer alan dize.. Osmanlı-Rus savaşlarının ardından kentindeki yıkılmışlığı, biçareliği gören Zihni’nin kaleme aldığı ve Sultan Abdulaziz’in süt kardeşi Nevres Paşa tarafından Şehnaz makamında bestelenen o meşhur destanın ilk dizesi.. Aynı dönemde, benzer duygularla yazdığı bir şiiri daha vardır Zihni’nin: “Yıkmış çadırların göç etmiş Leyla / Vardım ki boş kalmış yar otakları” diye başlayan…

Neden böyle bir giriş yaptım yazıya, sanırım tarihi hicranla dolu doğduğum kentin ilk vurgulanması gereken yönü bu. Hani bülbülün kırk şarkısı vardır, kırkıda gül üzerinedir ya, bizimkisi de öyle, çok şarkımız var ve çoğu hicran ve göçe dair…1829 ve 1916 Rus işgallerini görmüş kentimin, muhacirlik, seferberlik, kıtlık üzerine ciltler dolusu kült eserler çıkarabilecek sözlü kültürü vardır. Bu kısmı burada noktalayarak, şöyle çok yakın bir zamana uzanalım…

***

“Kursun çadırların artık otursun Leyla,
Söylensin otağında vuslat türküleri
Bir yanı gümüş diyarı bir yanı yayla
Atlaslarda açan yeni bir çiçek
Gören gözler Bayburt diyecek”

Bir şiir daha, bu kez Cumhuriyet dönemi şairlerinden.. Türk edebiyatının önemli ismi Bayburtlu Zihni’nin yerdeşi Yahya Akengin’den… 1989 yılında Bayburt’un il oluşu üzerine yazmış Akengin bu şiirini; Zihni’ye nazire olarak…

Akengin, il oluşla birlikte içinden geçirdiği duyguları dile getirmiş. Artık göçün olmayacağını, Leyla’nın çadırını kurup oturmasını hayal etmiş.. Peki öyle mi? Gelinen noktada pek öyle olduğu söylenemez ama yine de bir şeyler yapılmamış değil.. 

2008 yılında kurulan Bayburt Üniversitesi, bu göç sorununa karşı yapılan önemli bir hamledir. 81 ilin tamamına kurulan üniversiteler aslında Anadolu’nun bu göç yazgısına bir başkaldırıdır da diyebiliriz. Üniversiteler doğru hamlelerle kentlerin geleceklerini inşa edebilirler, yol gösterebilirler. 

Henüz devlet eliyle kurulmuş bir fabrikası yok Bayburt’un.. Bu durum, doğduğu kentte iş bulamayanların asgari ücretle büyük kentlerde ayakta kalabilme savaşını -sıla özlemi eşliğinde- vermelerinin en büyük sebeplerinden biri olarak gösterilebilir. 

Fakat son yıllarda fabrika benzeri yatırımların açılmasındaki en önemli engel ‘ulaşım’ sorununa yönelik atılan adımlar var. Karayollarının iyileştirme süreci, komşu kent Gümüşhane’yi de içine alan ortaklaşa bir havalimanı projesi ve Atatürk döneminden bu yana kent gündeminden hiç düşmeyen ama proje aşamasını da bir türlü geçemeyen demiryolu projesi… Yakın bir zamana kadar sınırındaki şehirlere bile en uzak mesafelerden ulaştırılmaya layık görülmüş olan Bayburt, tüm bu yatırımların sonuçlanması ile daha iyi bir geleceğe doğru yürüyebilir. 

***

“Yüze taksim etti bu gamı felek 
Tam doksan dokuzu Hicran’a düştü” 

Son asrın büyük ozanlarından Bayburtlu Hicrani’ye ait bu dizeler.. Bu dizeyle ilişkili olarak çok yakın dönemden bir hicran hikâyesi anlatarak, yazımızı noktalayalım.

Dünyada kaç şehir var; tam ortasından nehir geçen..  Kaç nehir var ki, tarihi milattan önce üç binleri bulan görkemli bir kale ile bütünleşebilen; eteklerine dokuna dokuna akıp giden.. Ve hepsinden önemlisi, kent insanı ile bu kadar sıcak bağlar kurabilen bir nehir var mıdır dünyada, sanmıyorum. 

Ben doğduğumda, Bayburt’un ilk gazetesi (Bayburt Postası Gazetesi) dedem gazeteci-yazar Osman Okutmuş tarafından kurulalı 27 yıl olmuştu. Bir gazete bürosunun içerisinde bu yıl 40 yılımı tamamladım. Bu gazete ofisinde, masalları, hikâyeleri, destanları ile büyüdüğüm kentimin benim için en önemli durağı Çoruh Nehri idi.  Hoca Ali Efendi Matbaası’nda uzayıp giden mesailer öğlenden ikindiye dönerken, mistik duygular içinde çağırırdı beni Çoruh.. Elimdeki kurşun harflerle dolu kumpası bırakıp, en çok o sese kulak verdim, ona kaçtım; onda serinledim…

Kıyı kanunun hiçe sayıldığı son yıllarda Çoruh üzerinde bir proje uygulandı. Bu proje uygulanmadan önce birkaç memleket sevdalısı uyarılarda bulundu, yanlış yapıldığına dair. Aslında Çoruh’la bağı olan insanlar da projeden rahatsızlığını dillendirdi. Gelin görün ki, bu insanlar dikkate alınmadı. Çoruh’un asırlık kök taşları ile oynandı. Kent merkezindeki bir bölümde uygulanan bu proje ile Çoruh’un yatağına beton döküldü. Milyonlarca canlı yok edilerek Çoruh bir kanala dönüştürüldü. Gelinen noktada herkes projenin yanlış olduğunu anladı ve ilk yapıldığı bölümle birlikte bu proje durduruldu. Geride, heba edilen devletin milyonları ile yok edilen çocukluğumuz kaldı. Ve tarihi hicran hikâyeleri ile dolu kentime bir hikâye daha eklenmiş oldu. 

***

İnternet Gazeteciler Federasyonu, kentleri tanıtan yazı isteyince, doğduğum, büyüdüğüm ve halen yaşadığım Bayburt’a dair bunlar düştü yâdıma.