Bayburt ve Bayburtlu olmak
Olağanüstü hızla her şeyin değiştiği bir dünyada yaşıyoruz. Tüm bu değişimler üstelik ne kendi kontrolümüzde ne de bizim değerlerimize yeteri kadar özen gösteriyor. Bu açıdan bakınca günümüz insanının en temel sorunlarından birisi aidiyet duygusudur.
Bayburt, güçlü bir kültürel geleneği, tarihi ve coğrafyasıyla tutkulu insanların doğduğu ve hep kendine aitliği korumak istediği bir kent olma şansına sahiptir. Bu şans uluslararası yapıların yok etmeye çalıştığı kültürel kimlik için önemli bir direnç noktasıdır.
Dünyanın neresine giderseniz gidin Bayburt'ta doğmuş herkes, oralı olduğunu vurgulayarak yaşar ve yüreğinde bir gün oraya dönmek vardır. Aslında bu insanlar, ekonomik nedenlerin oluşturduğu bir trafikle dünyanın her tarafına savrulurken yüreklerinin bu kentle bağlantısını hep korumak istemişlerdir. Bu bakımdan Bayburt’un gurbetçileri düşlerinde sürekli olarak bu kentle köprüler kurarlar, bir araya gelirler, örgütlenirler ve o özlemleri farklı ülkelerde, kentlerde ve bölgelerde yaşatmak isterler.
Bu duygunun çok değerli olduğunu başka insanlarla karşılaştığınız zaman daha iyi anlıyorsunuz. Çünkü çağımızın savurduğu kimlik sorunu yaşayan insanların dünyasında kendi olan ve değerleri olan insan olarak bulunmak olağanüstü bir şanstır diye düşünüyorum.
İstanbul’da Bayburtlu hemşerilerimin örgütlenmesi bu konudaki görüşlerimi daha da netleştirdi. Bayburt’ta geçirdiğim son 15 yıl içesinde bu kentin insanlarının ve kent yapılaşmasının bu çok değerli aidiyet duygusunu yeteri kadar kentin markalaşması ve bu doğrultuda bir çekim merkezi oluşturması konusunda kullanılmadığını gördüm. Bu açıdan gelecek yıllara ait sorunlarımızın en önemli çözümleyicilerinin ilk sırasında gurbetçi Bayburtluların kendi kentlerine bilgi, birikim ve deneyimleriyle mutlaka katkıda bulunmaları gereğidir.
Bir yazımda Bayburt’un sorunlarının çözümlenebilmesi için köprüler kurulması gerektiğini söylemiştim. Bugün bu yürekle kurulan ve hiç tıkanmayan duygusal köprü Bayburt için bir yatırım köprüsüne, deneyim köprüsüne ve sahip çıkma köprüsüne dönüştürülebilmelidir.
Bayburt'u seven hemşerilerimin dünya üstüne elde ettikleri önemli birikim ve başarıların hiç olmazsa bir kısmını Bayburt’a aktarmaları halinde Bayburt marka bir kent olmaya ciddi anlamda adım atmış olacaktır.
Kültürel birikimlerimiz muhafazakar bir toplum olarak Bayburt’ta yeteri kadar temsil edildiği kentleşmeye, ekonomiye ve yatırımlara dönüştüğü söylenemez. Bunun sağlanabilmesi için gurbetçinin güler yüzünün, geniş yüreğinin ve cömert dünyasının bu kente mutlaka aktarılması gerekiyor. Bayburt’un kent merkezindeki tarihsel hafıza doğal ve bozulmamış zengin doğası bu yönelişle kentimize büyük bir soluk kazandıracaktır. O açıdan Bayburtluların birlikteliklerini ve büyük kentteki dayanışmalarını sürdürürken yeni bir merhaleye adım atmaları gerekiyor: O da Bayburt’a yatırım yapmak, Bayburt’un imarına ve yapılanmasına katkıda bulunmak olmalıdır diye düşünüyorum.
Hepimizin sahip olduğu anılarını, masallarını, hikayelerini, dostluklarını geleceğe aktarmak zorundayız. Bu bizim aynı zamanda insanlık görevimiz. Bu görevi törenselden eyleme aktarmak gerekiyor.
Benim çağrım yüreğinizle Bayburt arasına koyduğunuz köprüyü bilgi, maddi birikim ve deneyimlerinizle de kurulmasına yöneliktir. Bu konudaki umudumu bu vesileyle sizlerle paylaşmak isterken hemşerilerimi saygıyla selamlarım.